TAKSIM’DEN TAYYIP BEY’E YENI BIR MADURIYET ÇIKAR MI?
Gezi parkı olaylarının sosyal patlamaya dönüşmesine neden olan Başbakanın tutumlarına dair düşünceler yazılıp konuşulmaya devam ediyor. Bu tip halk hareketlerinin başladığı yerde kalmama ihtimali ve toplumsal kaos ve kargaşaya dönüşebilme boyutunu hesaplamak ve ülke menfaati için bu alanı siyasal istismara dönüştürmemekle Başbakanı eleştirme çizgisini bir arada yürütmek çok ince bir siyaseti ve bir okadar da tecrübeyi gerektirir. MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin olayların başlangıcından bu güne takip ettiği siyaset olaylar soğudukça daha iyi anlaşılacak niteliktedir.
Gezi parkı özellikle son üç yıldır varlığını gerilim siyasetine borçlu olan Başbakanın gerilim siyasetinin geri dönüşümüdür. Bu tür dönüşümler bugünden sonra Başbakanın elini attığı her yerde de karşısına çıkama ihtimali olacaktır. Bu protesto, başbakanın diline, yasaklamacı zihniyetine, pervasız tavır alışlarına, insanların bedenine, zihnine, düşüncelerine tahakküm etme arzusuna bir karşı çıkış bir varoluş direnişidir. Psikolojik bir varlık olan insanın katlanamayacağı en temel şey, aşağılanma duygusudur. Başbakan bilerek ve isteyerek toplumun çok ciddi bir kısmını, hakir görmekte, her daim suçlu ilan etmekte, küçümsemekte, inançlarıyla alay etmekte ve aşağılamaktadır. Aşağılanmışlık düşüncesi her türlü duygunun önüne set çeker ve temel bir duygu ve tavır’a dönüşür ve bu tepki tam anlamıyla odur.
Basit bir eylemin kısa sürede çok farklı mahiyet haline gelmesinin altındaki önemli bir etken de, mevcut iktidarın Meclis’te diğer parti milletvekillerini, sokakta da diğer partiye oy vermiş insanları hesaba katmamasıdır. Daha da vahimi son aylarda tek adam gibi dayatan ve tehdit eden mesajlar vermiş olmasıdır. Birey odaklı demokratik rejimin kendine bahşettiği koltukta oturan şahsiyetin farklı düşünen onca insanı yok saymasının karşı koyuş biçimidir, patlamasıdır. Öte yandan gerçek demokrasilerde şeffaflık söz konusuyken AKP idaresinde özellikle son dört yıldır bilinmezlikler başını alıp gitmekte millete başka söylenip içeriği farklı olan politikalar uygulanmakta bu durum aslında sadece tahakküm değil dayatmadır. Türk milleti hatta meclisteki kendi vekillerinin büyük bir kısmı bile bazı konuları bilmiyor ve bunlar açıklanmıyor ?
mesela :
-Bunların çocukları hangi işleri yapıp ne kadar vergi ödüyorlar
-Kuzey afrikada ve suriyede ne kadar zararımız var
-İmralıda nasıl bir antlaşma yapıldı
-Ülkeden çekildiği iddia edilen teröristler sahiden çekliyor mu çekiliyorsa eğer nereye gidiyor
-PKK suriyede PYD olarak mı varlık gösterecek
-Neden İsrail Mavi marmara için tazminat ödemeye karar verdi ve neden kredi notumuzu yükselttiler
-Borsada yabancıların payı ne kadar ?Cuma günü kimler hisselerini sattı
-TOKİ kimlere ihale veriyor
-Hangi devlet daireleri kimlerin apartmanlarını kiralıyor.
-Biber gazının birleşimi ne ve saatte kaç km hızla gidiyor.tanesi kaç lira?
–Kaç Suriyeli göçmen var ve aylık masrafımız ne kadar
-İran ve Rusya bizi gaz vermeyiz diye tehdit etti mi
-hakikaten 58’i polis 150 yaralı mı var?
Devlet Bahçeli gerek grup konuşmasında gerekse yaptığı açıklamalarda Başbakana mealen Akıllı ol,şeffaf ol, açık ol, dürüst ol kardeşim yeter artık demekte. Etrafında samimi , akıllı ve gerçek dost yok anlaşılan vurgusuyla ”Yazık dikkat et, hem kendini hem de ülkeyi yakacaksın” demektedir.
1 haziranda verdiği Onlar yüz bin yığarlarsa ben de istersem 1 milyonu yığarım dedi… Bu söz gelişmiş demokrasilerde bu bağlamda söyleyeni o koltuktan eder . Başbakanın bu sözü söyleme hakkı olmamalı.. En basit haliyle bile bu söz bir poravakasyondur ve devletin bütün yetkileri elinde bulunan bir adamın sokak ağzıyla bunu söylemesi çok ama çok büyük bir hatadır ve Kaos ortamına davettir, ve toplumu ayrıştırma suçudur. Bunu Başbakanlık yetkisini eline alan zat söyleyemez.
Girişte bahsettiğimiz gibi yine en sağduyulu çağrı her zaman olduğu gibi MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelmiş marjinal gurupların provakasyonuna dikkat çektiği gibi başbakanın hatalarını sıralayıp ılımlı bir iklim tesis edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Başbakanın İstanbul’da yaptığı AKP MKYK toplantısını sonucundan çıkan iki büyük mitingle güven tazeleme girişiminin haberi dahi aynı gece Taksim’de kitlelerin daha fazla birikmesine neden olmuştur. Bu gerginliğin normalleşmesi için milli iradenin yenilenmesiyle ilgili çağrıyı yine Devlet Bahçeli yapmıştır. Başbakanın uluslar arası faiz lobileriyle hesaplaşmanın neticesi bizi harcamak istiyorlar gibi çıkışları da yeni bir maduriyet alanı arayışı olarak görülebilir. AKP ve Tayyip Erdoğan üç genel seçimde de mutlaka sosyolojik anlamda ülke içi dinamiklerin maduriyet eksenli beklentileriyle küresel menfaat çevrelerinin Türkiye beklentilerini denkleştirerek siyasette sonuç almıştır ama bu kez durum ondan farklı küresel beklentilerin gücünü arkasına alıp ülke içi dinamiklere karşı halk kahramanı figürünü oluştura bilmiştir ama Öyle bir Türkiye inşaa etti ki bilgi,değer, marka, enerji, verimlilik milli kalkınma, milli eğitim adına ne varsa ayakları üstünde durabilmek yerine küresel rant çevresine bağımlı bir Türkiye böyle bir Türkiye’nin o çevrelerin var ettiği Başbakanı o çevrelere meydan okuyup kahraman olamaz diye düşünüyorum. Türk Kültüründe sahici milli kahramanlar kimseden icazet almadan milleti için fedakarlık yapanlar arasından çıkmıştır. Brüksel’den Washingtondan icazet almadan Ankara merkezli bir siyaset Türkiye merkezli bir medeniyet projesini ortaya koyan MHP ve Lider Devlet Bahçeli’ye yüce Türk milleti yol verecektir inancındayız.
RUHİ ERSOY/ ORTADOĞU