KURTTAN KUZU DOGMAZ
KURTTAN KUZU DOGMAZ
Ankara’daki hemen hemen tum gucunu kaybetmis olan yerli isbirlikciler, CHP’den IP’e transfer edilen 15 milletvekiline ragmen Abdullah Gul’u memnun edememis olmalilar ki, hala partiler ustu aday olarak cikmak diretiminde bulunuyormus cakma Lordumuz…
Bu diretime boyun egen CHP, IP, HDP ve Saadet Partisi, Kralice’nin Turkiye’yedeki vali adayi Abdullah Gul icin daha baska ne tavizler verecekler, onumuzdeki gunlerde hepsine sahit olacagiz.
Hic unutmam, 2001 senesi 11 Eylul oncesinde AKP’nin kuryeligini yapan Cuneyt Zapsu bir taraftan Washington ile gorusuyor, neoconlar ustunden aldigi Londra bankerlerinin destegi ile basta Alaton grubu olmak uzere ulkedeki tum yatirimcilari AKP’ye finansal destekte bulunmalari icin ikna etmek icin bir gunde uc ayri ulke geziyor, ulke disindaki yatirimcilar ile icimizdeki Levantlar, Sabetayistler ve Frenk soylularin sahibi oldugu sirketler arasinda adeta ticaret atasesi gibi calisiyordu.
Turkiye inatla ABD’nin Irak’a girip Saddam’i devirmesi icin istenilen destegi vermiyor, Ankara ile Washington arasinda telefon gorusmelerinde bulunanlarin sinirleri gitar teli gibi geriliyordu. Basbakan merhum Bulent Ecevit ve Basbakan Yardimcisi Devlet Bahceli, TSK ile agiz birligi yapmiscasina, ABD’nin Irak’a yonelik operasyona, Ozal doneminde oldugu gibi onayda bulunulmayacagini aciklamasi, hem finans kartelini hem de enerji kartelini ziyadesi ile huzursuz ediyordu.
Kuresel medya karteli de, Turkiye’deki uzantilari ile merhum Ecevit’in akil sagliginin yerinde olmadigi yonunde asparagas haberler cikartiyor, gecmiste Karaoglan diye ovguler yagdirdiklari DSP liderini kamuoyu onunde kucuk dusurmeye, itibarsizlastirmaya calisiyorlardi. Sebebi ise cok iyi biliniyordu. Merhum Ecevit kuresel guclerin Irak’i isgal etmesini istemiyordu. Turkiye’nin Irak sinirlari icindeki sivil ve resmi unsurlarinin ulkeden cikmak zorunda kalmasi anlamina geliyordu cunku o operasyon…
11 Eylul’den tam bir ay once ortada ne teror, ne terorist konulari varken, Agustos ayinin baslarinda Washington’da cok ilginc bir sempozyum duzenlendi. Kuresel teror ve dunya barisi konulu bu sempozyumun nicin duzenlenmis olduguna kimse bir anlam veremiyordu. Cunku hic kimse derin guclerin bir ay sonra Ikizler’i ve Pentagon’i hedef alan bir saldirinin planlandigindan haberi yoktu…
Turkiye acisindan bu sempozyumun ilginc olan yani ise, toplantiya hicbir devlet yetkilisinin davet edilmemis olmasina ragmen, Ozal’in kurdugu ARI Grubu temsilcisinin katilmis olmasi idi.
Teror kelimesi bile kullanilmaz iken, henuz dunyada populerligine kavusmamisken, neoconlar ve kuresel karteller nicin boyle bir sempozyum duzenleme geregi hissetmislerdi sorusu, halen bugune kadar yetkili agizlar tarafindan cevaplandirilmis degildir. Bu hususu hep aklinizda tutun lutfen…
Oyle veya boyle bir sekilde Irak isgal edilecek, Irak petrollerinden pay almakta olan Rusya ve Fransa’nin petrol sirketleri Irak’tan kovulacak, tum petrol geliri Ingiltere ve ABD’li neoconlar tarafindan sahiplenilecekti.
Fakat orta kucuk bir sorun vardi…
Turkiye’de Bulent Ecevit’in basbakan oldugu 57. hukumet ve TSK buna onayda bulunmadigi gibi, Irak isgaline karsi olundugu yonundeki devlet politikasini toplumda kabul gorur hale getirmisti.
