Eritilen değerlerimiz!
Eritilen değerlerimiz!
Kar topu, bir çocukluk çağımızın oldukça masum bir kış oyunu..
Heyecan vericidir her daim…
Masum dedik ya hinoğlu hinlik yapıp içini tuzaklarsan vay ki vay!
Kar topu değdiği yerde erir de içindeki melanet değdiği yeri yakar!
Şimdi bir kar topu hikayesi yaşıyoruz ki, eriyen değerlerimizin acı mı acı bir örneği…
Yer Bayburt…
Bir İmam Hatip okulu…
Ve, 12 yaşında bir kız çocuğu…
Ders beden eğitimi…Sınıf dışarıda…
Kar da tüm güzelliğiyle bembeyaz bahçede…
Kar topu oynamanın tam zamanı minik yürekler için…
Öyle de oluyor!
Ama o da ne, hem minnacık hem 12’lik bir kız çocuğu, uyarılara rağmen Atatürk büstüne nişan alıyor!
Ve bir öğretmen!
Nasıl öğretmense uyarıları kulak ardı ediliyor!
Sonuçta iş karakolluk…
Arap saçı bir dram!
İlkokul bitmiş, ortaokulda sona yaklaşılmış ama Atatürk sevgisi alamamış bir beyin…
İstiklal Marşı’mızın tümünü ezbere okuduğumuz ilkokul yıllarımı hayal ediyorum bir an…
Suç o kız çocuğunda mı, yoksa onu yetiştirdiğini iddia edenlerde mi?
Elbettte öncelikle onun beynini değerlerini öğretemeyen milli eğitim sistemini sorgulamak gerek.
Ve şikayetçi öğretmeni!
Herkesin içinde uyarılan çocuk, iyice hırslanıyorsa bilin ki, o öğretmene de öfkesi var demektir.
Olayın karakolluk olması ve medyaya düşmesi de bir senaryonun parçası olsa gerek!
Öğretmen öğrenci ilişkilerinin ne kadar da derin yara aldığının acı bir örneğiyle karşı karşıyayız.
Nasıl almasın ki?
Medyaya tünemiş o kadar çok gayrimilli tip var ki…
Al birini vur ötekine…
Değerlerimiz kar topu gibi eriyor vesselam!
Adı Fatih değil Fâtih olan bir zehirli kalem pervasızca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saldırıyor..
Yazdığı ve zehirlediği beyinler her daim yanına kâr kalıyor!
Ve kar topu olayına bakış açısını eleştirdiğim başta Ahmet Hakan olmak üzere diğer kalemşörlere de diyeceğim var!
Atatürk büstüne kar topu atılmaz, ancak gül atılır!
Anladınız mı?
Yazımıza O Yüce Türk’ün, Mustafa Kemal’in veciz bi sözü ile nokta koyalım:
“-Öğretmen bir kandiIe benzer, kendini tüketerek başkaIarına ışık verir!”
Ramazan DURMUŞ