YOLUN SONUNA GELDI
Recep Tayyip Erdoğan’ın hali vahim.
Tükenmişliğin dibine kadar batmış durumda.
Bulunduğu yerde debelenip duruyor ama nafile, bir türlü kendisini battığı yerden çıkaramıyor.
Çıkaramadığı gibi debelendikçe daha da batıyor.
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvetçilik, talan, rantiyecilik, usulsüzlük, rezillik, kepazelik iktidarının boynunda asılı hale gelmişken ne söylese olmuyor, ne yapsa tutmuyor.
İnanın sağlıklı düşünme yeteneğini tümüyle kaybetmiş durumda.
Şimdilerde attığı hiçbir adımı düşünerek, tahlil ederek, muhakeme ederek atmıyor.
Kendince yanında “sapasağlam” durduğuna inandığı birkaç kişi dışında tutar dalı kalmadığından, bunların lafıyla hareket eder durumda.
Onlar ne derse onu yapıyor, ne söylerse onu uyguluyor.
Emin olun Erdoğan’ı daha da fazla bataklığa saplayanlar “sapasağlam” yanında durduğuna inandıklarının ta kendileri.
Twitter’ı kapatmakta öyle zannediyorum onların fikriydi.
* * *
Ama ne oldu?
Bilgisayar çağında doğup büyüyen ve bu çağın tüm gerekliliklerini bünyesinde taşıyan gençlik, Erdoğan’ı ve “sapasağlam” olduğuna inandığı “çürük vasıflardaki” birkaç kişilik kadrosunu adeta dumura uğrattı.
Başka bir deyişle “3Y gençliği” umulmadık bir sonuç verdi Erdoğan’a.
Kapatma kararının uygulamaya konulduğu andan itibaren Twitter’a giriş sayısı da, atılan mesaj sayısı da, yeni üye olan sayısı da kapatma öncesindeki hale göre kat kat arttı.
Yani?
Yanisi, Erdoğan’ın yanındakileri dinleyerek attığı adım karşısına çok daha büyük bir engel olarak çıktı.
Yaşanılanları ve internete düşen kayıtları şüpheyle karşılayıp, kulak ardı eden AKP’liler bile “demek ki iddialar doğruymuş” dürtüsüyle herşeyi yakından takip etmeye başladılar.
Montaj, dublaj, suflaj türünden iddialarla seslendikleri kitledekiler dahi Erdoğan’a olan inançlarını Twitter’ın kapatılması kararı ile kaybettiler.
Dolayısıyla Erdoğan, yolsuzluklarını, hırsızlıklarını, ihanetlerini gizleyeyim derken bir anda hepsine, herkesin dikkat kesileceği bir adım attı.
“Paçayı nasıl kurtarırım” diye düşünürken, sarıldıklarının ipi de ayağına dolandı ve kendini tepe taklak etti.
* * *
Erdoğan’ın hali tıpkı “benzin ışığı yanmış” arabadakilerin haline benziyor.
Malum, araba kullananlar bilirler…
Şayet benzin ışığınız yanmışsa, arabanın deposundaki benzin sizi 30-40 km daha götürür.
Erdoğan için bu ışık belli ki 17 Aralık’ta yanmış.
Şimdilerde ise benzini tümüyle bitmiş durumda.
Arabasına aldığı birkaç kişinin arkadan iteklemesiyle yoluna devam etmek istiyor ama nafile.
Frenleri şişmiş, direksiyonu kilitlenmiş arabası, arkasından iten “çok güvendiği” isimler sayesinde uçuruma doğru gidiyor.
Bu gidişat kendisi için sonun ta kendisi.
Hadi Türkiye’yi geçtik; çünkü anladık ki Erdoğan’ın böyle bir derdi yok!
Eğer kendisini düşünüyorsa, Erdoğan bir an evvel olduğu yerde durmalı ve “ben artık yokum” demeyi bilmelidir.
