EVVEL ÂHİR DÜNYA TÜRK’ÜN OLACAK
EVVEL ÂHİR DÜNYA TÜRK’ÜN OLACAK
İ. Hakkı Bursevi Hazretleri, Bakara suresi 31. Ayetin tefsirini yaparken ilk Türkçe konuşan insan olarak Hz.Adem’i göstermiş ve : “Âdem cennetten Türkçe konuşarak çıkmıştır, bu nedenle Ahir zamanda tasarruf (dünya nizamı- dünyanın idaresi) Türk’ün olacaktır“ (Bursevî 1317:26) demiştir..
Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğmize göre Allah, Hz.Âdem’e bütün eşyanın, yani kendisinden sonra zürriyetinden gelecek olan insanların bütün dillerini öğretti. Bu tür bilgilere Kısasül Enbiyalarda ve tefsirlerde yer verilmiştir.
Hz. Adem’in en büyük mucizesi de Cenâb-ı Hakkın ona bütün lügat ve dilleri öğretip, bütün eşyanın ismini bildirmesidir. Peygamberlerin hepsine verilen mucizelerde olduğu gibi. Hz. Âdem’in bu mucizesi de Kur’ân-ı Kerim’de anlatılmaktadır. Buna herşeyin isminin, mahiyetinin, dillerin ve lügatlerin öğretilmesi mânâsında “taallüm-ü esma, tâlim-i esma” denmektedir.
Bakara Sûresinin “ve alleme Âdeme’l-esmâe külleha” ile başlayan 31-33. âyet i kerimelerinde bu husus genişçe anlatılır. Cenâb-ı Hak Hz. Adem’e bütün varlıkların isimlerini öğretince, daha sonra meleklere hitaben: “Haydi dâvânızda doğru iseniz bana şunları isimleriyle haber verin” buyurdu. Melekler âcizlik ve bilgisizliklerini arz edince, Hz. Adem’e, “Ey Adem, bunlara onları isimleriyle haber ver” emri üzerine, Hz. Âdem Allah’ın kendisine öğrettiği bütün isimleri meleklere teker teker saydı.
Tefsirlerimizde Hz. Âdem’e öğretilen bu isimlerden maksadın hem diller hem de varlıkların mahiyet ve sıfatları olduğu bildirilmektedir.
Fahri Râzi ise et-Tefsîrü’l- Kebîr isimli tefsirinde bu hususa bir açıklık getiriyor ve özetle şöyle diyor:
Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem’e, yaratmış olduğu bütün varlıkların isimlerini âdemoğlunun konuşacağı çeşitli dillere göre öğretti. Âdem de (A.S.) bunları evlâtlarına öğretti. O vefat ettikten sonra çocukları yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağıldılar. Her biri belli bir dille konuşmaya başladı. Ve artık onda ve orada o dil hâkim oldu. O bölgede diğer diller unutuldu. İşte Hz. Âdem’in çeşitli dillerle konuşmasının sebebi budur. (et-Tefsîrü’l-Kebir, 2:176)
İsmet Cemiloğlu tarafından yayımlanan, 14. Yüzyılda Anadolu’da yazılmış Bir Kısasü’l-Enbiyâ’da Hz.Âdem’in dili üzerinde şu bilgilere yer verilmiştir.
“…haberde gelmişdür kim Hak Ta’âlâ cümle nesnenin adını Ademe bildürdi. İbn Abbas eydür: ‘Adem peygamber yidi yüz dürlü lügat bilirdi, amma efdali Arab dilidür…”
Buradaki nakillere bakıldığında Âdem’in tek dilli olmadığı, kendisine Allah tarafından Türkçe de dâhil olmak üzere birçok dil öğretildiği anlaşılmaktadır. Ama bu diller arasında hangi dilin daha üstün olduğu konusu her dilin konuşuru bakımından farklılık göstermektedir. Örneğin Cemiloğlu tarafından yayımlanan Kısasü’l Enbiya’ da, bütün dilleri bilen Âdem yedi yüz dil bilmekte ama bunlar arasında en iyi ve tercih edileni Arapça olarak gösterilmektedir. Bununla birlikte meseleye Türkçe tarafından bakan ve Âdem’in dilinin Türkçe olduğunu savunan görüşler de vardır. Bunların bir kısmının kaynağı belliyken bir kısmı ise herhangi bir kaynağa dayanmamaktadır.
