FEYZIOĞLU: BAŞBAKAN DA OLSA GAZETECI VE YURTTAŞLARI AZARLAMAK KIMSENIN HADDI DEĞILDIR
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, son zamanlarda basın toplantılarında kendisine soru soran gazetecileri azarlamasına tepki gösterdi. Meslektaşlarıyla birlikte, Bursa’da Twitter yasağının Anayasa Mahkemesi kararıyla son bulması sebebiyle havaya 40 güvercin bırakan Feyzioğlu, “İster cumhurbaşkanı olsun, ister başbakan olsun gazetecileri veya yurttaşları azarlamak kimsenin haddi değildir.” dedi.
Bursa Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde ‘Adalet istiyoruz’ diyerek Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun da katılımıyla bir yürüyüş düzenledi. Nilüfer ilçesi FatihSultan Mehmet Bulvarı’nda düzenlenen yürüyüşe yüzlerce avukat cübbeleriyle katılırken, vatandaşlar da destek verdi. Yürüyüş öncesi gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Anayasa Mahkemesi kararıyla Twitter yasağının kaldırılmasını ve karara Başbakan Erdoğan’ın tepkisini değerlendirdi. Erdoğan’ın karar için kullandığı ‘Saygı duymuyorum’ ifadesinin üzücü bir cümle olduğunu belirten Feyzioğlu şunları kaydetti: “Yargı kararlarına saygı duymak, öncelikle yürütme ve yasama organının görevidir. Anayasa’ya göre; yargı kararı herkesi bağlar. Ülkenin başbakanı da bir yargı kararına ‘saygı duymuyorum’ diyor ise silsile halinde aşağıya doğru kararlara saygısızlık, alır gider. Zaten bu, hukukun üstünlüğünün artık tartışıldığı hatta askıya alındığı anlamına geliyor, oldukça üzücü. TBB olarak gerekli müracaatları yapmıştık. Hem Twitter hem Youtube ile ilgili. Youtube ile ilgili açıklamasına ilişkin kararını asliye ceza mahkemesinin kaldırdığını öğrendik. Ona karşı da Anayasa Mahkemesi’ne gidilecektir. Anayasa Mahkemesi, bu dönemde TBB ve barolarla birlikte Türkiye’yi özgürleştiren bir yapı olarak ortaya çıktı. Bunu da 5 Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle bir teşekkür mahiyetinde dile getirmek istiyorum, Anayasa Mahkemesi’nin üstlendiği, yeni üstlenmeye başladığı bu işlevi.”
“KUTUP YILDIZI GİBİYİZ”
Hukuka güvenmekten başka ve hukuku işletmeye gayret etmekten başka bir çıkış yollarının olmadığının altını çizen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, hangi soruna el atılırsa, onun altında hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırılması yattığını söyledi. Feyzioğlu şöyle devam etti: “Siyaset kurumunun da yıpranmasının arkasında bu var. Siyasetin de hukuku yıpratmasının arkasında hukukun üstünlüğüne bir türlü sahip çıkılmaması var. Ben, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde 82 bin 260 meslektaşımıza, 79 baroya ve bize destek veren on milyonlarca yurttaşımıza hukukun üstünlüğü mücadelesinde birer nefer olarak çalıştıkları için teşekkür ediyorum. Son dönemde TBB ve barolar, siyaset kurumunun yasama ve yürütme organının, yargının genel olarak güven yitirmesine bağlı bir şekilde en güvenilir yapılar olmuştur. Toplum, doğruyu tespit etmek için bir kutup yıldızı olarak bizlere bakmaktadır. Bize de özellikle seçimlerden sonra çok büyük bir görev düşüyor; Türkiye’yi bir arada tutmak ve hukukun evrensel dilini tüm ülkeye hakim kılma görevi. Eskisinden daha çok çalışan ve aktif TBB ve barolar göreceksiniz yarından itibaren.”
“SİYASETE GİRECEK MİSİNİZ?”
Bir gazetecinin, “Önümüzdeki yıllarda siyasete girmeyi düşünecek misiniz?”sorusunu spekülatif olarak değerlendiren Metin Feyzioğlu, “Şu anda kanaatimce Türkiye’ye elden giderse tüm sandalyeler ve koltuklar anlamsızdır. Biz, Türkiye mücadelesi veriyoruz, bu mücadele de; hukukun üstünlüğü Cumhuriyetin temel değerlerini koruma mücadelesidir aslında. TBB ve baroları güvenirlikte zirveye taşıdık. İşimiz; siyasetçilere de siyaseti hukuka uygun ve ahlaklı yapmalarını sürekli olarak hatırlatmak ve toplumu hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde örgütlemektir.” diye konuştu.
Ergenekon davasının gerekçeli kararını da yorumlayan Metin Feyzioğlu, mahkemenin önce mahkumiyet kararı verdiğini, ardından gerekçeli kararı hazırladığını öne sürdü. Feyzioğlu, “Biraz geç açıklanmış bir karar. Bu kadar geç açıklamasının arkasında önce hüküm verilip ondan sonra ‘bu mahkumiyetlere hangi gerekçeyi bulacağız?’ diye ciddi bir çaba harcanması söz konusu. Önce gerekçeyi yazsalardı büyük ihtimalle mahkumiyet kararı veremeyeceklerdi; çünkü her adımda hukuku ihlal ettiklerini tespit etmek zorunda kalacaklardı. Bizzat yasama organı tarafından antidemokratik olduğu için kaldırdığı bir yapının gösterdiği gerekçeye açıkçası çok fazla itibar etmek mümkün değil. Bunu ben söylemiyorum, dünya söylüyor artık; ‘Bu mahkemeler antidemokratik yapılardır.’ Antidemokratik yapıların yazdığı gerekçelerin çok muteber olduğunu düşünmek saflık olur herhalde. Maalesef Türkiye’de önce mahkumiyet kararı veriliyor, sonra gerekçe yazılıyor. Önce gerekçeyi yazsalar ve mahkumiyet kararlarını vermezler, veremezler.” dedi.
