TAŞLAR YERINDEN OYNADI
Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın tutukluluk sürelerine yaptıkları itiraza ilişkin kararı Türkiye’deki hukuk sisteminin ne hallere getirildiğini ibret verecek biçimde ortaya koyarken, yeni bir dönem başlatmıştır.
Mahkemenin verdiği kararın vicdanlara da hukuka da uygun olduğu ortadadır. Nitekim, Cumhurbaşkanından Meclis Başkanına, hukuk uzmanlarından siyasetçilere ve sokaktaki vatandaşa kadar herkes tarafından bu karar olumlu karşılanmış ve yerinde görülmüştür. Kararın doğru ve haklı olması ve böyle değerlendirilmesi, şimdiye kadar yapılmış yanlışları ortadan kaldırmadığı gibi, iktidarın yargı üzerindeki baskı ve hakimiyet kurduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Bunun yanında kararın zamanlaması ve sonuçları da ilginç tesadüfler ortaya çıkarıyor.
Kararın zamanlaması
Haberal ve Balbay’ın müracaatları yaklaşık bir yıl önce yapılmıştı. Ortada bir hak ihlali ve kişi özgürlüğünün engellenmesi iddiası olduğu halde, inceleme bir yıl bekletilmiştir. Ve ne ilginçtir ki karar, tam da iktidar cemaat kapışmasının zirve yaptığı ve ortalığa ibret veren belgelerin saçıldığı bir zamanda açıklanmıştır. AKP iktidarında yaşanan hiçbir şeyin tesadüf olmadığını, yaşadığımız sayısız örneklerden çok iyi bilmemize rağmen, bunun bir rastlantı olduğunu varsayıyoruz.
Dehşet dengesi
2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararı belgesinin ortaya çıkması, Ergenekon ve Balyoz davalarında zaten tartışmalı olan süreci, çok daha başka boyutlara taşımıştır. Buna şimdi bir de Anayasa Mahkemesi kararı eklenmiştir. Gerek MGK belgesi, gerek Anayasa Mahkemesi kararından sonra, bugüne kadar bu davaların savcısı gibi hareket eden, en ağır ihlalleri bile görmezden gelmekle kalmayıp savunmaya çalışan iktidar ve yanaşmalarının, şimdi sureti haktan görünmeye uğraştıklarını hayretle görüyoruz. Birden bire akıllarına hukukun üstünlüğü geldi. Bunun sebebi gayet açık. Ortalığa saçılan belgeler ve vicdanları acıtan kararlar karşısında çaresiz kaldılar ve anında duruma göre vaziyet aldılar. Nitekim, aralarındaki dehşet dengesinin bozulması halinde nelerin olabileceğini özellikle iktidar mensupları çok net şekilde gördü. Hükümet bütün söylediklerini, iddialarını bir anda unutup çark etti. Dershane kahramanlığı gündemden düşürüldü ve rafa kaldırıldı.
İmzalamak değil, konuşmuş olma ihtimali suç
Bir defa daha anlıyoruz ki, hukuk da, demokrasi de bunlar için kendilerini koruyor ve kolluyorsa, iktidarda kalmalarını sağlıyor ve menfaatlerini pekiştiriyorsa bir önem ve anlam ifade ediyor. Hukuku da, demokrasiyi de bu ihtiyaca uygun olarak yapılandırdılar. Bu yapının çok çarpıcı sonuçlarıyla karşılaştık ve karşılaşıyoruz. Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlara destek veren ve altına bizzat imza atanlar orta yerde dururken, o kurulda alınan kararları kendi aralarında konuşmuş veya akıllarından geçirmiş olabilecekleri varsayılan komutanların tutuklanıp içeri atıldıklarını bütün millet, hatta bütün dünya görmüştür. Karar almak, imzalamak suç değil; ama ispat edilmemiş olsa dahi, alınan o karalar doğrultusunda fikir beyan etmiş olma ihtimali ağır bir suç ve mübbet hapsi gerektirir. Buna bir de, Engin Alan hakkında yapılmış olan, “önümüzde ayağa kalkmayanlar şimdi neredeler?” itirafını ekleyin.
Taşlar yerinden oynadı
Bütün bunlar yaşandığı, bütün bunlar bilindiği ve yargı bu hallere düşürüldüğü içindir ki, Anayasa Mahkemesi kararı bu kadar ses getirmiş ve memnuniyet doğurmuştur. Dileğimiz ve beklentimiz bunun bir başlangıç olması ve hukukun gerektiği gibi işlemesini sağlayacak bir düzenin kurulmasıdır. AKP’nin kendi haline bırakılması durumunda bunun hiçbir zaman mümkün olmayacağının farkındayız. Ancak, kurulan düzende bugüne kadar işbirliği içinde olanlar, şimdi sıranın kendilerine de geldiğini ve gelebileceğini görmüş ve makas değiştirmişlerdir. Aralarındaki dehşet dengesinin, tersine dönmesi ihtimali belirmiştir. Anında çark edilerek, duruma göre vaziyet alınarak, söylenenler yutularak bu ihtimal ortadan kaldırılmak istense de, taşlar yerinden oynamıştır ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu düzeni daha fazla sürdürmeleri mümkün değildir.
Sonuna gelindi
Başta sayın Başbakan olmak üzere, AKP kurmaylarında son zamanlarda görülen anormal telaş ve panik buna dayalıdır. Zira, bir yerinden başlayacak çöküşün, domino taşları gibi birbirini izleyeceğinin farkındalar. Şimdi ellerindeki devlet gücü, medya imkanları ve kurdukları düzenin bütün avantajlarını kullanarak bunun önüne geçmeye çalışıyorlar. Aday tanıtım toplantılarını şova dönüştürüyor, sonra da emirlerindeki bütün televizyon kanallarını seferber edip saatlerce millete dayatıyorlar. Böylece milleti nefes alma fırsatı vermeyecek şekilde baskı altına alıp, bir zihin bulandırmayla birlikte ülkenin gerçeklerini unutturacaklarını zannediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, artık sonuna gelinmiştir. AKP ile daha fazla devam edilmesinin bu ülkeyi daha da zor durumlara düşürmekten, gaflet ve ihaneti daha derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmayacağını akıl ve vicdan sahibi herkes görmüştür.
ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU