Dolar 34,5766
Euro 36,0557
Altın 3.009,26
BİST 9.463,78
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Yağmurlu
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 9°C
Sal 11°C

KURŞUN ATANLARA NE YAPTIN?

KURŞUN ATANLARA NE YAPTIN?
25/06/2013 13:51
A+
A-

Kurşun atanlara ne yaptın?

AKP’nin ne kadar köksüz, ne kadar sığ, ne kadar boş ve ne kadar hazırlıksız olduğunun, sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı ile sınırlı kaldığının çok çarpıcı yansımalarına şahit oluyoruz. Türkiye’yi 11 yıldır böyle bir partinin yönetmesinin elbette bir bedeli olacaktı ve ne yazık ki, istisnasız her alanda şimdi bu bedeli ödüyoruz.

İmdat sinyalleri

Türkiye AKP ile birlikte lime lime edilmiş durumdadır. İçeride ve dışarıda imdat sinyalleri vermektedir. Ekonomi en küçük bir rüzgarda ağır bir sarsıntı geçirmiştir ve suni teneffüsle ayakta durmaktadır. Ayrıntılara inildiğinde perişanlığın ne durumda olduğu daha net görülüyor. Dış politika için zaten söylenecek söz bulamıyoruz. Ağır ve derin bir kuşatmaya alındık. Yalnız, itibarsız ve önüne gelenin azarladığı bir duruma düştük. İç politika deseniz, ayrı bir vahamet. Yılların baskısı, yanlışları, talanları artık insanları isyan noktasına getirmiştir ve sokaklar yangın yerine dönmüştür. Diğer yandan ülke fiilen bölünme yaşamaktadır. İhanet güruhu fırsattan istifade ederek bu fiili durumu resmi ve legal hale getirmek için baskılarını arttırmaktadır. Bütün bunlara sebep olan bir hükümet daha fazla devam edemez. Zaten edemiyor ve dağılma, yok olma telaşı yaşıyor.

Telaşın sebebi

AKP’nin eridiğini sadece sokaklar söylemiyor. Partiyi yönetenlerin telaşı da bunu gösteriyor. Nitekim, bir menfaat ortaklığı olarak şekillenen, duruma göre vaziyet alan ve toplum mühendisliği ürün olan AKP’nin, altının boş olduğu çok iyi bilindiği için, sık sık kamuoyu yoklamaları yaptırarak durumunu anlamaya çalışıyorlar. Son birkaç aydır yayınlanan bütün kamuoyu yoklamalarının ortak özelliği, AKP’nin mum gibi eridiğini ve daha fazla ayakta kalamayacağını net biçimde ortaya koymasıdır. Elbette ki, başta sayın başbakan olmak üzere, bütün AKP takımı bunun farkındadır. İşte bu kadar büyük telaşın, başbakanın birden bire meydanlara dökülmesinin asıl sebebi budur. Bu parti Recep Tayyip Erdoğan partisidir. Dolayısı ile eğer bir şey yapacaksa, eğer zerre kadar bir ümit ışığı varsa, bu yine Erdoğan’la olacaktır. Onun için yeni toplum mühendislikleri geliştirilmekte ve onun için sağlığı pahasına da olsa sayın başbakan bütün gücünü ve imkanlarını son sınırına kadar seferber etmektedir.

AKP grubu üçe bölündü

Bir yerinden başlayacak bir çözülmenin önüne geçemeyeceklerinin farkındalar. AKP gemisi artık su almaya başlamıştır. Bu yolculuğa uygun olmadığı kesinleşmiştir. Bir takım geçici tedbirler alarak siyasi ömürlerini uzatmaya uğraşıyorlar. Parti içinde de menfaat ortaklığının bittiğini görüp, yeni arayışlara yönelenlerin olduğunu duyuyoruz. Bastırmaya, ikna etmeye ve susturmaya çalışıyorlar, ama fayda etmiyor. Kavgaların tuvaletlere kadar taşındığını gazetelerden okuyoruz ki, bu sadece yaşananların çok küçük bir bölümüdür. AKP grubunun kendi içinde üçe ayrıldığı ve karşılıklı restleşmelerin yaşandığı, gelen haberler arasındadır.

Kurşun sıkılan, tokatlanan polis değil miydi?

Bu telaş içinde yapılan AKP mitinglerindeki tutarsızları ibretle izliyoruz. Sanki bu ülkeyi 11 yıldır kendileri yönetmiyor, sanki bütün bu yaşananların sebebi AKP değilmiş gibi, şikayet ediyorlar. Bir taraftan PKK ile tiyatro oynayıp Taksim’i öne çıkarıyorlar, diğer taraftan Üç Hilal’e sarılarak bu rezilliği örtmeye çabalıyorlar. Tek devlet diyorlar, Kuzey Kürdistan’a yol veriyorlar. Tek millet diyor, 36’ya ayırıyorlar. Tek bayrak diyor, paçavralara sessiz kalıyorlar. Tek vatan diyor, PKK ile bölme pazarlığı yapıyorlar. İmralı’daki caniye “bölücübaşı” diyorlar, Selahattin Demirtaş’ın, “oturup pazarlık yaptığına bölücübaşı dersen, sen neyin başısın?” sorusuna sessiz kalıyorlar. Sayın başbakan polis akademisinin mezuniyet töreninde gezi parkında polise taş atıldığını söylüyor ve buradan AKP’yi temize çıkarıyor. Ancak, Diyarbakır meydanında arkadan kurşun sıkılarak şehit edilen, Silopi’de BDP milletvekili tarafından tokatlanan polisleri unutuyor. Bu milletin de unuttuğunu zannediyor. Ve çok daha acı olanı, bunu yapanlar şu anda AKP ile tam bir işbirliği içindeler ve ülkeyi adım adım bölünmeye götürüyorlar. Dün, yine iki BDP’li İmralı canisinin yanına gitti. Oraya her gidişin dönüşünde, bu ülkenin başına yeni bir çuval geçiriliyor. Bakalım bu defa hangi ihanet çuvalını hazırlamış olarak dönecekler.

Cambaza bak oyunu

Gezi Parkını istismar etmek, PKK ile Taksim’de tiyatro oynayıp, sonra da bunu miting meydanlarında malzeme yapmak bir AKP klasiği olsa da, taşlar yerinden oynamıştır ve beklenen sonu değiştirmeyecektir. AKP bu ülkeye çok pahalıya mal oldu. Biz yalana, talana razıydık. Keşke bunlarla sınırlı kalsaydı. Ama AKP’nin asıl büyük bedeli ülkeyi bölünme noktasına getirmesidir. Geri dönüşü olmayacak kayıplar yaşadık. Daha da acı olanı, “bana kalmıyorsa, benden sonra da kimseye kalmasın” anlayışının hakim olmaya başladığını görmektir. Gitmeden önce zaten fiili olarak böldükleri ülkeyi, resmi olarak da bölecekleri yönündeki endişelerimiz her geçen gün daha da artmaktadır. Nitekim, sayın başbakan Teyyo Pehlivan benzetmelerine bile yanlış ve komik de olsa anında cevap verirken, ülkenin içine düşürüldüğü vahim durumla ilgili tek kileme etmemektedir. Sayın Bahçeli’nin Erzurum İstasyon meydanından sorduğu çok hayati soruları yine duymazdan gelmiş, yine “cambaza bak” oyunuyla dikkatleri başka yerlere çekmeye uğraşmışlardır. Bu şartlarda Üç Hilal’den medet ummak kendileri için ustalık sayılsa da, bu milletin aklıyla alay etmenin yeni bir versiyonu olmaktan ileri gitmemektedir.

ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU

ETİKETLER: , , ,