Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 15°C
Az Bulutlu
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pts 16°C
Sal 16°C
Çar 19°C
Per 21°C

İNSANLAR SÖZÜNDEN HAYVANLAR YULARINDAN BAĞLANIR

09/09/2022 23:29
A+
A-

 

Yüce kitabımızda mü’minlerin özellikleri anlatılırken “Onlar ki Allah’ın ahdini yerine

getirirler, verdikleri sözü bozmazlar” (Ra’d 13/20) buyrulur. Başka ayetlerde ise “Yalan

sözden sakınınız!” (Hac, 22/30) “Ey iman edenler! Allah tan korkun ve doğru söz

söyleyin. (Yalan söylemeyip doğru söylerseniz) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı

bağışlar.” (Ahzâb, 33/70-71) buyurmaktadır.

Kurân-ı Kerim’de sıdkın/doğruluğun zıddı, karşılığı olarak geçen “kizb” yalan ve ve

yalancılık demektir. Dilimizde kizb sözcüğü “tekzib etmek”, deyiminde geçer. Tekzip etmek

yalanlamak demektir.

Yalan ve yalancılık ise; karşısındaki insanı kandırmak ve aldatmak amacıyla söylenen

ve gerçeğe uymayan söz demektir. Bu sözü söyleyen insana ise yalancı denir. Kizb, değişik

şekillerde Kur an da üç yüzden fazla âyette geçmektedir. Ayet ve hadislerden öğrendiğimize

göre münafıklarda bulunan en önemli üç özellikten birincisi, yalan söylemek ikincisi

verilensözde durmamak, üçüncüsü ise emanete hıyanetlik etmektir.

İslâmiyet ahde yani verilen sözün yerine getirilmesine büyük bir önem vermiş, verilen

sözün tutulmayışını Münafıklığın en büyük alâmetlerinden saymıştır.

Yüce Allah kitabımız Kur’an’da şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Akitleri/verdiğiniz sözleri yerine getirin” (Mâide 5/1)

Söz vermek konusunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Söz vermek (de karşıdaki insana vaad edilmiş) bir ikram gibidir.” (Taberâni; el –

Mu’cemü’l – Evsat, nr. 1752; Ebu Nuaym, Hilyetü’lEvliyâ, 8/259; İbn Ebu’d-Dünya, Kitabu’s-

Samt, nr. 456)

“Söz, borç gibidir veya ondan daha önemli.” (Süyûti, Câmiu’s-Sağir, nr: 5682,

5683; İbn Ebu’d-Dünya, Kitâbü’s-Samt, nr. 457)

Cenâb-ı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsmâil’i (a.s.) şöyle övmüştür:

“Gerçekten o, sözüne sadıktı.” (Meryem 19/54)

Rivayete göre Hz. İsmail aleyhisselam birisiyle bir yerde buluşmak üzere sözleştiler.

Arkadaşı buluşma zamanını unuttu. Hz. İsmâil (a.s.) ise onu buluşma yerinde tam yirmi iki

gün bekledi.

Abdullah b. Ebu’l-Hansa anlatır:

Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.)’e peygamberlik verilmeden önceydi. Kendisiyle

alışveriş yaptım ve bir miktar borcum kalmıştı. Bir yerde ödemek üzere anlaştık. Ona

borcumu getireceğime söz vermiştim. Ancak o gün ve ertesi gün borcumu götüreceğimi

unuttum. Üçüncü gün gittim ki, Allah Resûlü hâlâ orada bekliyordu. Beni görünce,

“Ey genç! Bana zahmet verdin; üç gündür seni burada bekliyorum” Buyurdu.

(Ebû Davud, Edep, 90; İbn Ebu’d-Dünya, Kitâbü’s-Samt, nr. 460)

İbrahim en-Nehaî’ye; “Biri birine söz veriyor, ancak diğeri gelmiyor. Sözünde duranın

ne yapması lâzım?” Diye sorduklarında şöye cevap vermiştir:

“Onu, öbür namazın vakti girene kadar bekler. Gelmediyse gider; Sorumluluk

gelmeyene aittir.” (İmam Gazâli, Dil Belâsı, sayfa. 122, Tercüme: Muhammed Hakan Öner,

Semerkant İstanbul 2007)

İslam’da Söz Verme Ve Verilen Sözde Durma

Peygamber Efendimiz söz vereceği zaman (Kesin ifade kullanmayıp), “muhtemelen,

belki” ifadelerini kullanırdı. (Zebîdî, İtlâf, 9/239) İbn Mesud (r.a.) her sözü verdiğinde mutlaka

inşâllah derdi. En uygunu budur. Ancak “inşâllah” denmesinden söz vermek manası

anlaşılıyorsa, mazeret olmadıkça yerine getirmek gerekir. Şayet söz verirken, içinden

tutmamaya niyetli ise bu münafıklık olur.

