Dolar 34,5031
Euro 36,4292
Altın 2.955,81
BİST 9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cum 18°C
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 11°C

ÜLKÜCÜLÜK BÖYLE İŞTE…. 

ÜLKÜCÜLÜK BÖYLE İŞTE…. 
12/09/2018 13:34
A+
A-

ÜLKÜCÜLÜK BÖYLE İŞTE….

(Yaşanmış binlerce benzer olaydan bir tanesi)
11 Kasım 1980 günü televizyonlarda, akşam haberlerinde MHP ve Ülkücüleri hedef alan ihtilal konseyinin arananlar listesini yayınladıklarını ve kendisinin de arandığını; Yavuz abi eve geldiğinde boynuna sarılarak ağlayan eşinden öğrenmişti.
Üç beş parça eşyayı bir çantaya alelacele ile koyduktan sonra hamile eşini, 2 yaşındaki oğlunu Allah’a emanet ederek gecenin karanlığına daldığında Yavuz abi yedi yıl sürecek uzun bir ayrılığa adım attığını bilmiyordu..
Ayrılırken eşine sadece “Ocağımızı tüttür, Allah’a emanet olun” diyebilmişti.
Yavuz abi, MHP ve Yan Kuruluşlar davasının sanığı olarak her yerde aranıyordu artık. Resimleri, aranan Devlet düşmanı anarşistlerle beraber afiş yapılmış her yere asılmıştı.
Ankara’da kendisi gibi aranan bir abimiz ile aynı evde kalmaya başladı.
Gündüzleri evde bir ölü sessizliği ile kalıyorlar, ancak geceleri hareket edebiliyorlardı.
Aklı eşindeydi, yakında doğum vardı.
Haftada 1 gün Pazar akşamları saat sekizde mahalledeki bir Ülküdaşlarının evinden telefonla eşiyle 3-4 dakika konuşabiliyordu. Çünkü her zaman sıkı olan arama ve yol kontrolü yapan asker –polis timleri sadece Pazar günü akşam sekiz dokuz arası yoktu. Dallas dizisini seyretmek için hepsi en yakın kahvelere koşuyordu.
Herkes merakla “Ceyar’ı kim vurdu?” diye bekliyordu….
Telefon edeceği güne kadar her hafta Yavuz abiye sanki bir yıl gibi geliyordu. Acaba kız mı oğlan mı? Doğum oldu mu?
Bir gün kabus gibi bir rüya gördü. Rüyasında korkunç bir doğum olayı yaşanıyordu…Anne baygın, çığlıklar içindeydi: Ortalık kan revan…. Doktorlar anneyi mi yoksa bebeği mi kurtaralım diye aralarında konuşurken, Yavuz abi duyulmayan, çıkmayan sesi ile; “Hayır, ikisini de kurtarın, Allah’ım ikisini de kurtar” diye rüyasında çığlık atmaya çalışıyordu. Sesini duyuramıyordu, eşinin elini tutamıyordu, hiçbir yardımı olamıyordu, hiçbir şey yapamıyordu…Allah’ına yalvarırken, rüyasında bir
adakta bulundu…Bir söz verdi…
– “Allah’ım eğer eşim ve çocuğum kurtulursa, ilk duyduğum kan anonsunda ya yeni doğan bir bebeğe, ya da doğum yapan bir anneye kan vereceğim. Duyduğum ilk anonsa koşacağım. Ne olur kurtar onları”….
Yavuz abi , sıçrayarak kabus gibi bir rüyadan uyandığında her tarafını ter basmış, dudağı uçuklamış, tir tir titriyordu…
Abdest aldı, iki rekat namaz kıldı… Ve rüyasındaki adağını, sözünü ağlayarak tek sığınağı Allah’a Yaradan’ına tekrar yineledi.
Pazar gününe iki gün vardı.
Herkes Pazar günü saat akşam 8’i Ceyar’ı kimin vurduğunun merakı ile iple çekiyordu. Yavuz abi ise telefonu….