O nedenle “cozum arayisina” girdi kuresel elit…
Turkiye’de bir dediklerini iki etmeyecek bir hukumet ve basbakan istiyorlardi. Cuneyt Zapsu’nun bu konuda ongordugu isim Recep Tayyip Erdogan, perde arkasinda devleti ele gecirmekle gorevlendirilen kadro da Fetullah Gulen cemaati idi.
Sorun AKP ile de asilamiyordu. Husamettin Ozkan’in derin calismalari neticesinde DSP yipratilmis, MHP’nin karsisina Genc Parti ( parti isimlerine dikkat ediyor musunuz, genc, ak, iyi gibisinden karakteristik ozelliklerin benzerligi konusu) diye bir parti cikartilmis, Turkculuk ve milliyetcilik akimlari ile MHP’nin oy potansiyelinin dusurulmesi saglanmis olmasina ragmen, muhalefet sorunu cozulememisti. Devrimci kokenden gelen Deniz Baykal, hukumete muhalif olmasina ragmen, ABD ve Ingiltere’nin Irak’i isgal etmesine karsi cikiyordu.
Once diktator, hizipci, totaliter gibisinden sifatlar yakistirarak Baykal’i indiremeyen kuresel gucler, son care olarak kaset operasonu ile amaclarina ulasmayi hedeflediler. Yerine oturtacaklari adamlari zaten hazir bekliyordu kendilerine verilen gorevi. CIA tarafindan TR-705 olarak kodlanan Sezgin Tanrikulu, CHP’nin en saygin isimlerinden Sayin Onur Oymen’in, kendisi icin “Kilicdaroglu Amerikan projesidir” dedigi Kemal Karabulut Kilicdaroglu tarafindan yonetilecekti CHP.
Boylelikle muhalefet sorununundan kurtulunmus olunacak, Sosyal Sigortalara Genel Muduru olarak gorev yaptigi gunlerde PKK’li akrabalarini devlet kadrolarina yerlestiren Kilicdaroglu, PKK’nin meclisteki sesi olmasi istenen BDP, gunumuzdeki adi ile HDP’nin hamiligini de ustlenmis olacakti. Hatta CHP secmenini PKK’nin meclis temsilcisi HDP icin oy verilmesini isteyebilecek kadar ileri gidecekti TR-705 Sezgin Tanrikulu ve Amerikan projesi Kilicdaroglu. Gittiler de…
Meclis disinda birakilan MHP tek basina karsi cikiyordu, Turkiye’de iktidari ve muhalefeti ele geciren kuresel guclere karsi…
AKP icindeki Musluman Turkler cemaatin kapi kapi dolasarak uyguladigi afyonlanma politikasina yenik dusmus, 57. Hukumet doneminde burnunu bile saklandigi magaradan cikartamayan PKK meydanlara inmis megri megri diye yeri gogu inletiyordu. Emniyeti ele geciren FETO sakirtlerinin imamlari, kadrolardan ulkuculeri cikartip PKK yanlisi milisleri yerlestirerek baris ve kardeslik soylemleri ardindan ulkeyi tam bagimli yapabilmek icin var gucleri ile calisiyorlardi.
Devlet zor anlar yasiyordu, son derece orgutlu calisan bu ihanet yapilanmasi karsisinda. Bir tarafta Turkiye’de hakim guc olarak ABD ve Ingiltere’yi gormek isteyen cemaat sakirtleri, diger tarafta Almanya ve Avrupa monarsilerini gormek isteyen CHP’nin perde arkasindaki karanlik yuzu arasinda yumusak bir itilaftan baska bir sorun yoktu kuresel elit icin.
Halk da medya ruzgarini arkasina almisligin etkisi ile kayikci kavgasina alkis tutuyordu.
Turkiye ise birseyler yapmak zorunda idi. Mualefet rolunu ustlenen CHP’ye yonelik bir tavir alinamazdi cunku halk bunu hukumet destegi olarak algilayacak ve devlete olan guven sarsilacakti. Onelikle hukumet elden gecirilmesi gerekiyordu. Bunun icin de ilk yapilmasi gereken, CIA beslemesi cemaatin derhal hukumetten kopartilmasi, devletin asli unsurlarinin cemaatin foyasini ortaya dokerek halki, hukumet ile cemaat orgutu arasinda secimde bulunmak noktasina getirilmeli gerekli idi.
