MHP DÜŞMANLIĞI ORTAK HEDEFLERİ
MHP’nin tarihine bir bakın hep dostundan çok düşmanı olmuştur. MHP’nin ömrü hep bu düşmanlıklarla mücadele ederek geçmiş ve bu konuda sürekli bedel ödemiştir. MHP’nin varlığını kutsal hale getirende vermiş olduğu bu mücadele ve düşmanlarının fazlalığıdır. Türk milletinin değerlerine kim düşmansa, aynı zamanda hedefinde MHP vardır.
MHP’ye düşmanlık kırk küsur yıldır canlıdır, diridir ve anlaşılmaktadır ki kıyamete kadar sürecektir. Düşmanlar dışarıdan saldırıların MHP’yi daha güçlü kıldığını bildiği için sürekli içeriye Truva atları göndermekte ve düşmanlık hedefleri için onları kullanmaktadır. Dün de, bugünde aynı yönteme başvurmaktadırlar.
MHP’nin kurucusu Başbuğ Alparslan Türkeş’in yaşadıkları ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bugünkü yaşadıkları arasında hiçbir fark yoktur.
1992 yılında Başbuğ Türkeş’i “Amerikancı, İsrailci, kâfir, ihaleci, menfaatçi, fikir endişesi, siyaset ahlâki kalmamış, fırsatçı, dayatmacı” gibi en ağır ifadelerle suçlayarak MHP’yi böldüler. Maskeli muhafazakârlıkla hareket eden küresel odaklı cemaatlerin varlığı bu fitne tohumunu yeşertmiştir.
Bu fitne tohumu, 1995 yılında MHP’nin seçim barajını aşmaması içinde her türlü yolu denemiştir. Yine aynı güçler, Başbuğ Türkeş üzerinde en alçakça propagandalarını yapmışlardır. Başbuğ Türkeş’in MHP’de hanedanlık kurduğunu, MHP’yi Anap ve DYP’nin hurdalığına dönüştürdüğünü, MHP’den Ülkücüleri temizlediğini, milletvekili sıralamalarını para ile belirlendiğini, MHP’yi muhafazakâr kimlikten uzaklaştırdığını ve yaşlandığını kara propaganda halinde kamuoyuna servis ederek, MHP’nin o tarihte barajı geçmesini engellediler.
1980 öncesi şehitlik, gazilik yolunda verilen kutsal mücadele,1980 ‘den sonra Anap’ın Ülkücüler üzerinde kurduğu tezgâhlar,1992 yılındaki bölünme,1995 yılındaki tezgâhlar velhasıl Başbuğ Türkeş’in ömrü hep çilelerle, iftiralarla ve fitnelerle mücadeleyle geçmiştir.
Başbuğ Türkeş’in içe dönük “Türk milletine Bizans’tan geçme bir hastalık vardır. Gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele laf söylemek… Bu hastalık sizde de var bu hastalığı tedavi etmeniz lazımdır. Bu hastalığı tedavi etmezseniz, kendinize yol seçiniz, Milliyetçi Harekette bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz, her şeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz. Türk milletini batıran, Bizans’ı batıran, Osmanlı İmparatorluğunu batıran hastalık budur.” sözü işte bu yaşananların özetidir. Bu sözlerin MHP içindeki kişilere söylenmesi, MHP’nin yıllardır yaşadıklarını vurgulamaya yetmektedir. Başbuğ Türkeş’in parti içindeki kişileri bu sözlerle uyarması maalesef acı bir gerçeğimizdir. Bu harekette yer alan bazı kişilerin bir zamanlar Başbuğ Türkeş’in “Müslümanlığını, Ülkücülüğünü, Milliyetçiliğini” sorguladığı da düşünülürse, bugünlerde yaşananların bile çok doğal görülmesini sağlamalıdır.
Fikri zaferlerin siyasi başarılarla taçlandırılamaması o dönem işte bu handikaplar yüzünden olmuştur. 1995 yılında MHP’nin milletvekili adayı eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral’ın “İbadetlerin Türkçe yapılması” sözünü MHP’nin barajı aşmaması için kullananlar, bugün AB istedi diye Cuma Hutbelerinden Al-i İmran Suresi’nin “Allah katında gerçek din İslam’dır” ayetini kaldıran AKP’yi tek başına iktidar yapmak için canla başla çalışmıştır. Dün Başbuğ Türkeş’e düşmanlık edenler, bugün “Eski Ülkücü, eski MHP’li” kimliğini kullanarak hem AKP’nin kemiğini yalamaya, hem MHP düşmanlığı yapmaya devam ediyorlar.
Aynı türler, aynı tipler…
Dünden bugüne değişen bir şey yok… Dün Başbuğ Türkeş’ten rahatsız olanlar, bugünde MHP Lideri Devlet Bahçeli’den rahatsızlar.
5.5 milyon oy almış bir hareketi “MHP bitti, tükendi” diye tarif ediyorlar… MHP tarihinde ilk defa %18 oy oranlarını ve üst üste iki kere seçim barajını aşmayı bu dönemlerde gördüğü halde MHP’yi “bitti, tükendi” tarif etmek sağlıklı ve iyi niyetli beyinlerin işi değildir. Çağlar üzerinden sıçramayı hedef alan Başbuğ Türkeş’e bile mecliste grup kurdurmayan, seçim barajı aştırmayan güçlerin kalıntıları, günümüzde de faaliyettedir.
MHP’ye son seçimlerde kurulan alçak tuzaklar, kahpe tezgâhlar bunun somut örneğidir.
Tek başına iktidar hedefi koyan MHP’ye yaşatılanları sağlıklı değerlendiren herkes mevcut halin anlamını, niteliğini kavramalıdır.
MHP teslim alınamayan tek kaledir. MHP’nin siyasi tarihini bilenler Ülküdaşlık hukukunu her şartta korumalıdır. Siyasi omurgalı davranan MHP ile siyasi omurgasızlıkla siyasi başarı kazanan iktidarları kıyaslayanlar önce vicdanını, aklını ve mantığını harekete geçirmelidir.
Son günlerde artan MHP düşmanlığını da herkes iyi kavramalıdır. MHP kiminle mücadele edeceğini şaşırtmıştır. AKP, cemaat, eski Ülkücüler ve MHP’liler, BBP, İşçi Partisi, emekli komutanlar, Ulusalcılar, kendisini (sözde) Türkçü olarak tarif edenler, Laikçi yazarlar, bölücüler ve benzer birçok çevre düşmanlık cephesinde MHP’nin karşısında yerlerini almışlardır.
Ama dostlar sapasağlam durursa düşman yine kahrolacaktır. MHP’nin siyasi tarihi herkese ders niteliğindedir. Bu dersi çıkarabilenlere ne mutlu…
YILDIRAY ÇİÇEK