MHP’LI AYHAN: AKP’NIN POST MODERN GIDIŞ SÜRECI BAŞLAMIŞTIR
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, “Bu aşamadan sonra şimdi de AKP’nin post modern gidiş süreci başlamıştır” dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, “Bu aşamadan sonra şimdi de AKP’nin post modern gidiş süreci başlamıştır” dedi.
Ayhan’ın açıklaması şu şekilde:
Değerli Basın Mensupları,
Daha önceki basın toplantılarımda sizlerle ülkemizin iyi idare edilemediğini, yönetilemediğini, yönetilmediğini defalarca paylaştım. Son 15 gündür ülkede meydana gelen gelişmeler bu görüşlerimizin doğruluğunu bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki son günlerde meydana gelen gelişmeleri değerlendirdiğimizde ülkenin yönetildiğini söylemek mümkün değildir.
AKP ve Sayın Başbakan meydana gelen olayların bu boyuta gelmesinde teknoloji ve iletişimi sorumlu tutmaya başlamıştır. Twitter’ı suçlamaya başlamışlardır. Neredeyse tüm kötülüklerin anasıymış gibi göstermeye başlamışlardır.
Değerli Basın Mensupları,
AKP toplumu kamplara bölmektedir. AKP ülkeyi kutuplara ayırmaktadır. Bundan daha önce yararlandığı için tekrar kullanmaya çalışmaktadır.
AKP’nin toplumu kutuplaştırmasının Türkiye Cumhuriyetine faydası olmayacaktır. AKP tarafından kutuplaştırma bir siyaset aracı olarak kullanılmaktadır.
AK düştüğü durumdan kurtulmak için güç gösterisi yapmaya çalışmaktadır. AKP düştüğü durumdan kurtulmanın yolunu güç gösterisi yaparak çıkmakta bulmuştur. AKP’nin bu arzusunu gerçekleştirmesi mümkün değildir.
AKP muhalefetsiz bir iktidar istemektedir. Sayın Başbakan arkasına 1 milyon kişiyi toplayacağını söylemektedir. Kime karşı toplayıp kimin üzerine gidecektir. Açıklamalıdır.
AKP döneminde meydana gelen olayların açıklaması için post-modern kelimesi kamuoyunca bir hayli yoğun kullanılmaktadır. Genel olarak olayı izah eden kelimenin başına post-modern gelmektedir. Son olayda ise isimlendirme post modern direniş olarak adlandırılıyor. Bu aşamadan sonra şimdi de AKP’nin post modern gidiş süreci başlamıştır.
Turizm rezervasyonlarında yüzde 30 iptallerin başlayabileceği, iş dünyasının acil itidal çağrılarının yükseldiği, ihracatın 2023 hedefine ulaşılmasında zorlanılacağı bizzat Hükümet tarafından ifade edilmektedir.
Politik risklerin giderek arttığı, yatırımcıların yatırım kriterlerinin istikrar olduğu, bu nedenle sıkıntıların ortaya çıkmasının kaçınılmaz hale geldiği, piyasaların ortaya çıkan durumdan memnun olmadığı, piyasaların siyasetin yumuşamasını istediği söylemleri bu ülkenin AKP tarafından iyi idare edildiğini mi gösteriyor?
İstanbul belediye başkanı bundan sonra halkı ciddi bir bilgilendirmeye gideceğini söylüyor. Hal böyleyse AKP’nin işleri ciddi bir katılımla götürdüğünü söylemek mümkün mü dür?
İçişleri Bakanı orantısız güç kullanıldığından bahsediyor. İçişleri Bakanı marjinal grupların olayları yönlendirdiğini söylüyor. Bu olayların meydana geleceğinden hükümetin haberi yok. İstihbarat mekanizması çalışmıyor. Hükümetin hiçbir şeyden haberi yok. Hükümetin küçümsediği marjinal gruplar, hükümetin haberi olmadan dünyayı ayağa kaldırıyor.