Arkalarina aldiklari kuresel elit ve onlarin elindeki istihbari, siyasi ve finansal guc ile kendilerini dokunulamaz sanan cemaatin Mavi Marmara olayi ile baslayan simarmisligi ve kibiri, 17-25 Aralik ve MIT Tirlari olaylari ile doruga ulasti. Hukumet ise gizli bir panik icinde idi. 2002 oncesinde AKP icin calisan, AKP’yi iktidara tasiyan gucler simdi hukumete cephe almis ve kendilerinin cizdigi cizgiden ayrilan Recep Tayyip Erdogan’in kellesini istiyorlardi.
Aslinda hakliydilar kendi acilarindan…
Eger ki Erdogan derhal hal edilmedigi taktirde, devletin ongorulerini ciddiye alip, dune kadar dusman olarak tanimladigi MHP ve ulkucu camia ile sicak bir beraberlik baslatmasi halinde, Turkiye’de bu guc birligine karsi cikacak ne bir siyasi yapi ne de ulkucu camiayi karsisina almaya cesaret edebilecek sivil bir yapi olamazdi. Hal boyle olunca da, ozenle ilmek ilmek isledikleri dantel politikasi, 13 senelik emekleri bosa gitmis olacakti.
Geleneksel yontemleri devreye sokmak zorunda kaldi kuresel elit.
Demode olan darbelerden medet umacak kadar caresizlesmislerdi. Ordu icindeki hucrelerinin uyandirilmasi sonrasinda bir basari beklentisine bel bagladilar. Sessiz ve derinden efendi sahipleri tarafindan hazirlanan darbe planinin Turkiye’nin fark etmesi mumkun olamazdi diye dusunen cemaatin imamlari, Turk’lerin binlerce yillik devlet tecrubesine sahip bir millet olmasini goz ardi etmek gibisinden olumcul bir hataya dustuler.
Nerde bir Turk varsa, orada bir Turk devleti vardir, denildigini unuttular.
Oysa efendi sahipleri onlar kadar balik hafizali degildi. Zararin neresinden donersen kardir lafinin anlamini onlar, Canakkale’de ezberlemis, hafizalarina kazimislardi…
Uzatmayacagim.. her kafasinin dikine gidip laf dinlemeyenler gibi, cemaatin sakirtleri de efendi sahiplerini dinlemeyip, kendi basina buyruk hareket etmenin bedelini 15 Temmuz’da odediler…
16 Temmuz sabahinda artik tamamen farkli bir Turkiye vardi. Kuresel elitin ve onlarin temsilcisi monser oligarklarin bati tandansli politikalarinin sonu gelmis, Turkiye artik bu kez gercekten Turk’lerindir tanimlamasi inanilirlik kazanmisti…
Yasamakta oldugumuz gezegen, kendi ekseninde donmeye devam ettigi surece Hakk ile batil arasindaki kavga da surecektir gercegine inananlar, kuresel elitin kaybettigi bu savastan sonra yenilgiyi sineye cekip de kosesine cekilmeyecegini tabii ki biliyordur. O nedenle hatirlatmak isterim ki, kuresel emperyalizmin Turkiye’ye yonelik projeleri de bitmis degildir.
Kaplanlar, avlarina saldirmadan once ataga gecerken yuksek sesle kukrerler. O kukreme, kaplanin avinin bir veya bir bucuk saniye gibi kisa bir irkilme suresi icinde, oldugu yerde donup kalmasina neden olur. Insanlar icin onemsiz gibi gorunen bu sure ise, yirtici hayvanlar icin onemli bir avantaj demektir. Turkiye ise bahsi gecen yirtici hayvanlara karsi degil, uzun otlar icinde sinsice ve gizlice saklanan yilanlara karsi bir mucadelenin icinde…
Ki o yilanlar, asla bizleri tekrar kuresel emperyalizmin koleleri haline getirmek istediklerini, bizlerin de onlar gibi efendi sahiplerinin buyruklari dogrultusunda yasamamiz gerektigini aciga vurmayacaklardir. Baris ve kardeslik soylemlerinin, biat ve teslimiyet anlamina geldigini asla bilemeyecegizdir.
Rengarenk kostumlerinin icinde, farkli farkli maskelerinin ardinda birgun dindar, birgun milliyetci, birgun halkci, birgun liberal soylemler ile bilinc altimiza somuru zehirini, yarasalarin kanini emmek istedikleri hayvana dislerini gecirmeden once salgiladiklari tukuruk ile uyusturduklari gibisinden, yavas yavas enjekte edeceklerdir.
