‘ÖĞRETMENLERİN MOTİVASYONU BOZULMAMALI’
‘ÖĞRETMENLERİN MOTİVASYONU BOZULMAMALI’
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, “Öğretmen Performans Değerlendirme Sistemi“ne ilişkin yazılı basın açıklaması yaptı.
Açıklamasında;
“Eğitim camiasında şu anda en çok konuşulan konu, Öğretmenlere Performans Değerlendirme Sistemi ile ilgili yönetmelik taslağıdır. Bu taslak görüş ve eleştiriler alınmak üzere kamuoyuna sunulmuştur.
Taslağa yönelik öğretmenlerin çok büyük tepkisi söz konusudur. Zira incelediğimizde bunun; gerçekten öğretmenleri tahkir eden, itibarsızlaştıran, öğretmenler üzerinde baskı ve tehdit unsuru olan, objektiflikten uzak bir taslak olduğunu görüyoruz.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak; bu sistem suiistimale çok açıktır, objektif sonuçlar doğurmayacaktır, öğretmenler arasında kutuplaşmaya zemin hazırlayacaktır. Üstelik performans değerlendirme sistemi adeta öğretmenleri cezalandırma üzerine bina edilmiş, baskı aracı olarak kullanılabilecek, öğretmenleri küstürecek, onların gelişimlerine en küçük bir katkısı olmayacak bir sistemdir.
Kamuoyuna yansıyan bilgiler gösteriyor ki taslağa göre; öğretmenler; müdür, zümre öğretmenleri, aynı kurumda görev yapan diğer öğretmenler, öğrenci ve veli tarafından değerlendirilecektir.
Geçen yıl Ekim ayında Öğretmen değerlendirme sistemi için seçilen 12 pilot ilde çalışma başlatılmış; öğrencilerin hakaret içerikli paylaşımlarının ardından MEB, iki gün sonra pilot uygulamanın tamamlandığını ve sistemin kapatıldığını açıklamıştı. Aradan geçen sürede ne değişti?
O zaman öğrenciler tarafından sosyal medyada yayılan “Hocam 100 ver ben de 100 vereyim”, ‘Yıl intikam yılıdır. Kimse not için yanıma gelmesin” şeklindeki tehdit, şantaj içeren mesajları ve küfürlü sözleri hafızalarımızda tazeliğini korurken, MEB bu tüyleri diken diken eden paylaşımları ne çabuk unutmuştur?
Zaten bir süredir öğretmenimizin itibarını rencide eden tutumlar neticesinde öğretmenler, öğrencilerden, velilerden korkan bir meslek grubu haline getirilmiştir. Okullardaki disiplin yönetmeliklerinin yetersiz olması, öğretmenin etkisinin azaltılması, yetkisizleştirilmesi de okullarımızdaki bu şiddet olaylarını artırmıştır. Tüm bu yaşananların üzerine öğretmenlerin, öğrenci ve veliler tarafından puanlanmasına imkân tanırsanız, öğretmenlerin öğrencilerine hak ettikleri notu vermesi mümkün olamayacak, hatta öğrenciler not pazarlığı yapmaya başlayacaktır.
Yine öğretmenlerin müdürler, zümre öğretmenleri ya da aynı kurumda görev yapan diğer öğretmenler tarafından değerlendirilmeleri de okullarda iş barışının bozulmasına, adam kayırmacılığın had safhaya ulaşmasına yol açacaktır.
Okulların önemli bir kısmının liyakatten yoksun, müdürler tarafından yönetildiği iddiaları göz önüne alındığında, öğretmenlere verilecek puanların ne kadar adil ve tarafsız olacağı soru işaretidir.
Türkiye’de en büyük sorunlardan birisi yöneticilere olan güven eksikliğidir. Öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu, ehil olmayan okul idarecilerinin tarafgir olacakları endişesini yaşamaktadır. Bu noktada yapılması gereken en öncelikli iş, güven problemini ortadan kaldırmak, liyakate dayalı, objektif, herkesi kucaklayacak bir yönetici atama sistemini hayata geçirmektir.
