Dolar 34,5466
Euro 36,0095
Altın 2.987,56
BİST 9.516,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Yağmurlu
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 9°C
Sal 11°C

MACHIAVELLIST SIYASETIN ÇOCUĞU AKP

MACHIAVELLIST SIYASETIN ÇOCUĞU AKP
22/10/2013 23:48
A+
A-

MACHIAVELLIST SİYASETİN ÇOCUĞU AKP “TAYYİP ERDOĞAN / AHMET KAYA’NIN KADER ORTAKLIĞI”

Machiavelli ve Machiavellist siyasetten anlaşılması gereken, tek cümleyle “amaç için her türlü aracın” meşruluğu ise, o zaman bugünkü iktidarın kendi dünya görüşlerine uygun bir şekilde devleti ve toplumu dizayn etme girişimlerinin zikredilen bu temel cümle açısından nereye oturduğu herkesin malumudur. Kaçırılan iki pilotumuzun neden nasıl ve kimler tarafından kaçırıldığı sorusu sorulmadan AKP zihniyetinin etnik ve mezhep temelli iç ve dış politikalarının sonucu kaosa dönüşen Suriye politikası neticesi Türk vatandaşlarının hayati tehlike riski her geçen gün daha da artmıştır. Söz konusu bu durum hesaba katılmadan Kaçıran örgütün talepleri karşılanarak iki vatan evladı kurtarılmıştır. Bu duruma sevinmemek mümkün değildir hele o evladıyla kucaklaşma hali gözlerimizi yaşarttı. Bütün bunlar tamam da sayın Başbakan’ın bu karede yer alıp bu duygu yoğunluğundan siyaset devşirmesini yapılan hataların üzerini bu duygu yoğunluğuyla kapatma gayretini de ap açık gördük bu durum yazı başlığımızdaki machıavellıst anlayışın en somut ve en yeni örneklerinden olduğu için bu girişle başladım aslıl konumuz bir Belgeselin yine bu kapsamda tahlilini yapmak.

AKP hükümetinin Machiavellist siyaset uygulamaları sadece devlet kurumlarıyla sınırlı kalmamıştır. Kendi sivil toplum örgütlerinden kendi hukuk yapısına uzanan bir çizgide üretim yapan bu zihniyet, kendi anket şirketlerini, gazete ve televizyonlarını da üretmiştir.

Amaca ulaşmak için kullanamayacağı hiçbir şeyin olmadığını on yılı aşkın süredir devam eden iktidarında gösteren AKP zihniyeti, kendi politikalarını halka kabullendirmek için senaryorusunu yazdığı belgeseller bile çektirmiştir. Gezi olaylarından sonar yayınlanan “Büyük Usta” buna direk bir örnekken 18 Ekim 2013 Cuma günü Habertürk’te ikinci kez bayram tatiline denk getirip iki hafta once izleyemeyenler için ikincikez yayımlanan Ahmet Kaya belgeseli dolayllı bir AKP ve Tayyip Erdoğan ve Açılımı desteklemek için trajikomik bir şekilde Recep Tayyip Erdoğan’la Ahmet Kaya’yı kader ortağı yapmıştır. Anlaşılan o ki, Başbakan Erdoğan, açıkladığı demokrasi paketini Kürtlere ve kitle kültürüyle yönettiğini düşündüğü ortalama vatandaşa pazarlamanın bir yolunu da bu şekilde bulmuştur. Belgeselde bir halk kahramanı olarak gösterilen Ahmet Kaya, bütün ezilmiş kesimlerin, solcuların, sağcıların, darbeden çekmişlerin, fakirlerin hatta ülkücülerin sözcüsü! konumundaymış. O kadar ki bu sözcülüğü tek başına yapmış. Arabesk ve pop müzik tarzlarının dile getiremediği bütün darbe karşıtlığını ve ezilmişlikler tek başına Ahmet Kaya tarafından dile getirilmiş.

Darbe ve muhtıra dönemlerinin tek muhalif sesi olan Ahmet Kaya, turban yasağında ezilen kesimlerin de sesi olmuş, bütün insan hikayelerinin ve aşkların tek sözü ve sesi olarak sanat tarihine geçmiş. Belgeselin asıl mesajı çizdiği bu Ahmet Kaya portresinin üzerine Başbakan Erdoğan’ın oturtulmasıyla gün yüzüne çıkıyor.