Telefonun ahizesini kulağına alıp çevir sesini duyduğunda kalbinin atışlarının sesini adeta kulaklarından duyuyordu.
Konuştu…
Bir oğlu olmuştu. Biricik eşi zor bir doğum yapmış, hastanede idi. Durumu iyi idi. Merak etmemesini söyleyen babası Allah hiçbirimizin acısını göstermesin rahat ol derken, “Adını Alperen koyduk.” dedi.
Yavuz abi bir şükür namazı daha kıldıktan sonra radyonun başına oturdu…Artık onun kulağı radyonun Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi’nden yapılacak kendi kan grubu anonsundaydı.
Bir gün, iki gün derken onuncu gün anonsu duydu. Gündüz öğlen saat 12 idi. Yeni doğan bir bebeğe acil kan lazımdı..
Kaçak kaldığı, saklandığı evde giyindi. Hastaneye gitmeye karar verdi. Evdeki arkadaşları:
– “Durum kritik, her yerde arama var, kimliğin yok, resimlerin duvarda, Hastanede polis kimlik sorabilir, Gel vazgeç, Adağını serbest olduğun günlerde yerine getirirsin, mazeretin var”….dedilerse de o sadece kabus gibi gördüğü rüyayı ve verdiği sözü düşünüyordu…
Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinin önüne geldiğinde ön kapıdan değil mutfak girişinden girdi. Kan verme bölümüne geldiğinde telaş ve heyecanla bekleyen bir genç ve bir yaşlı teyzenin beklediğini gördü.
Kan merkezinin önünde, her geçene yaşlı teyze kolundan tutup soruyordu:
– “Evladım, radyodan mı geldin?”
– “Bizim kanı vermeye mi geldin?”
– “Torunum ölmek üzere”…
Yavuz abi yaşlı teyzeye yanaştı.
– “Teyze sizin kan grubu neydi?”
– “Ben bilmem oğul. Oğlan söylesin”..
Yanındaki genç:
– Abi 0 Rh Negatif.
– “Tamam ben o kan için geldim. Bebek için değil mi?” diye Yavuz abi sorunca yaşlı teyze ağlar halde:
– “He oğul he”..
Diyebildi.
Yavuz abi gerekli olan kanın tümünü vermek istediğini söyledi.
Gerekli kanın tümünü verdikten sonra on dakika kadar istirahat ettirildi.. Şekerli limonatayı içti. Kalkmak üzereyken içeri yaşlı teyze girdi.
– “Oğlum Allah ne muradın varsa versin. Seni kazadan beladan korusun. Nasıl bir hayır yaptın bilemezsin.”
– “Teyzeciğim önemi yok.”
– “Ah oğul, bilmezsin ki bu bebenin, bu bebenin… diye kekelerken yanındaki genç oğlan yaşlı annesinin kolundan tutarak çekti.”
– “Hadi anne gidiyoruz. Abi sağ ol.”
Yavuz abi ne olduğunu, yaşlı teyzenin ne söylemek istediğini anlayamamıştı.
O sırada yaşlı teyze,
“Dur oğul, ben diyeceğim. O da kimin çocuğuna kan verdiğini bilsin.” dedi ve Yavuz abi’ ye döndü:
“Bak oğlum, bu çocuğun babası cezaevinde Mamak’ta. Türkeş’le beraber hapiste… Benim oğlum Ülkücü. Adını telefonunu ver, inşallah çıkacaklar, seni bulsun. Seyyar arabada gömlek satar. Sana bir gömlek getirir. Tanışırsın, yiğittir benim oğlum”….
Yavuz abi yaşlı teyzeye sarıldığında kulağına fısıldadı…
– “Teyze oğluna müjdeyi ver. Bebeğine bir Ülküdaşın kan verdi de. Onun damarlarında bir Ülkücü amcasının kanı var de”…
– “Hadi Allah’a ısmarladık.”
Yavuz abi hastanenin merdivenlerinden koşarak inerken sadece:
– “Şükürler olsun Allah’ım” diyebildi.
Alıntı