Sayın Başbakan kamu idarelerine asılan posterlerden şikâyetçi de, sanki oraya hükümetten habersiz asılmış gibi davranıyorlar. Asılırken ülkede hükümet yok.
Sayın Başbakan ve hükümeti kendilerini bu olaylardan sorumlu değilmiş gibi hareket ediyorlar. İşi polise yıktılar. Kendileri ülke yönetiminden varesteymiş gidi davranıyor.
Artık yurt dışındaki herkes, her ülke, her uluslararası kuruluş Türkiye’deki durum ile ilgili söz söyleme hakkını kendinde buluyor. Hükümet ile ilgili söylenilenler hiç de olumlu değil.
Stratejik ortaklarda ağır ifadeler kullanmaya başladı. Yabancı TV kuruluşları Türkiye’deki kargaşayı gece boyunca aktarmaya başladı. Sayın Ana Muhalefet Liderine randevu vermeyenler Sayın Başbakanında değişmek zorunda olduğunu söylüyorlar. AKP’nin derin devleti kendi kullanmaya başladığını ifade etmeye başlamışlar.
Türkiye’den Yabancı TV yayınlarında konuşan ve Türkiye’den katılan kamu görevlileri bu ülkeyi temsil mi etmektedirler. Orada düşürüldükleri durum son derece üzüntü vericidir. Bunların kamu görevlisi olarak demeç verme izin ve yetkileri var mıdır? Başına buyruk mu hareket etmektedir.
AKP’liler Atatürk dış düşmanları yendi, AKP’de iç düşmanları yenecek demeye başlamışlardır. Bunlar PKK’yı iç düşman mı dış düşman mı kabul etmektedirler. Yoksa muhabbet listesine mi yazmışlardır. Stratejik ortakları mıdır?
326 milletvekilli iktidar var. Yüzde 50 oy desteği ile 1 milyon toplayabileceklerini söylüyorlar. Bu söylem bir psikolojik baskı için mi kullanılmaktadır.
Bursa mitinginde MHP için savcıların kulağına kar suyu kaçırmak isteyenler 1 milyon kişi toplamaya ne diyecekler. Sayın Başbakan için nereye başvurmayı düşünüyorlar.
Devletin memurları çocuklarınızı alın can güvenliği yok diyor. Siz orada ne için duruyorsunuz.
Artık AKP’nin yüzde 50 ile yapabileceğin sonuna geldiği uluslararası kamuoyunda bile tartışılır oldu.
Bunlar metroyu bile AKP’ye göre çalıştırmaktadır. Ankara’da sabaha kadar çalışırken İstanbul’da öğleye kadar çalışmamaktadırlar.
Yandaşların ifadesiyle yetkililerin bazıları devlet şiddetinden özür diliyorlar. Diğer taraftan tehdide devam ediyorlar. İktidarın tasavvur eksikliği de ortadadır. Her birinin söylediği şey farklı olduğu gibi, birinin farklı zaman ve yerlerde söyledikleri de birbirini tutmamaktadır.
Bu olayda iktidarın yandaşı, yöndeşi, akili, akıllısı kim varsa ayrışmaya başlamıştır.
Öcalan’ın yol temizliği paketinin Adalet Bakanlığında ele alınmaya başlandığı basında yer alıyor. Bunun AKP tarafından kabullenilmesinin temel nedeni verilen sözlerin AKP tarafından yeterince yerine getirilmemesi halinde işlerin sarpa saracağı meydandaydı AKP Öcalan’a ve PKK’ya mahcubiyetinden kurtulmak istiyor. Bakanlık hazırlık yapıyormuş.
Zaten ben yapacağımı yaptım diyen Öcalan, sıranın AKP’nin yeni yol haritasına geldiğini söylüyor. Aksi takdirde siyaset giderek istikrarsızlaşacakmış.
Ekonomik aktörlerin AKP’ye endişeli olan baskısını da kaybettiği ortadadır. Başbakanın konuşmalarının yatırımcıları endişelendirdiği, beklentilerin bozulmaya başladığı, seçim arifesinde küçük çaplı bir kriz yaşanabileceği bile unvanlı köşe yazılarına hem de hükümeti tenkit etmeye kıyamayanlardan gelmektedir.
