İHSANOĞLU: BEN KAZANACAĞIM
Türk Milleti’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Türk demokrasisinin önündeki tıkanmanın 10 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanı seçimleriyle giderileceğini söyledi. Otoriterleşme eğilimine karşı çıkacağını ifade eden İhsanoğlu, vatani görev bilinciyle hareket ettiğini ve bu yola baş koyduğunu belirtti. İlk turda oyların yüzde 60’ını alacağını savunan İhsanoğlu, “Ben kazanacağım” dedi.
Gazete yayın yönetmenleriyle buluşan İhsanoğlu, Tayyip Erdoğan ile çevresindekilerin yalan ve iftiralarla dolu tezviratına asla aynı üslupla cevap vermeyeceğini belirtti. Türk siyasetinde din istismarının hiç olmadığı kadar ileri bir seviyeye ulaştığından şikâyetçi olan İhsanoğlu, Dinin siyasette kullanılmasının ne tür olumsuz sonuçlara yol açtığını İslam coğrafyasındaki çatışmalar ve şiddet eylemlerinin açıkça gösterdiğini söyledi.
İstanbul’da gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle bir sohbet toplantısı düzenleyen Türk Milleti’nin cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, seçimle ilgili çalışmaları ve ülke gündemine dair soruları cevapladı. Türkiye’nin sevgiye, huzura, barışa ve kardeşliğe ihtiyacı olduğunu belirten İhsanoğlu, vatani görev bilinciyle hareket ettiğini söyledi.
Aday gösterildiği ilk günlerde yapılan anketlerde halk tarafından tanınırlık oranının yüzde 30 civarında olduğunu belirten İhsanoğlu, aradan geçen bir aylık süre zarfında bu oranın yüzde 77 seviyesine ulaştığını kaydetti. Karalama ve iftira kampanyalarına karşı aynı şekilde cevap vermeme üslubuyla tanınan İhsanoğlu, başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun çok farklı kesimlerinden çok büyük destek gördüğünü söyledi.
Türkiye’de iktidarın kimsenin tekelinde olmadığını belirten İhsanoğlu, hiç kimsenin demokrasiyi ve rejimi kendi keyfine göre dizayn edemeyeceğine dikkat çekti. Bu konuda yetkinin halkta olduğuna vurgu yapan İhsanoğlu, rakip cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile çevresindekilerin yalan ve iftiralarla dolu tezviratına asla aynı üslupla cevap vermeyeceğinin de altını çizdi.
İftira ve tezvirata cevap vermenin enerji kaybı olacağına vurgulayan İhsanoğlu, siyasetteki yozlaşmanın yarattığı sıkıntılara da değinerek, Türk siyasetinde din istismarının hiç olmadığı kadar ileri bir seviyeye ulaştığından şikâyetçi oldu. Dinin siyasette kullanılmasının ne tür olumsuz sonuçlara yol açtığını İslam coğrafyasındaki çatışmalar ve şiddet eylemlerinin açıkça gösterdiğini dile getirdi. FİLİSTİN DAVASINA BÜYÜK KATKIM OLDU
İktidar adayının ve iktidar çevrelerinin kendisine yönelik Filistin sorununa duyarsızlığını ima eden suçlama ve iddialarına da cevap veren İhsanoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) genel sekreterliği yaptığı 8 yıl boyunca Filistin davasına yaptığı katkılardan örnekler verdi.
Filistin Yönetimi’nin Birleşmiş Milletler’de (BM) devlet olmayan üye olma statüsünü elde etmesinde ve UNESCO’ya üye olmasında kendi çabalarının etkisine dikkat çeken İhsanoğlu, İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasını BM Güvenlik Konseyi’ne taşıma ve İsrail’in savaş suçu işlediğini belirterek, Filistin halkının lehine bir rapor hazırlayan Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone başkanlığında bir BM komisyonu kurulmasına kendisinin önayak olduğunu bildirdi.
İSRAİL’E VETOLARI ERDOĞAN KALDIRTTI
Bu raporun BM İnsan Hakları Konseyi tarafından kabul edilerek bir BM belgesi haline dönüşmesinin önemini vurgulayan İhsanoğlu, Filistin-İsrail sorunundaki tavrından dolayı AKP hükümetine de sert eleştirilerde bulundu. İhsanoğlu, İsrail karşıtı sert söylemlerine rağmen İsrail için çok önemli olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) üyeliğinin önünün AKP iktidarları döneminde açıldığına işaret etti.
TÜRKİYE, HIZLA OTORİTERLEŞİYOR
Türkiye’nin hızla otoriterleştiğine dair yaygın görüşlere katıldığını da ifade eden İhsanoğlu, bu durumu anlamak için ABD veya AB’den gelecek yorumlara bakmaya ihtiyaç bulunmadığını, bu konuda sokaktaki Ayşe teyze veya Ahmet amcanın endişelerine kulak vermenin yeterli olacağını söyledi. Kendisinin adaylığı kabul ederek bu yola baş koymasının arkasındaki temel sebebin de bu gidişata karşı çıkmak ve dur demek olduğuna değindi.
