ÜLKÜCÜ HAREKET SAĞCILAŞMAYACAKTIR
”Solun ihanet derecesine varan davranışları karşısında, sağ ile olan kavgamızı erteledik”
Bu söz cennet mekân Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in, ülkücü hareketin siyasi hedeflerini belirlediği, hareketimize ve tarihe yön verdiği sözlerinden birisidir.
Özellikle 12 Eylül askeri darbesinin akabinde gelişen siyasi yapılanmalar, dönemin merkez “sağ” partisi ANAP’ın içerisinde yuvalanan, vaktiyle, ülkücü hareketin ve MHP’nin içerisinde yer tutmuş insanlardan geçilmiyordu.
Ülkücü hareketin yeniden Türk siyasi hayatında şekillenmesi önündeki en büyük engellerden biriside, bu partide yer edinmiş, adlarına “eski ülkücü!” denilen, inandıklarını, mücadelelerini ve mücadele arkadaşlarını, güce satmış insanlardı.
Bu insanlar, “sağ” ile mücadeleden vazgeçmiş, bilakis “sağcılaşmış” insanlardı.
“Artık Türkeş’e ve MÇP’ye gerek yok” zaten fikirlerimiz iktidarda söylemleriyle, mensubu bulundukları “sağ” partideki yerlerini güçlendirmek için, “sağ” ile olan kavgalarından vazgeçmiş, ülkücülük ile kavgaya tutuşmuşlardı.
Aynı durum, diğer “sağ” parti olan DYP’de de kendisini gösterirken, büyümelerinin, ülkücü hareketi küçültmekten geçtiğine inançları hat safhada idi.
“Sağ” ile olan kavgadan vazgeçmiş, “sağ” yelpazede yer alarak, ülkücülerle ve ülkücülükle kavga etmeyi tercih etmişleri.
“Mücadelemiz; komünizme, faşizme, kapitalizme, siyonizme ve her türlü emperyalizme karşı, son nefer, son nefes ve son damla kana kadardır!” yeminini çabucak terk ederek, kapitalizmin ve emperyalizmin temsilcisi olan “sağ” partilerdeki mutluluklarına mutluluk eklediler.
Zaman içerisinde, mensubu oldukları partileri, teker teker yok olduğunda, ülküdaşlarının geçmişi unutma erdemiyle” Bozkurtlar yuvaya” daveti üzerine, yeniden ülkücü hareket saflarına dâhil oldular.
Gittikleri yerlere ülkücülük götürmeye çalışmayan bu insanlar, maalesef, geldikleri yere, sağcılık” getirmeye çalıştılar.
İktidar menfaatlerine alışık bünyeleri, etrafı zorluklarla ve çilelerle çevrili ülkücü harekette çabuk yoruldu.
Sadece hatıralarında kalan ülkücülüğün “sağ” ile olan kavgasında yeniden yer alırken, hatıralarına değil, alışkanlıklarına yenildiler. Ülkücülükleri değil, “sağcılıkları” galip geldi.
Gittikleri yeri ülkücüleştiremeyen bu güruh, “bozkurtlar yuvaya” davetindeki erdemi fark edememiş olsa ki, Milliyetçi Hareket Partisi’ni sağcılaştırma çabasına girdiler.
Ülküdaşlarımızın kendilerine açılan yürek kapılarını idrak edemediler ve ülkücülüğün kavgalı olduğu “sağcılıkta” ısrar ettiler.
Hele birde, hayatının hiçbir döneminde ülkücü harekette yer edinmemiş, aile yakınları üzerinden ülkücülük hatıraları oluşturan ve içindeki sağcılık hırsını, ülkücüleri idare etme sevdasına dönüştürenlere ne demeli.
Şimdi, madem bu kavgayı siz istediniz, hodri meydan.
Bizler, Milliyetçi Hareketin ve ülkücülüğün sağcılaşmasına müsaade etmeyeceğiz.