AKP’nin AKP’yi anlamasında problemlerin oluştuğundan, AKP’nin AKP’yi anlaması gerektiği tartışılır hale gelmiştir.
Sayın Babacan bankacılara ideolojik tartışmalara katılmayın diyor. Buna açıklık getirmelidir. Sayın Babacan faiz lobisini açık ve net bir şekilde isim isim, kurum kurum açıklamalıdır.
Sayın Başbakan yardımcısı Başbakanı uyarmış mıdır? Üstü kapalı “devletin bankaları var, devletin bankalarından istifade ederseniz. Sadece o değil birçokları var bana isim verdirmeyin” sözünden kastı nedir? Hangi kurumları kastetmektedir. Sayın Babacan bunları bilmekte midir?
Babacan faiz lobisine isim isim, kurum kurum haddini bildirecek midir? Babacana göre Başbakan suç işlemiş midir? İşlemiş ise Sayın Babacan ne yapmıştır. Eğer işlenmiş bir suç varsa ve bu suçu Başbakan işliyorsa ilgili bakan olarak buna ne söyleyecektir?
Kamu bankalarını satacakken 2009 krizi sizi bundan vazgeçirdi. Şimdi onlara muhtaç hale geldiniz. Demek ki bazen satılmaması gereken şeylerde varmış. Bunu Hükümet idrak eder diye düşünüyoruz.
Demokratik ve ekonomik reformun gerekliliği artık AKP’nin istikrarı için gerekli denilmeye başlanmıştır.
Değerli Basın Mensupları,
Ekonomide temel dengelerde problem vardır.
Her aile gelirinin 100 lirasının 50 lirasını peşinen borca gitmektedir.
Kayıt dışı istihdam % 40’ın üzerindedir. Kadınlarda % 60 ‘tır.
Vergi yükü yüzde 17’den yüzde 22’ye yükselmiştir.
Dolaylı vergilerin payı giderek artmaktadır.
2013 yılının birinci çeyreğinde GSYH büyümesi, piyasa uzmanlarının beklentileri olan yüzde 2-2,3’ün üzerinde gerçekleşmiş ve yüzde 3 artış kaydetmiştir. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH, 2013 yılının birinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,6 oranında artış göstermiştir.
Birinci çeyrekte sanayi sektörü katma değerindeki artış aylık sanayi üretim endeksindeki ortalama artış ile tutarsızdır. Üretim endeksi yılın ilk çeyreğinde yüzde 1,3 artarken sanayi katma değeri aynı dönemde yüzde 2,2 artmıştır.
Bu artışlardan hesaplanan üretimin katma değer esnekliği üretim endeksinin büyüme hızının açıklandığı 2006 yılından itibaren kaydedilen en yüksek seviyeye çıkmıştır.
Bir anlamda yüksek katma değerli üretim yapısına tek bir çeyrekte geçtiğimizi gösteren bu resim kendi içinde tutarsızdır. İmalat sanayi alt sektörü üretiminin katma değer esnekliği geçmiş dönemlerle tutarlı seyrederken enerji alt sektörlerinde üretim katma değer geçişi kopmuştur.
Yılın ilk çeyreğinde enerji üretimi yüzde 5 daralırken bu sektördeki katma değer daralması yüzde 3’de kalmıştır.
Aynı dönemde ara mallarının üretimi yüzde 4,3, yatırım mallarının üretimi ise ortalama yüzde 0,9 oranında artarken bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puan gerilemiştir.
Üstelik elektrik talebi ise birinci çeyrekte yüzde 2,4 oranında azalma kaydetmiştir.
2013 yılının birinci çeyreğinde, bir önceki döneme göre, yurtiçi talepte beklentilerin üzerinde bir canlanma kaydedilmiştir. Özel tüketim artarken, kamu tüketim ve yatırımları büyümeyi desteklemiştir. Net ihracat büyümeye katkı vermemiştir. Toplam yurtiçi nihai talep söz konusu dönemde yüzde 2,7 oranında artış göstermiştir.
