Dolar 32,6660
Euro 35,2150
Altın 2.447,01
BİST 10.647,91
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 31°C
Açık
İstanbul
31°C
Açık
Sal 31°C
Çar 29°C
Per 28°C
Cum 30°C

PATRİOT PATLARSA

PATRİOT PATLARSA
20/12/2012 13:57
A+
A-

İçerde siyasi vesayetin çok daha ileri götürülebilmesinin yolları aranırken, etrafımızdaki ateş çemberi de yakıcı bir hal alıyor. Her şey bir birine bağlı. Bir şu anda konuştuklarımıza bakın, bir de başımıza gelenlere. Nasıl da boşluk bırakmadan gidiyorlar. Kuvvetler ayrılığı olmayacak ki, BOP yolunda çok daha kestirmeden ve hızlı mesafe kat edilsin. Millet suni tartışmalarla meşgul edilecek ki, başımıza açılan belaları fark etmesin. Ülkenin varlıkları peşkeş çekilecek ki, ihtiyaç duyulduğu zaman babalarının malı gibi kullanılabilsin.

BU NOKTAYA NASIL GELDİK?

Türk milleti bilmem farkında mı, ama ülkenin Suriye sınırına patriotlar yerleştiriliyor. Güya bunlar bizi Esad’ın muhtemel saldırılarına karşı koruyacakmış. Bir tehdit varsa, buna tedbir almak doğru ve yerindedir. Ancak biz bu kadar açık ve ağır tehdit alacak noktaya nasıl geldik? Kendi derdiyle meşgul, yarın ne olacağını bilemeyen Esad gerçekten de bu kadar büyük bir tehlike oluşturuyor mu? Patriotlar bu tehlikeyi tamamen ortadan kaldırabilecek mi? Ortada bunun gibi yüzlerce soru var, ama makul ve mantıklı bir tek cevap yok.

NE DEDİLER, NE OLDU?

Patriotların izlediği süreç niçin geldiklerini de açık biçimde ortaya koyuyor. Ortada hiçbir sebep yokken bu silahların Türkiye’ye gelmesi nereden çıktı? İlk konuşulduğu günlerde sayın başbakan çıktı ve Türkiye’nin böyle bir ihtiyacının olmadığını, NATO’nun tasarrufuna da karışamayacaklarını söyledi. Sonra anlaşıldı ki bizzat Türkiye talep etmiş. Devamında yaşananlar daha vahim. Masraflara karışmayacağımız ve komutanın bizde olacağı ilan edildi. Bunun da tam tersi ortaya çıktı. Bütün masrafları üstlendiğimiz gibi, tetiği de NATO çerçevesinde patriotların sahiplerine bırakmışız. Bunun için de 2 bine yakın yabancı asker Türkiye’ye doğru yola çıktı.

İSRAİL’İN TEK MÜTTEFİKİ

Buraya kadar olanlar söylenenle yapılanın birbiriyle ilgisizliğini çok açık biçimde ortaya koyuyor. Bu durumda söylenenlere nasıl itibar edecek, nasıl güveneceğiz? Zaten eloğlu işin doğrusunu görüyor da, yazıyor da. ABD ve Avrupa basınında işin aslını gösteren yazı, haber ve yorumlar çıkıyor. Ancak şerefli Türk medayası bunları bile gizliyor. Çıkan haberler patriotların aslında İsrail’i korumak için geldiğini çok net biçimde ortaya koymakla kalmıyor, Türk hükümetinin bu konudaki tutarsızlıklarını da gözler önüne seriyor. Hiç uzatmadan ve dolandırmadan söyleyelim. İsrail’in bölgedeki tek müttefiki Türkiye’dir. Hem de öyle bir müttefik ki, hiç kimsenin almadığı ve alamayacağı risklere katlanıyor, bedeller ödüyor ve hatta savaşı bile göze alıyor. BOP yolunda ne gerekiyorsa, eksiksiz biçimde yerine getiriyor.

İRAN ÇOK RAHATSIZ

İran boşuna mı bu kadar rahatsız? Sayın başbakanın söylediği gibi İran’dan gelen tehditler şahsi görüşlerle sınırlıysa, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın tavrının sebebi nedir? Başbakan Erdoğan’ı İran ziyareti sırasında bir gün bekletmenin tesadüf olmadığı bir defa daha belgelendi. Mevlana’yı anma toplantılarına yapılan daveti bile geri çevirdi. Daha da önemlisi İran Genelkurmay Başkanından çok açık ve doğrudan tehditler geldi.

Bunları hafife alma veya yok sayma bir şeyi değiştirmiyor. Rusya’nın tavrı ve söylemleri İran’ı tamamlıyor. Ve bölgede gerilim her geçen gün tırmanıyor. Bu gerilimin sebebini Esad’ın gitmesi veya kalması olarak görmek, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. İran’da Rusya ‘da BOP’un ne olduğunu, neyi hedeflediğini ve neler yaptığını görüyor ve tavırlarını buna göre alıyorlar. Esat bu genel durumun içinde bir ayrıntıdan ibarettir. Bütün mesele Suriye’yi kaptırmamak veya Esat sonrasını garantiye almaktır. Putin’in Türkiye’de başbakanın gözünün içine bakarak, duvarda asılı tüfeğin oyunun sonunda mutlaka patlayacağını söylemesi boşuna değildir. Dehşet dengesinin diğer tarafındaki ABD ve İsrail’in yaptığı da budur. Tam da burada en kritik soru ortaya çıkıyor. Bu dehşet dengesi içinde en büyük bedeli ödemesine rağmen Türkiye’ye düşen nedir? Ne yazık ki, bu soruya verilecek makul ve kabul edilebilir bir cevap henüz ufukta görünmemektedir.

ÇEMBER DARALIYOR

Patriotların yerleştirilme sürece başlamıştır. Bu durum Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberinin daha da daralmasına sebep olmaktadır. 2 bin kadar yabancı askerin meclis kararı olmadan Türk topraklarına ellerini kollarını sallayarak girmesi bile hiçbir şekilde kabul edilemeyecek ve hazmı imkansız bir durumdur. Kaldı ki, kontrol bizde olmayacağı için hangi oyunlara alet edileceğimizi, başımıza hangi belaların açılacağını kestirmek de imkansızdır. Kesin olan tek şey o pariotların patlaması noktasına gelinmesi durumunda, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır. İran’ın tehditlerinin, Rusya’nın tedbirlerinin çok az bir kısmı bile hayata geçse, bu Türkiye için felaket demektir.

 

ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU

ETİKETLER: