İşten değil dişten artar! (||)
İşten değil dişten artar!
(||)
Yazının ilk bölümünde, toplumumuzda görülen kronikleşmiş savurganlıklar ile kişisel israflardan bahsederek ara vermiştik.. Şimdi bu paragraflarla yazımızı tamamlıyalım…
***
Ve gelelim devleti yönetenlerin ve kamu görevlilerinin yaptıkları israflara…
Evet, değerli okur maalesef (bir kısmı ayrık) geneli-yereli fark etmiyor, bizi yönetenlerin gösterişe olan aşırı zaafı yada başta uçak veya trilyonluk araçlara olan şatafat merakı; ülkemizin, milletimizin ekonomisi ve geleceği için onulmaz gedikler, yaralar açmaktadır…
Yani demem o ki; başta devlet katında olmak üzere, kamu kurumlarında ve belediyelerde gereksiz yatırımların veya harcamaların yapıldığı bilinen bir gerçektir. Belediyeler demişken, iktidarın veya muhalefetin belediyeleri adeta birbiriyle yarışırcasına mal ve hizmet alımlarında aşırı savurgan davranmaktadırlar. Üstelik, bu hizmetleri gördürdükleri firmalarda, ucuzluk, verimlilk ve kalite aramak yerine “senden, benden” kıstasına önem vermektedirler..
Beri taraftan kurumların, çoğu da liyakatsız olan “yandaşlarca” ve gereğinden fazla şişirilmiş maaşlı kadrolarla doldurulduğu aşikardır. Ayrıca bazı çalışanların devlet mallarını veyahut araç-gereçlerini korumada hassasiyetsiz davranması, hor kullanması.. Şahsi hizmetleri de dahil olmak üzere gereğinden fazla kullanması yüzünden, inanılmaz boyutlarda israflar yapılmaktadır ki; bu durum kamu maliyesini çok olumsuz etkilemektedir…
Haliyle, geçmişten günümüze süregelen bu tablo sonrası, beytülmal açık veriyor; devletin iç-dış borcu giderek artıyor, oluşan yükler bildiğiniz üzere vatandaş olarak dönüp dolaşıp bizlerin sırtına yüklendiği gibi, yaşam kalitemiz veya standartımız gittikçe düşüyor…
Ve ayrıca yaşanan olumsuzluklar, maalesef gerek ülke savunmamıza, gerek sağlık, gerekse de eğitim gibi olmazsa olmazlarımıza olumsuz yansımakta, yaşamımız için elzem olan hemen herşeyi menfi yönde etki etmektedirler!
Blanço okumayı bilen ve rakamları az-çok yorumlama yetisine sahip biri olarak:
Bizim burada yaptığımız, hemen herkesin bildiği, yaşadığı şeyleri bir kez daha (tarihe not düşmek adına) ikaz maksadıyla yazmaktan ibarettir!
Üstelik, “ele talkın verip, kendisi salkımı yutanlardan” da, değiliz!..
Çünkü biz milletimizi, bayrağımızı, ülkemizi çok seviyor, olumsuzlukların üstesinden geleceğimize inanıyor; en önemli güç kaynağımız olan insanlarımıza ve gençliğimize güveniyoruz…
Ezcümle, tepe yönetiminden başlayarak dürüstçe ve ahlaklıca çalışıp, liyakata önem vermek ana düsturumuz olmalıdır. Dahası milletçe topyekun savurganlığa son vererek, tasarrufa azami önem gösterip, markalı ürünleri çoğaltarak, özellikle de planlı olarak zirai-sınai ve teknolojik ürünlerin üretimini, arttırmak koşulsuz ön şartıyla ve çabasıyla bizlerin 1970’lerin başından itibaren “kuvveden fiile geçirmeye” çalıştığımız “milli” fikirlere yönelmemiz gerekir..
Yani, devlet katındaki seçimle gelmiş kaliteli yöneticiler eliyle insanımızın, başta iş-aş gibi önem arzeden sorunları halledilerek; ülkemiz “Milli devlet, Güçlü iktidar”a kavuşmadığı/kavuşturulamadığı ve bölücü-yıkıcı unsurların kökü kurutulmadığı sürece, felaha ererek, yüzlerimizin gülmesi imkansızdır!
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!
Harun KILIÇ
ANKARA