VEFA İNSANIN İTİBARINI VE ŞEREFİNİ ARTIRIR…
VEFA İNSANIN İTİBARINI VE ŞEREFİNİ ARTIRIR…
İşgal ettikleri koltuklardan düştükleri vakit takke düşer kel görünür. Dilleri zehirli yılan diline döner, gönülleri şeytana teslim olur. Taklit ettikleri Bozkurt bakışların yerini çakal sinsiliği alır ve içlerindeki biriken leşi kusmaya başlarlar.
Vefa; Gerek Allah’ın yanında gerekse içtimai hayatta insanın itibarını ve şerefini artırır.
Geçimlerini sağladıkları makam ve mevkiler işgalden kurtarılınca salya sümük saldırmaya başlarlar. Ağızları lağım çukurundan beter olur. Kin kusarlar, küfürler savururlar. Ama en iyi onlar bilir ki, Yiğit İnsanların ”yağmur kokan geceleri” vardır.
Vefa; İnsana şeref veren, baş üstünde taşıyan elmas, yakut ve zümrütle bezenmiş bir taçtır.
Beklentiye, çıkara, makama ve mevkiye endekslenmiş dava arkadaşlığı veya dostluk laftadır, sabah doğup akşama ölür! Şu fani dünyanın arzularını gözlerine mil gibi çekenler ne gerçek sevgiyi ne gerçek sahiplenmeyi ne de gerçek adamlığı bilirler…
Vefa; Allah’ın takdirine ve insanların da sevgisine ulaştıran güzel bir meziyettir.
Kısaca Vefa şu şekilde tarifi edilmiş; Hayat-ı beşeriyenin ruhu ahde Vefadır. Vefasızlar dünya ve ahirette kendilerine dost bulamazlar. İhtiyaç ve zaruret hallerinde de kimseden yardım görmezler.” diyor.
Cenab-ı Allah şöyle buyurur; “Allah’a verdiğiniz ahdi tutun.” Sadakatte ve en güzel ahlakta numune misali olduğu gibi, vefada da en ileri olan Peygamberimiz, sözüne, ahdine ve kefaletine de son derece bağlı ve vefalı idi. Birine söz verdiği zaman mutlaka onu yapardı.
Sözünde durmak insanın şerefini artıran iyi huyların başında gelir. Verdiği sözünde durmamak da çok çirkin bir hareket olup, bir insana yakışmayan en kötü bir davranıştır.
Peygamber efendimiz hadis-i şeriflerinde; “ahdini bozan” kimse, kıyamet günü kötü şekilde cezasını görecektir.” ve ”Münafıklık alameti üçtür; yalan söylemek, vadini yerine getirmemek, emanete hıyanet etmek,” buyurarak ahde vefanın önemini bildirmiştir.
Size güven vermeyen kişilere güvenerek yola çıkmayın, inandıklarınızla yola çıkın… İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmışlarla çıkılır, ikna edilenler yola çıktığında ikna edilirler…
Zakir Tercan