Sosyalist çizgiden Kürtçülüğe hatta PKK ve Öcalan propogandistliğine kayan ve yaptığı müziğin içeriğini de aynı eksen de dönüştüren Ahmet Kaya, “şiir okuduğu için hapse mahkum edilen memleketin en büyük şehrinin Belediye Başkanına da soluk olmuş.” Recep Tayyip Erdoğan katıldığı konserde Ahmet Kaya’yla karşılıklı birbirlerini alkışlamışlardır.

Sanatın evliyası ilan edilen Ahmet Kaya belgeselinin sonunda asıl bomba patlıyor ve “Ahmet Kaya nerden bilecekti, hapse uğurladığı Erdoğan’ın bir gün Başbakan olup, kılip çekeceğim dediği Kürtçenin önündeki engelleri kaldırıp Kürtçe yayın yapan bir devlet kanalı bile kuracaktı.” ifadesi görüntüler eşliğinde akıyor. Yine belgesele göre Erdoğan, “Ahmet Kaya’nın en çok istediği iki şey olan anaların ağlamaması ve savaşın bitmesi için mücadele” ediyormuş. Hangi savaşın ve kimin savaşının bitmesinden bahsediliyor acaba.

Hangi kesimden olursa olsun müstakil olarak bir sanatçının hayatı hakkında elbette bir belgesel yapılabilir. Ancak zamanın siyasal iklimine uygun bir Ahmet Kaya miti yaratıp, bunun içirisinde de Başbakan’a bir mazlum rolü vermek garip bir durum ortaya çıkarmaktadır. AKP iktidarının ortaya koyduğu demokrasi paketi, yaratılan Ahmet Kaya miti üzerinden farklı kesimlere pazarlanmaya çalışılmaktadır. Acaba Türkiye’de farklı bir siyasal iklim olsa söz konusu haber kanalı böyle bir belgesel hazırlayacak mıydı ya da on yıl önce Recep Tayyip Erdoğan Ahmet Kaya’yla anılmayı isteyecek miydi, soruları akla gelmektedir.

Machiavellist siyasetin Ortadoğu’daki çocuğu olan AKP, aynı siyaset tarzını uygulamaktadır. “Amaç için her türlü aracın meşruluğunu” esas alan bu siyaset biçimi, dün meclis kürsüsünden bir ülkücünün mektubunu okuyup ağlarken, bugün kafasındaki Ahmet Kaya miti üzerinden mesaj vermektedir. “Şerafsizlerin memleketinde arabam kaldı” diyerek pkk posterleri önünde memlekete selam gönderen Ahmet Kaya’nın “özlediği vatanı”, bügün Recep Tayyip Erdoğan inşaa etmektedir. Aslında her ikisinin de kaderi, Ortadoğu’daki uyuşturucu ve silah ticaretinden beslenen bir terör örgütüne ses çıkarmayıp Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyetine düşmanlıkta eden bir örgütün önünü açmakta birleşmektedir. Bütün ezilmiş kesimlerin sesi olup insan hikayesini anlatan Ahmet Kaya, pkk terör örgütünün uyuşturucu ve silah taşıttığı, yük balyaları altında ezilen katırların sesinden ilham alıp beste yapmış olabilir ama bu cinayet şebekesinin döktüğü kanları görmeden ve bölmek istediği vatanın haykırışını duymadan İmarlı ve Oslo’dan Kandil’e uzanan ülkenin bölünme yolları için tuneller kazılmıştır.

Rüyasını bile Türkçe gördüğünü söyleyen bölücü başı eliyle bölücülüğün bile Türkçe yapılmaya mahkum olunduğu bir coğrafyada, Türkçe söylenen şarkıların ve türkülerin sarhoşluğu kimsenin gözünü perdelemesin, AKP iktidarı bir kez daha Machiavellist siyasetin gereğini yapmıştır.

Unutmasınlar ki; bu oynanan oyunları gören büyük bir Ülkücü camia var ve her geçen gün Yüce Türk Milleti’nin desteğine daha çok mashar olarak kararlı liderleri Devlet BAHÇELİ’nin rehberliğinde bu oyunları bozma potansiyeline sahiptirler.

Doç.Dr.Ruhi ERSOY / Ortadoğu