Öğretmenlere performans değerlendirme sistemi ile sevdiği öğretmenlere yüksek not veren, sevmediği ya da siyasi, ideolojik, sendikal anlamında uyuşmadığı öğretmenlere düşük not veren bir uygulamanın da zemini hazırlanmıştır.
Taslak yönetmelikte Öğretmenlik Mesleği Yeterlilikleri Sınavı da getirilmektedir. Oysaki Öğretmenlerimiz eğitim fakültelerinde dirsek çürüttükten sonra KPSS’ye girmekte ve puana göre atamaları gerçekleştirilmektedir.
Üstelik öğretmenler atandıktan sonra 1 yıl süren bir performans değerlendirmesinin ardından kadroya alınmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlerin ise performanslarına göre sözleşmeleri her yıl yenilenmekte, 4 yıl sonra kadroya alınmaktadır. Hal böyle olunca, rüştünü ispat etmiş, birçok elemeden geçmiş öğretmenlerimizin 4 yılda bir yeniden sınava tabi tutulmasını anlamak mümkün değildir. Söz konusu sınav öğretmenlerin motivasyonunu düşürmekten, onlar üzerinde stres yaratmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecektir.
Öğretmenlerin verimliliğini sağlamak, yeniliklerle buluşturmak için, teknolojiyi yakından takip etmelerini sağlamak için puanlandırılmalarına, kategorilendirilmelerine gerek yoktur. Performans sistemi yerine tüm öğretmenlerin düzenli ve yeterli aralıklarla doğru yöntemlerle yapılan bir hizmet içi eğitime tabi tutulması daha yerinde olacaktır. Şayet bu imkân sağlanırsa, öğretmenlerimiz teknolojiyi yakın takip ederek, gelişmeler ve yenilikler ışığında donanımlarını artırabilirler.
Pek tabii ki eğitim sistemimizin birçok eksiği, yetersizliği söz konusudur. Pek tabii ki aksaklıklara müdahale edilmeli, eksikler giderilmelidir. Tabii ki sorunlar görmezden gelinemez. Ama bir iş yapılırken ilk düğme yanlış iliklenmemelidir. Öğretmenlerimizin motivasyonu bozularak, küskün öğretmen ordusu oluşturularak eğitime el atmak demek ilk düğmeyi yanlış iliklemek demektir. Unutulmasın ki, eğitimde temel unsur öğretmendir. Neyi başaracaksak, hangi hedefe ulaşacaksak motive ettiğimiz, huzurlu kıldığımız öğretmenle başaracağız. Eğitim hayatımız devasa sorunlarla boğuşurken, eğitim sistemindeki başarısızlıkların sorumluluğu öğretmene yüklenmemelidir.
Türk milli eğitimin yığınla sorunu bulunmaktadır. Öğretmen açığı, sözleşmeli/mülakatlı atama, eş durumu mağduriyetleri, alan değişikliği, mobbing, liyakatsiz yönetici atamaları, hizmet içi eğitim yetersizliği vb. sorunlar eğitimin kanayan yarasıdır.
Öncelikle bu sorunların çözümü için çaba sarf etmek; öğretmenlerin moral ve motivasyonunu düşürecek, verimi azaltacak, öğretmenlerin mesleki gelişimlerine hiçbir katkı sağlamayacak, çalışma barışını sekteye uğratacak, huzuru bozacak performans değerlendirme sistemini gündemden düşürmek daha doğru olacaktır.
Geleceğimizi inşa eden en değerli varlıklarımız olan çocuklarımızı öğretmenlerimize emanet ediyoruz. Öğretmenlerimizi mutlu ve huzurlu kılmazsak; eğitimde başarılı olmamız, dünya ülkeleri ile rekabet edebilmemiz, çocuklarımızı bilim-fen, teknoloji, edebiyat, sosyal bilimler, spor, sanat ve kültür alanlarında çağdaş uygarlık düzeyine taşıyabilmemiz mümkün olmayacaktır.” dedi.