YENİLİKÇİLERDEN DEĞİŞİMCİLERE TAVŞAN PARTİCİLİK
Tarih 16 Ocak 1998. Derin devletin emeği ile yıpratılan Refah Partisi, Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile kapatılıyor.
Erbakan, Refah Partisi’nin yerine FaziletPartisi’ni kuruyor.
Milli Görüşçüler içine yerleştirilen küreselciler, Refah Partisi’nin yerine kurulan Fazilet Partisi’ni ele geçirmek için derhal harekete geçiyorlar.
Ve…
“Erbakan ile olmuyor” sloganları yayılmaya başlıyor.
Ankara kulislerindeki gelişmelerden habersiz Milli Görüşçülerin siyaset özürlü, apolitik holiganları hep birlikte, Necmettin Erbakan’ın Genel Başkan olduğu Fazilet Partisi Genel Merkezi’ni ele geçirmek için, Abdullah Gül’ün başkanlığında, operasyonu başlatıyorlar.
Partiyi ele geçirmek için gerçekleştirilen çalışmalar, 14 Mayıs 2000 tarihine kadar tüm hızıyla devam ediyor.
14 Mayıs’ta gerçekleştirilen Genel Kurul’da, kendilerini “Yenilikçi” olarak tanımlayan Yeniçeriler, kurultaydaki seçimi küçük bir farkla kaybediyor ve Necmettin Erbakan tekrar partinin başına geçiyor Genel Başkan olarak.
Derin devlet tekrar devreye giriyor.
Bu defa da, 22 Haziran 2001’de, Türkiye’yi milli politikalardan arındırmak, küresel politikalara boyun eğdirmek amacını azmetmiş, azgın azınlık olarak tanımlanan o görünmez güç, Fazilet Partisi’ni de kapattırıyor.
Mesaj çok açık ve net aslında.
Biz, bu ülkeyi Milli örf adet ve ananelerine bağlı “gelenekselcilerden” temizleyip, küresel politikalara onay verecek “yenilikçileri” iş başına getireceğiz diyorlar, kelimeleri cümle içinde kullanmadan…
Necmettin Erbakan senaryoyu okuyor ve uyarıyor camiasını ama dinletemiyor. Bunun üzerine Saadet Partisi’ni kuruyor, kapatılan Fazilet Partisi’nin yerine, inançlarına bağlı kadrosu ile…
Bu kez Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı “Yenilikçiler” Saadet Partisi’ne katılmak yerine -Tavsan Parti- modeline uygun AKP’yi kuruyorlar. Tarih 14 Ağustos 2001’i gösterirken -Tavsan Parti- Adalet ve Kalkınma Partisi olarak resmi tanınırlığını kazanıyor.
Gerekçe olarak da, “Erbakan ile olmuyor” sloganını neşrediyorlar.
Devletin içine sızmış o derin ve melun yapı, kendilerine hizmet etmekte olan medya kartelleri, bu sloganın, ülkenin en ücra köşesinde bile duyulması için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Başarıyorlar da…
Siyaset özürlü holiganlar hep bir ağızdan haykırıyor.
– Erbakan ile olmuyor..!
– Erbakan ile barajın altında kalırız..!
– Erbakan olduğu sürece benden Saadet Partisi’ne oy yok..!
Derin ABD’nin iki kurt politikacısı olan Morton Abramowitz ile Graham Fuller’in destekledigi Gülen Cemaati, adeta AKP’nin propaganda bakanlığı gibi çalışmaya başlıyor, küresel politikalar doğrultusunda.
Tarihler 3 Kasım 2002’yi gösterirken AKP tek başına iktidara geliyor.
* * *
Yaşanılan bu tarihi gelişmeyi şu nedenle aktarmak istedim.
Geçmişte Necmettin Erbakan’ı hedef alarak, “Erbakan ile olmuyor” sloganlarını yaratanlar ve yayanlar, “Erbakan ile barajın altında kalırız” çığırtkanlığı yapanlar, “Erbakan olduğu surece benden Saadet Partisi’ne oy yok” algısını yayanlar ile…
Şimdi dikkat edin !..
Bugün, “Bahçeli ile olmuyor” sloganlarını yayanlar, “Bahçeli ile barajın altında kalırız” çığırtkanlığı yapanlar, “Bahçeli olduğu sürece benden MHP’ye oy yok” algısını yayanların, geçmişten bugüne devletin içine sızmış o melun azınlık olduğunu bilmenizi istedim.
Bilmenizi istediğim başka şeyler de var…
Geçmişte, Saadet Partisi’nin “gelenekselcilerine” karşı “yenilikçileri” destekleyenler ile bugün MHP’nin ülkücü “gelenekselcilerine” karşı ülkücülük ile uzaktan yakından alakası olmayan çoğunluğun oluşturduğu, “değişimcileri” destekleyenlerin de ayni medya kartelleri ile devletin içindeki o gözle görülmeyen melun yapı olduğunu unutmayın.
O melun yapıyı nasıl tanımlarsınız bilemem fakat, ister masonik yapının emrindeki bürokratlar, diplomatlar dersiniz, ister İstanbul baronlarının emrindeki dönmeler dersiniz, ister İzmir’in devşirmeleri dersiniz, ister yeşil masonlardan oluşan FETO örgütünün savcıları hakimleri dersiniz.. o husus sizin tercihinizdir ve ben karışamam…
Tekrar bugüne dönelim…
Meral Akşener’in devamlı olarak kullandığı, çoğunuzun kelime anlamına önem vermediğini düşündüğüm bir kelimenin, siyasi politika literatüründeki anlamına değinmek istiyorum son olarak da…
Paradigma !..
Paradigma bir anlamda da gelenek olarak ifade edilebilir.
Meral Akşener açık açık MHP’nin geleneklerini değiştireceğim demek yerine, “MHP’nin paradigmasını
değiştireceğim” derken, AKP’nin kurulusunda kullanılan “Yenilikçiler” yerine de,”Değişimciler” tanımlamasını kullanmayı tercih ediyor.
Ali topu at demiyor da, Topu at Ali diyor…
Fazilet Partisi’nin genel başkanlığını ele geçirmeye çalışan Abdullah Gül ve ekibi gibi, MHP’nin Genel Başkanlığını ele geçirmeye çalışıyor(du). Yenilikçilere ezberletilen “Erbakan ile olmuyor” sloganı, “Bahçeli ile olmuyor” seklinde değiştirilmişti.
Abdullah Gül ve ekibinin Fazilet Partisi’ni ele geçirme çabaları sonuç vermeyince, daha sonra AKP olarak tanımlanan -Tavsan Partinin- kurması örneğindeki gibi, önümüzdeki günlerde (sanıyorum Eylül ayı içinde) kendi -Tavsan Partisini- kurmaya teşebbüs edecektir.
Gay bayrağını andıran farklı renklerdeki siyasi görüşleri paylaşmakta olan destekçilerinin teşviki ve yardımı ile…
Neden mi bu kadar emin konuşuyorum…
Çünkü tarih tekerrürden ibarettir ve tarihten ders almayanların sonu her zaman hüsran olmaya mahkumdur.
Hüsrana uğramanızı istemediğim için uyarıyorum..!
Güşan Yediç