YASAMA VE YARGI, TAMAMEN YÜRÜTMENİN KONTROLÜNDE
Yürütmenin bugün itibarıyla yasamayı tamamen kendi kontrolüne aldığını, yargıyı da büyük ölçüde kontrol ettiğini ifade eden İhsanoğlu, basın ve medya kuruluşlarının ise büyük ölçüde baskı altına alındığını vurguladı. İktidarın hakkındaki iddia ve suçlamalardan kendisini kurtarmak için sürekli ve çok hızlı yasalar çıkarmasını eleştiren İhsanoğlu, bu anlayışla Erdoğan cumhurbaşkanı da olsa, başkan da olsa bu sisteme artık demokrasi ve hukuk devleti denilemeyeceğini belirtti.
Türkiye’nin kökleri 2. Meşrutiyet’e kadar dayanan bir parlamenter demokrasi tecrübesi bulunan üniter bir devlet olduğuna dikkat çeken İhsanoğlu, Anayasa’da yer alan cumhurbaşkanlığı sorumluluk ve yetkilerini seçilen kişinin kendi keyfince değiştiremeyeceğini ve belirleyemeyeceğini ifade etti. İhsanoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti zaten böyle bir devlet değil. Anayasa’da olmayan yetkilerin kullanılmasına müsaade etmez” dedi. “Biz üniter bir devletiz” diyen İhsanoğlu, “Federal devlet olmak istemiyoruz, bölünmek istemiyoruz” uyarısında bulundu.
TERLEYEN DEĞİL, IŞILDAYAN BİR CUMHURBAŞKANI
Kendi cumhurbaşkanlığı vizyonunu “terleyen”den ziyade “ışıldayan” bir cumhurbaşkanı olarak özetleyen İhsanoğlu, “Terlemek de iyidir ama zaten işleyen demir ışıldar” dedi. İhsanoğlu, bu makamı, devletin tepesinde kavga yapmayacak, devletin başında fırtınalar estirmeyecek, kendi siyasal tercihlerini sisteme ve halka dayatıp bunları zorlamayacak, siyasetin dışında değil üstünde olacak, hakem rolü oynayacak, tıpkı İtalya’yı ekonomik ve siyasi buhrandan çıkaran İtalyan cumhurbaşkanı gibi kritik durumlarda tarihi roller oynayabilecek bir pozisyon olarak değerlendirdi.
CUMHURBAŞKANI HERKESİ SOFRASINA TOPLAYAN BİR BABA OLMALI
Cumhurbaşkanı nasıl olmalı sorusunu da cevaplandıran İhsahoğlu şunları söyledi:
“Ben diyorum ki cumhurbaşkanı 76 milyonu kucaklayan birisi olmalı. Halkın taleplerine kulaklarını gözlerini dört açsın ve kendi siyasi gündemini başkalarına zorla kabul ettirme durumunda olmasın. Siyasetin yeri meclistir.i Siyasetin üstünde olması lazım. Ama kendi gündeme ile çıkarsa o zaman ona oy vermeyenlerin hesabını kim verecek? O bakımdan burada cumhurbaşkanı bütün toplumu kucaklayan farklılıkları bilerek kabul ederek onların yansımasını sağlayacak. Cumhurbaşkanının yapacağı şeyler anayasanın 104.maddesinde yazıyor. Devletin başıdır diyor. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin bütünün temsilidir.
Anayasanın uygulanmasını gözetecek. Mevcut anayasa beğensekte beğenmesekte mevcuttur ve buna göre seçim yapılacaktır. O zaman siz bu anayasayı uygulamakla mükellefsiniz. Ben seçilirim bu anayasayla sonra kendi anayasamı getiririm ve yetkilerimi arttırırım diyemez kimse. Ama meclis ilerde anayasa tadilatını yaparsa ki yapmalıdır yeni anayasa olduğu zaman cumhurbaşkanı ona göre hareket eder. İlk defa halkın oylarıyla seçileceğinden dolayı bu halkın gücünü alacak. Kaç oy alırsa alsın yüzde 100 demektir. Onların verdiği güçle herkesin kabul ettiği meseleleri kabul edecektir. Devletin en yüksek masasında bir takım fikirler ortaya koyacaktır onların uygulanması için hükümetten destek isteyecektir. Eli sopalı bir baba değil herkesi sofrasına toplayan bir baba olmalı.”
YETERKİ KEDİLER, FARELER TRAFOLARA GİRMESİN
İhsanoğlu, eşit ve adil olmayan seçim şartlarında giriştiği adaylık ve kampanya sürecini 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında yapılan seçimlerdeki Turgut Özal’ın durumuna benzetti. Ancak tüm olumsuz şartlara rağmen bugün Erdoğan’ın sadece 2 puan gerisinde olduğunu söyledi.
Muhtemel seçim hilelerine dair endişelerini de dile getiren İhsanoğlu, “Seçim hileleri ayyuka çıkmıştır. Ben eminim ki 10 Ağustos’taki seçimleri vatandaş detaylı takip edecek. Yeterki kediler, fareler trafolara girmesin” dedi. İhsanoğlu, seçimleri ilk turda yüzde 60’lık bir oy desteğiyle kazanacağını savundu.