Kanimizi son damlasina kadar emmek isteyen vampir yarasalarn gercek amaclarini anladigimiz zaman ise, acil kana ihtiyac duyulan hasta adam konumuna dusmus olacagizdir. Osmanli Imparatorlugu gibi…
Son gunlerde AKP milletvekillerinin Ingiltere’de katildigi toplanti sosyal medyada servis edilerek, bakin goruyor musunuz AKP tekrar Kurd Acilimi’ni devreye sokacak, cazgirligini halkin icinde panige donusturmeye calisiyor derin guclerin yerli uzantilari.
Konunun en ilginc yani ise, anti emperyalist yazarlar listesinde ismini kabul ettirmis Banu Avar gibisinden saygin yazarlarin da bu endiseden pay almis olmasi… Pay almakla kalmayip, parlamenter sisteme donus icin, HDP2’ye donusmus olan Amerikan projesi Kilicdaroglu’nun, parti tuzugune Ocalan’in esit yurttaslik kavramini koyup da, gelen baskilar sonrasinda kaldirmak zorunda kalan Aksener’in, Almanya’daki cemaat ve tarikat orgutlerinin, daha dogrusu Alman Vakiflari’nin iteklemesi ile sahne alan Karamollaoglu’nun ve artik supheye mahal bile birakmayan cemaat ile PKK desteginin var oldugu bilinen, tum bati medyasi tarafindan desteklenen bir koalisyona, “parlamenter sisteme gecis” guzellemesi yapan isimlere kredi veriyor olmasi, gercegi soylemek gerekirse beni sasirtti diyebilirim.
Bilmeyenler bilmez fakat Banu Avar gibi derin analizlerde bulunabilme yetisine sahip yazarlar, devletin herkesle gorusebilecegini bilmesi gerekmektedir. Nasil ki 2000’li yillarda devletin icindeki ihanet cetesi, buyukelcilerin bilgisi ve destegi ile ABD’deki Kurd Lobisinin kurulmasinda payda sahibi oldu ise, bugun de o gunlerde ihanet cetesine kaptirilan Musluman Kurd genclerini devleletin himayesine almak icin calisacaktir. Calisiyor ve calismalidir da.
Hem de HDP’nin paramparca oldugu su gunlerde, darbeci Fetullahcilarin darbe sonrasinda Imrali’yi basarak Ocalan’i oldurup, Dogu ve Guneydogu’nun tumunde bugune kadar yasanmamis en buyuk Kurd isyanini planladiklari hem parti hem de orgut icinde infial yaratmis, orgut icindeki Musluman Kurd genclerin devletin himayesine siginabilmek icin firsat aradigi su gunlerde tabii ki tum Kurd yapilanmalari ile gorusulecek, beyni yikanan tum Kurd gencleri tekrar ulkeye ve millete hizmet eder hale getirilmelidir. Bunun gerceklesebilmesi de ancak gorusmeler neticesinde olacaktir…
Avrupa’da, Amerika’da, Asya’da, Afrika’da, Avustralya’da, gerekirse Jüpiter’de bile kandirilmis, beyni yıkanmış Müslüman bir Kürd varsa, kazanmak için o insanlar ile görüşülecektir…
Vay efendim bunlar Kurd Acilimi’ni tekrar baslatiyor diye halki galeyana getirenler, eger ki devlet Ocalan’i suikast oncesinde Imrali’dan kacirmamis, yirmi gun boyunca kimsenin bilmedigi bir yerde saklamamis, suikast girisimi basli basarili olmus olsa idi, Dogu ve Guneydogu’da dokulecek olan Turk ve Kurd kaninin hesabini verebilecekler miydi…
Lafin tamami aptala soylenir derler. Ben kisaca dusunduklerimi aktarayim istedim. Turkiye artik sahadaki oyuncu degil, oyun kurucu. Bu oyunda isteyen Kurt olup Turkiye’nin yaninda yer alir, isteyen de koyun surusune katilip, kuresel emperyalizmin peydahladigi koalisyonlarin icinde Turkiye Cumhuriyeti Devleti karsisinda saf tutar.
Yani sizin anlayacaginiz…
Her koyun kendi bacagindan asilir.
Gusan Yedic