Kur’an-ı Kerim de müminlerin özellikleri sayılırken onların ahde vefa gösteren

kimseler olduğu belirtilmektedir.

“Onlar ki Allah’ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.” (Ra’d13/20)

“Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.” (Müminun 23/8,

Mearic,70/32)

İslamiyet söz verilince verilen sözün mutlaka tutulmasının yanında tutamayacağımız

sözün verilmesini ve yapamayacağımız şeyleri yapacağız, yaparız dememizi yasaklar. Bu

konusa Saf suresinde şöyle buyrulur:

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?

Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.”

(Saf 2 ve 3)

Bir diğer ayette mealen şöyle buyrulur. “Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı

verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra

yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nahl/ 91)

Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:"Emaneti olmayanın imanı yoktur. (Yani olgun

mü'min değildir.)

Emânete hıyaneti Peygamberimiz nifak belirtisi saymış ve Şöyle buyurmuştur:

“Âyetül münafigu selasetün ve izâ veade ehlafe, ve izâ haddese kezebe, ve

ize’tümine hâne: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verirse

sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edilirse ona hıyanet eder." Müslim'in

rivâyetinde: "Oruç tutsa, namaz kılsa ve kendini müslüman saysa da:" ilâvesi vardır.

(Buhari ve Müslim)

Sözünde Durmayan Müslümanım Dese de Münafıktır

“Üç haslet vardır. Kimde bu üç haslet bulunursa o oruç da tutsa, namaz da kılsa ve ben

müslümanım da dese yine münâfıktır:

1.Konuştuğu zaman yalan söylerse,

2.Söz verdiği zaman sözünü yerine getirmezse,

3.Emîn sayıldığı zaman hainlik yaparsa!” (Müslim, İman, 107; Buhârî,İman, 24)

Abdullah b. Amr anlatır:

Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Dört özellik vardır ki bunlar kimde olursa, o münafıktır:

· Konuştuğunda yalan söyler.

· Söz verdiğinde sözünde durmaz.

· Anlaşmayı bozar, karşı tarafa hainlik eder.

· Davalaştığında haddi aşar. (Buhâri, İman, 24; Müslim, İman, 106; Tirmizi, İman,

14)

Bu tehdit ve uyarılar, söz verdiği halde sözünde durma niyeti olmayanlar ve hiçbir

mazereti olmadığı halde sözünde durmayanlar içindir. Verdikleri sözde durma niyetinde olan

ve bir mazeret nedeniyle sözünde duramayanlar münafık olmazlar. Müslüman zaten

itikat/inanç bakımından münafık olmaz. Amel bakınından münafık olur; Yani münafıklık

alâmeti taşıyabilir. Fakat yine de münafık olmaktan kaçındığımız gibi münafıklık alâmeti

taşımaktan da kaçınmak gerekir.

Rivayet edildiğine göre Allah Resûlü, Ebü’l-Heysem b. Teyhan’a bir hizmetçi

vereceğine söz verdi. Bir ara Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) üç esir getirildi. İkisini başkalarına

verdi. Elinde biri kaldı. O sırada Hz. Fâtıma (r. anh) Peygamber Efendimizin yanına gelerek,

“El değirmeni çevirmekten elim tahriş oldu; Bana bir hizmetçi versen” diye halini

arzetti. Bunun üzerine Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ebü’l-Heysem’e verdiği sözü

hatırlayarak,

“Ebü’l-Heysem’e verdiğim söz ne olacak?” Buyurdu.

Allah Resûlü (s.a.v.) daha önceden Ebü’l-Heysem’e söz verdiği için sözünü, kızı

Fâtıma’ya (r.anh) tercih etti. (İmam Gazâli, Dil Belâsı, sayfa. 125, Tercüme: Muhammed

Hakan Öner, Semerkant İstanbul 2007)

Yazımıza bir atasözüyle nokta koyalım, bizim kültürümüzde “İnsanlar sözünden hayvanlar yularından bağlanır.”

 

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)