GAZETECİYİ VE VATANDAŞI AZARLAMAK KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, bir gazetecinin, “Türkiye tarihi seçim yaşandı, çok itiraz oldu, seçimi ve balkon konuşmasında sert ifadeler kullanan Başbakan Erdoğan, kendisine soru soran basın mensuplarını azarlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu da cevaplandırdı. Feyzioğlu açıklamasında, “Bir kere ister cumhurbaşkanı olsun ister başbakan olsun gazetecileri veya yurttaşları azarlamak kimsenin haddi değildir. Siyasetçilerin de hukuk kurallarına göre; eleştirilere tahammüllü olması gereklidir. Maalesef biz o tahammülü bugünün siyasi iktidarında görmekte zorlanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
BAZI PARTİLER SANDIĞA SAHİP ÇIKMADI; PİŞMANLIKLAR İŞE YARAMIYOR
30 Mart seçimlerinde büyük itirazların ve tartışmaların hatırlatılması üzerine konuşan Feyzioğlu, seçimin, seçim hukukuna uygun yürümesi için avukatların üstün gayret göstermesine rağmen aynı hassasiyeti bazı siyasi partilerin oylarına sahip çıkmayarak göstermediğini öne sürdü. Birçok baroda kriz masası kurulduğunu hatırlatan Feyzioğlu, vatandaşlardan gelen her ihbarı masada ve sahada değerlendirdiklerine işaret etti. Ankara’da seçim sonuçlarına yönelik ciddi tartışmalar yaşandığına dikkat çeken Feyzioğlu şöyle devam etti: “Çünkü İstanbul’da ara fevkalade açık. Burada bir tartışma olduğunu sanmıyorum. Ankara’da bir kıl payı durum görünüyor. Biz 750’ye yakın avukat arkadaş, seçim gecesinden beri Ankara’da yurttaşın oyuna sahip çıkmak için ter döktük. Bu arkadaşlarım yemedi, içmedi, uyumadı. Öyle bir mücadele verdiler ki, ileride bunun tarihi yazılır. Gerçekten destan yazdılar. Üzüldüğüm şudur. Sivil bir girişim oylara sahip çıkmak için mücadele verdi. Meslek örgütleri ve barlar burada müthiş bir mücadele verdiler. Ama oylara, sandıklara, torbalara, sayıma asıl sahip çıkması gereken bazı siyasi partiler, maalesef gerekli organizasyonu yapmamışlar. Ve sandığa sahip çıkamadılar. Sonradan dile getirilen pişmanlıklar, atılan manşetler işe yaramıyor. Madem ki; seçime bir takım yolsuzlukların karışacağını aylardır birileri söylüyor. Bu iddiayı ortaya atanların sandığa da sahip çıkması için dört dörtlük organizasyon kurması gerekirdi. Bu organizasyonu kurmayıp ardından ‘vah vah’ demenin yurttaşın oyuna ve iradesine faydası yok. Biz sahada çırpınıyoruz; ama işin öncelikli sahibi kendilerine oy verilen siyasi partilerdir.”
Yasaların siyasi partilerin sandıkta müşahit göstermesine izin verdiğini hatırlatan Feyzioğlu şu ifadeleri kullandı: “Eğer siz sandığa müşahit koymazsanız, müşahitlere gerekli eğitimi vermezseniz. Müşahitleriniz tutanakları okumadan imzalarsa, ne yazdığından haberleri olmazsa ardından çıkar her şeyi söyleyebilirsiniz; ama olan yurttaşın oyuna olur ve sandığın üzerine de soru işareti konur. Sandığın işareti soru işareti koymak, tehlikelidir. Demokrasiye olan inancı zayıflatır. Kuşkusuz, eğer sahtekarlık yapıldıysa oylar çalındıysa, ki bu konuda çok ciddi duyumlarımız vardır. Bu demokrasi açısından son derece olumsuzdur. Ancak madem ki; demokratik standartları düşük olan bir ülkede yaşadığımızı söylüyoruz. Madem ki; demokrasi inşasından söz ediyoruz. Bu iddianın sahiplerinin sandığa sahip çıkma görevi vardır. Ben eğer, sahtekarlık yapıldıysa, bu konuda ciddi duyumlar var ama bunun sonuna kadar takipçisi olacağımızı söylüyorum. Ama bu sahtekarlık eğer yapıldıysa bunun yapılmasına organizasyon bozukluğu sebebiyle izin veren siyasi partileri de emek harcamış meslektaşlarım adına kınıyorum ve eleştiriyorum. Oyumuza, oylara, milli iradeye sahip çıkılmamasını mazereti yoktur. Sonradan atılan manşetler sonuç sağlamaz. Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz.”
cihan