2012 yılında net ihracatın katkısı pozitif olduğunda televizyona çıkan hükümet yetkilileri, yılın ilk çeyreğinde net ihracattan ekonomik büyümeye her hangi bir katkı gelmediğinde bu konuyu gündeme getirmemişlerdir.
Tek bir yılda gerçekleşen net ihracat büyümesinin ekonomik büyümeye katkısının devamının gelmeyeceği belli olmuştur.
Toplam tüketim, 2013 yılının birinci çeyreğinde yüzde 3,5 oranında artmıştır. Bu artış özel tüketimin yanı sıra kamu tüketimindeki ciddi artıştan kaynaklanmıştır.
Yılın ilk çeyreğinde özel tüketim yüzde 3 oranında artarken, ekonomik büyümeye 2,8 puan katkı yapmıştır.
Aynı dönemde kamu tüketimi son 4 çeyreğin en yüksek oranında artarak yüzde 7,2 oranında artarken büyümeye pozitif 0,7 puan katkı vermiştir.
Kamu tüketiminde ilk çeyrekte gözlenen artış hızı son 5 ve 10 yılın ilk çeyrek artış hızları ortalamalarının üstünde gerçekleşmiştir. Bu da bize kamu tarafında bu yıla özgü sıra dışı bir artışın olduğunu göstermektedir.
Kamu tüketimindeki ciddi artış incelendiğinde göze çarpan unsur mal ve hizmet alımlarındaki reel yüzde 10,3 oranındaki artış olmuştur.
Özel kesim sabit sermaye yatırımlarında 2012 yılının ikinci yarısından itibaren kaydedilen gerileme, 2013 yılının ilk çeyreğinde de devam etmiştir.
Yılın ilk çeyreğinde özel sabit sermaye yatırımlarında yüzde -9,1 oranında azalma kaydedilmiştir. Özel kesim makine teçhizat yatırımlarının yüzde -7,1 oranında azalırken, özel kesim inşaat yatırımları yüzde -13,4 oranı ile 2009 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren gözlenen en büyük daralmayı işaret etmiştir.
Her fırsatta Türk ekonomisinin özel sektör öncülüğünde büyüyeceğini, 2013 büyümesinin en önemli belirleyicisinin özel kesim yatırımları olacağını vurgulayan, büyük beklentilerle devreye sokulan yeni yatırım teşvik sistemi ile özel yatırımların artacağını ifade eden hükümetin yanlış politikaları sonucunda özel kesim yatırımları büyük bir çöküş yaşamıştır.
Üstelik yükselen döviz kuru ve gerilemesi muhtemel güven endeksleri neticesinde yılın kalanında özel sektör öncülüğünde bir büyümeden söz etmemiz mümkün olmayacaktır.
Kamu sabit sermaye yatırımları yılın ilk çeyreğinde yüzde 81,9 oranındaki artış ile bir çeyrekte kaydedilen en yüksek artışı göstererek Türkiye rekorunu kırmıştır.
Bu gelişmede hem makine teçhizatı hem de bina yatırımlarındaki sıra dışı yükselişler etkili olmuştur. Bu dönemde makine teçhizat yatırım harcamaları kamu kesiminde yüzde 105,2, inşaat yatırımları ise yüzde 79,7 oranında artmıştır.
Hükümet ekonomik krizi gizlemek için kamu kesimini devreye sokmuş, bir anlamda keynesyen bir yaklaşımla ekonomik büyümeyi sağlamıştır.
2012 yılının son çeyreğindeki yüzde 1,4 puanlık ekonomik büyümeye kamunun katkısı 1,8 puan olurken 2013 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3 oranındaki ekonomik büyümeye kamunun katkısı 3 puan olmuştur. Son iki çeyrektir kamu kesimi özel kesimi dışlamış, ekonomi kamu müdahalesi olmadan büyüyemez hale getirilmiştir.