Ancak Erdoğan’ın bu erdemi gösteremeyeceğini de hepimiz biliyoruz.
30 Mart’ta Türk Milleti iradesini ortaya koyduğunda ise kaçış yok!
Bu iş biter, iktidarın tükendiği anlaşılır, Erdoğan’a Yüce Divan yolu görünür.
* * *
ERDOĞAN, GÜL’Ü NEDEN İŞARET EDİYOR?
Farkındamısınız bilmiyorum, Erdoğan ağzına bir meseleyi plesenk etmiş durumda.
Gittiği her yerde, çıktığı her televizyon programında, yaptığı her konuşmasında hep aynı konuyu dillendiriyor.
Diyor ki; Cumhurbaşkanı’nı da dinlediler!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise bu konuyla ilgili önce “konuşmak istemiyorum” dedi.
Ancak sonra “Benim doğrusu makam odasıyla ilgili böyle şeyler söz konusu değil. Ama bazı ortam dinlemelerinin olduğunu doğrusu Sayın Başbakan bana da söyledi.” dedi.
Devletin en üst makamında bulunan kişi, elinde tüm imkanlar var ve diyor ki “ben dinlenmedim diye biliyorum ama Erdoğan bana dinlendiğimi ifade etti.”
İyi de, bu konu size de garip gelmiyor mu?
Abdullah Gül bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ancak dinlendiğini kendisi bilmiyor!
Dinlendiğini ise ona Erdoğan söylüyor!
Peki bu normal mi?
Gayet tabi değil. Bu işin içinde bir iş var!
Merak ettim ve Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı Gül’ün dinlendiğini” söylediği günlerdeki gelişmelere şöyle bir göz gezdirerek, sizlerle paylaşayım istedim.
Mesela, HSYK kanunu ile ilgili değişiklik netleştiğinde Cumhurbaşkanı Gül “15 madde anayasaya aykırı” demiş.
Bu açıklamadan bir gün sonra 25 Şubat 2014’te Erdoğan mecliste yaptığı grup toplantısında “Cumhurbaşkanı dinlendi” iddiasını ısrarla söylemiş! Üstelik bu iddiasında da önceki konuşmalarına göre ifadelerindeki kesinliğin derecesini artırmış.
Sonra bir baktık ki “15 maddesi Anayasamıza aykırı” dediği HSYK düzenlemesini Cumhurbaşkanı Gül onaylayıvermiş!
Son hadise ise yine aynı türden;
Twitter’a konulan yasağı delen ilk adımı atanların başında Cumhurbaşkanı Gül vardı.
Paylaşmış olduğu mesajında Cumhurbaşkanı “Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılması tasvip edilemez.” dedi.
Bu açıklamasıyla da Erdoğan’ın “Twitter’ın mwitterın kökünü kazıyacağız” sözünü onaylamadığı anlaşıldı.
Yine bu gelişmenin de bir gün sonrasında Erdoğan, Hatay’da partisince yapılan mitingdeki konuşmasında “Şu anda Cumhurbaşkanıyla ilgili açıklama yapmıyorlar. Niye, ‘şimdi zaten Başbakan ile uğraşıyorum bir de onunla niye uğraşayım’ diye düşünüyorlar. Ama şu anda verileri depolamışlar. Vakti saati gelirse onu da açıklayacaklar.” sözlerini “vurguyu artırarak” söyledi.
Kuşku işte burada başlıyor. Eminim sizlerde anlamışsınızdır ne demek istediğimi!
Erdoğan neyi ima ediyor? Gül ne yapmaya çalışıyor?
Son olarak hafta sonundaki Hollanda ziyareti öncesinde Cumhurbaşkanı, kendisinin dinlenme iddiaları ile ilgili “benim korkum ve kaygım yok” demek zorunda kaldı!
Bakalım bu iş nereye uzanacak…
İSMAİL ÖZDEMİR/ORTADOĞU