“SURUÇ BAHANE EDİLEREK ASKER VE POLİSE SALDIRILIYOR”
Son yaşanan terör saldırılarıyla ilgili yazılı açıklama yapan Sözen, Suruç’ta meydana gelen patlamada 32 vatandaşın hayatını kaybetmesi bahane edilerek asker ve polise yönelik saldırılar yapıldığını söyledi. Sözen, “Ayrıca yine Suruç’taki olaylar bahane edilerek ülkemizin birçok yerinde silahlı göstericiler yüzlerini kapatarak sokaklarda terör estirmiş, birçok ilde bölücü terör örgütü (BTÖ) mensupları karayollarını keserek halkımızın araçlarını yakmıştır ve yakmaya devam etmektedir. Bu hain ve alçak saldırıları nefret ve şiddetle kınıyoruz.” ifadelerini kullandı.
DEMİRTAŞ’I KENDİ EŞ BAŞKANI YALANLAMIŞ OLDU
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın ‘biz parti olarak sırtımızı YPJ’ye, PYD’ye YPG’ye yaslıyoruz ve bundan da gurur duyuyoruz’ şeklinde açıklamaları olduğunu hatırlatan Sözen, şunları kaydetti: “Yıllarca silahlı terör örgütü PKK ile ortak çalıştıklarını bildiğimiz HDP nin bütün terör örgütleri ile bağlarının olduğunu bir kez daha kendilerinden duymuş olduk. Cumhurbaşkanlığı ve son genel seçimlerde barış ve demokrasi nutukları atan ve biz Türkiye partisi olma yolundayız diyen HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı kendi eş başkanı yalanlamış oldu. Bu söylem HDP nin kandan, gözyaşından beslendiğini ve BTÖ’lerinin siyasi uzantısı olduğunu teyit etmiştir. Yüzde 13’lük halkın oylarını alan bir siyasi partinin sırtımızı terör örgütüne dayıyoruz demesi en hafif tabirle alçaklıktır küstahlıktır ve kendisine oy verenlere yapılmış bir hakarettir, saygısızlıktır.”
6-7 EKİM OLAYLARINDA YARIM BIRAKTIĞI İŞİ TAMAMLAMAK İSTEMİŞTİR
Suruç olayının her yönüyle Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne yönelik yapılmış, her yönüyle provokasyon kokan bir olay olduğunu belirten Sözen, “Bu olay sonrası daha düne kadar barış, kardeşlik ve demokrasi söylemleri kullanan bir siyasi partinin Genel başkanının biz halk olarak başımızın çaresine bakarız diyerek üstü kapalı vatandaşı sokaklara çağırarak 6-7 Ekim olaylarında yarım bıraktığı işi tamamlamak istemiştir. Halkımız 6-7 Ekim olayları gibi davranmamış ve sağduyulu davranmayı tercih etmiştir. Bu sokaklara çağırma, halkı kışkırtma olaylarının arkasında dış güçlerin olduğunu hepimiz bilmekteyiz.” dedi.
İÇ GÜVENLİK PAKETİNDEKİ KANUNLARIN UYGULANMAMASI SON DERECE YANLIŞ
Sözen, İç Güvenlik Paketi’nde yüzlerini kapatarak sokaklara çıkıp terör estirenlere, patlayıcı madde taşıyanlara karşı çok sert müdahalelerin yapılması gibi maddelerin kanunlaştığını hatırlattı. Sözen, şu değerlendirmelerde bulundu: “En son Suruç olayı sonrası başta İstanbul ve Cizre’de olmak üzere sokağa çıkanlar yüzlerini kapatarak ellerindeki otomatik makineli tüfeklerle terör estirmiş halkımızın canına ve malına kastetmişlerdir. Bunlara karşı yasalaşan İç Güvenlik Paketi’ndeki kanunların uygulanmaması son derece yanlış bir tutum olup bu tür davranışlar bunları cesaretlendirmektedir. Zaten ülkemizin geldiği noktada bölgede ve ülke genelinde yıllarca uygulanan yanlış politikalar ve müsamahalı tutumlardır. Kanunlar ve yasalar herkese eşit şekilde uygulanmamaktadır. Bu yanlış uygulamalar terör yandaşlarını teşvik etmektedir. Bunların devlete ve vatandaşa verdiği zararlar devlet tarafından tanzim edilerek çok bütün yanlışlıklar yapılmaktadır. Devletin ve vatandaşın mallarına verilen zararlar bu zararı veren kişilerden tanzim edilmesi lazım. Bu kişiler çocuk yaşta ise, ailesinden tanzim edilmesi gerekmektedir. Yoksa her yanlış yapanın yanlışı yanına kar kaldığı müddetçe işler daha da kötüye gidecektir.”
TÜRK HUKUK TARİHİNİN EN KARA LEKESİDİR
Ziya Sözen, şunları kaydetti: “Ayrıca Türkiye’de bölücü başının işlediği suçlardan çok daha küçük suçlar işleyen binlerce mahkum bir metrelik cezaevi koğuşlarında yatarken, bu ülkede Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlığı, Emniyet Müdürlüğü, Cumhuriyet Savcılığı yapmış kişiler bir metrelik hücrelerde yatarken, 30 bin insanımızın katili, bölücü başı, bebek katiline dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde binlerce metrekarelik ülkemizin cennet köşesi konumunda olan koskocaman bir adasının kendisine tahsis edilmesi, beş yıldız otel konforunda ağırlanması, diğer mahkumlara tanınmayan yemek, sağlık vb. hizmetlerin kendisine sunulması, kendisini ziyaret etmek isteyenlere ayrıcalık tanınması, Türk hukuk tarihinin en kara lekesidir. Türk hukuku bu kara lekeyi üzerinden atmadığı müddetçe vatandaş nezdinde asla güvenilir olmayacak ve hak ettiği saygınlığı görmeyecektir.”
cihan