MHP bir kitle partisi değil, bir dava organizasyonudur…
Kitleselleşme zorunluluğu ayrı bir konudur.
Yarım asrı aşan sürede niye dava bir sandık başarısına ulasamadı?
Çünkü fikir ve dava temelli hareketler donanımlı mensuplarla hedefe ulaşır.Donanımlılığı olabildiğince yaygın hale getirebilmek gerekir.
O yaygınlığı sağlamak için de mensupların öyle bir dağarcığı talep etmesi lüzumludur…
Dava adamı olmayı bir kaç direğe afiş asma, teşkilatın liderine bir kaç süslü ve övgü dolu söz söylemeyle yeterli hale getirme kalıpları yüzde on-onüç arasına sıkışmış bir sonuçla karşı karşıya bırakmaktadır bizi…
Liderdeki dava şuurunu gözlemleyip,irdeleme zahmetine katlanmadan,kalıp ve tekrarlardan ibaret,slogan ağırlığını dahi sağlayamamış sözlerle bir şey yaptığımızı zannedersek,her şeyden önce cari jenerasyonu hafife almış oluruz.
Hafife alınmanın bedeli ise hoşumuza gidecek şeyler değildir…
Gürültüsü fazla olanın makbul sayılacağı bir hareket olamayız…
Bu duvarlarda kanaat önderi saydıklarımız bile sağdan soldan aldıkları bir kaç paragrafla,üslup bütünlüğü olmayan,potpori karakterli metinlerle ülkücü kamuoyuna istikamet belirleyip,ders vermeye kalkıyorsa daha fırın fırın ekmek yememiz gerektiği açıktır…
Bilye oynayan çocuk davranışlarıyla, “ben genel merkeze daha yakınım” veya “ben daha iyi slogan atarım” yahut da “geçmiş benden sorulur” havalarıyla,müracaat ettiği kaynaklar bile yüzeyselliğini ortaya koyan profillerle yol alacağımızı zannetmek boş ve yorucu mesai oluşturur…
Geçmişte bir vesileyle Başbuğ veya yakınlarından birisinin elini öpmüş olmayı veya liderle bir fotoğraf vermeyi şuuraltında davanın tapusunu haketme sayanlardan ciddi bir fayda beklemek doğru değildir…
“Bu hareket bir şehitler yürüyüşüdür ” tespitini dillendirirken bile neyi kastettiğimizi düşünmeye zorlamıyoruz kendimizi…
Sonra da dönüp Türk dünyasından falan bahsediyoruz,okyanuslarla kıyaslanacak derin bir realite ve kavramdan…
Ne zannediyorsunuz bu hareketi, muhayyilenizde nasıl şekillendirdiniz?
Halil Kaya