YENİ ŞAFAK VE İBRAHİM KARAGÜL’E SORULAR
İbrahim Karagül, Yeni Şafak Gazetesi’ndeki yazılarını ilgi ile okuduğum kalemlerden biridir. Daha doğrusu biriydi demek daha gerçekçi.
Çünkü bizim tanıdığımız İbrahim Karagül ile “15 Temmuz Son Saldırı Değil” başlıklı makaleyi kaleme alan İbrahim Karagül bayağı farklı.
Bizim tanıdığımız İbrahim Karagül, analizleri ile meşhur, detaylarda yakaladığı gerçekler ile insanların ufkunu açan, doğru tespitleri ile dikkatleri çeken, bulunduğu önerileri ile çözüme odaklanan bir kalem idi geçmişte…
Oysa bahsi geçen makalesinde, maalesef İbrahim Bey diğer köşe yazarlarından farklı olmayan, hükümet yanlısı propaganda ile kendisini sıradanlığa indirgemiş bir İbrahim Karagül olarak karşımıza çıkmış…
Bir insan bunu niçin yapar kendisine, anlayamamaktayım.
İbrahim Bey, siz de biliyorsunuz ki Amerika ve AB hiçbir ülkeyi paraşütçü komandoları ile işgal etmez. O ülkenin içinde tespit ettiği, kendisi için çalışabilecek kapasitedeki adamları satın alarak ülke yönetimindeki gücü ele geçirir.
Hal böyle iken…
Kimse unutmasın ki, Gülen örgütünü besleyip büyüten devlet içindeki ihanet şebekesi iken, bugün ulaştığı güce kavuşmasına neden olan da, “ne istediler de vermedik” diyenlerdir.
Bu adamlar ajandır, bu adamlar haindir, bu adamlar ülkeyi kaosa sürükleyecekler dediğimiz günlerde, söylediklerimizi haksız çıkaramayanlar, bizlere “bunlar Fatiha okumasını bilmez, bunlar kandan beslenir” diye saldıranlardır.
Bahsi geçen terör örgütü devletin bütün kılcal damarlarına yayılmasının yolunu açanlardır. Hararetle savunanlardır.
Bugün bulunmuş oldukları hatayı görmüş gibi görünmektedirler fakat hala söyledikleri ile yaptıkları çelişkilidir. Makalenizde dikkat çekmekte olduğunuz tehlike, ciddi bir savaş tehlikesi olarak algılanmaktadır.
Böylesi bir tehlike söz konusu iken, orduyu aşağılamak, tarihi boyunca bu milletin övünç kaynağı olmuş ordusunun tanklarını çöp kamyonları ile esir almak ülkenin direnişine mi yoksa düşmanın saldırı amaçlı motivasyonunu yükseltmeye mi hizmet eder, buyurun bunun gerçekçi analizini siz yapın.
Erdoğan’ın ısrarla sürdürdüğü orduyu yıpratma taktiği kesinlikle gözlerden kaçmamaktadır İbrahim Bey. Bu gerçeği gözlerden kaçırmaya çalışmak da size yakışmamaktadır. Sizin gerçekçiliğinizi sorgulatmaktadır.
Erdoğan’ın son derece zeki bir adam olduğu bilinirken, böylesine bir oyunu sergilemesi ise, ajandasında gizli tuttuğu bir hesabı olduğu yönündeki tüm endişe taşıyıcılarını kırmızı alarma geçirmiştir.
Eğer Türkiye’ye yönelik bir savaş tehlikesi söz konusu ise, Erdoğan niçin hala orduyu yıpratmayı, ABD’nin ve AB’nin geçtiğimiz senelerde açıkça kendisine emir buyurduğu ordunun kapasitesinin düşürülmesi buyruğunu yerine getiriyormuş gibi davranmaktadır…
Yok, eğer savaş tehlikesi yoksa değiştirmek istediği sistem için karşısına engel olarak çıkacağını bildiği orduyu, karşı çıkamaz hale getirmek için mi TSK’yi kasetli olarak eritmek istemektedir.
Bu konuya da açıklık getirin bir dahaki makalenizde lütfen.
Eğer ki güvenilirliğinizin ve inanılırlığınızın kalıcı olmasını istiyorsanız…
Ülkede ihanet diz boyudur, evet hâklisiniz. İhanet ise içerideki satın alınmış adamların dış ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Bu konuda da hâklisiniz.
Peki, içerideki hainlerin dışardaki odaklar ile arasındaki ilişkiyi sağlayan köprüyü onarmayı, Dışişleri içindeki masonik ihanet şebekesini temizlemek için 14 senedir ne yapmıştır Erdoğan hükûmetleri…
Ne Erdoğan ne de hükûmet, Dışişleri’ne hala dokunmamaktadır.
Beyaz Türkler ve masonların kesin denetimindeki Dışişlerine el atılmadığı sürece, Gülen örgütü temizlense dahi, Gülmeyen örgütünü kuracaktır dış mihraklar. Çünkü ülkeye ihanetin taşınmasında Dışişleri köprülerinde hiçbir barikat yoktur ve bu köprülerin kule bekçileridir, ihaneti Türkiye’ye vizesiz girmesinde onayda bulunanlar…
Buyurun lütfen hâksiz olduğum tek bir satırı dikkatime sunun ki, evet burada yanılmışım deyip, sizin sunacağınız doğruyu ortak müşterek olarak kabulleneyim.
7 Ağustos’ta birlik ve beraberliğe davet ettiğiniz insanların fikirlerine ve önerilerine saygı gösterip duyarlı yaklaşımda bulunmayacaksanız, o insanlar da sizlerin mitinglerine katılmayıp, uzak duracaklardır.
Realite bunu göstermektedir ve siz de bu realiteyi şimdiden kabullenmeye başlamalısınız.
Guşan Yedic