Bu tezin bilinen ilk savunucusu 15. yy.’da yaşamış Kaygusuz Abdal’dır. Gülistan adlı eserinde bu görüşünü dinî temelde ele alır. Ona göre, Tanrı emriyle Hz. Âdem’i cennetten çıkarmak isteyen Cebrail, Âdem’e cennetten çık dediyse de Âdem tinmaz yani duymazliktan gelir cennetten çıkmaz. Tanrı, Cebrail’e, “Âdem’e ‘Türkçe hitap et!” der. Âdem, kendisiyle Türkçe konuşan Cebrail’i anlayarak cennetten çıkar:
Hak buyurdı Cebrâil’e var didi
Âdem’i cennet içinden sür didi
Geldi Cebrâil Âdem’e söyledi
Hak buyurdugın ıyân eyledi
Cebrâil didi çıkgıl uçmakdan Âdem
Tanrı’nın buyrugı budur işbu dem
Niçe ki söyledi hergiz gitmedi
Cebrâil’ün sözini işitmedi
Türk dilin Tanrı buyurdı Cebrâil
Türk dilince söylegil dur git digil
Türk dilince Cebrâil “hey dur” didi
“Durı gel uçmagın terkin ur” didi (Güzel. 1987:16-17, 2004, s. 272)
18. yy.’da sufî İsmail Hakkı Bursevî’nin (1652-1725) “Hadis-i Erbain” adlı eserinin Bakara Suresi 31. Ayetin tefsirinde de bu tezi ve rivayeti benimsediğini görüyoruz. Tefsirde şöyle geçmektedir: Adem’in cennetten çıkma vakti gelince Cenab-ı Allah bunu haber vermesi için Cebrail’i gönderir. Cebrail durumu Adem’e bildirir. “Adem tınmadı“ yani emri duymazlıktan geldi. Cebrail durumu Allah’a bildirince Allah (C.C.) Cebrail’e: “Git Adem’e Lisan-i Türki ile söyle” der. Cebrail gelir ve Türkçe olarak cennetten çıkma emrini tebliğ eder. “Ve Adem cennetten lisân-ı Türkî kalk demekle kıyam edip çıkmıştır, zira dünyada ahir tasarruf Türkündür…(Bursevî 1317:26)” Nalbant, B.Ö. 2015, s. 75-76).
EVVEL AHİR DÜNYA TÜRK’ÜN OLACAK
Bizi asıl ilgilendiren konu, Hz. Adem’in Türkçe konuşmasından daha çok, Bursavî hazretlerinin Hz.Adem’in Türkçe konuşmasından yola çıkarak “Âhir zamanda tasarruf (Dünya hâkimiyeti, dünyada söz sahibi olmak) Türk’ün olacaktır” müjdesini vermesidir. Bu düşünce Tarihimizde Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi, Nizamı âlem , İlayı kelimetullah ve Turan ülküsü olarak ortaya çıkmış bu yolda kat edilmesi gereken mesafelere ve hedeflere Kızılelma adı verilmiştir. Türk milleti bu kutlu ülküler peşinde koşarken tarihte eşi ve benzeri bulunmayan büyük devletler ve medeniyetler kurmuştur. Biz Türklüğün önderliğinde kan ve göz yaşının akmadığı ve hak ve adaletin hâkim olduğu yeni bir dünyanın kurulacağına yürekten inanıyoruz.
Yazımızı Azerbeycanlı halk ozanı Zelimhan Yakup’un “Evvel Ahir Dünya Türk’ün Olacak” adlı şiirinin son iki dörtlüğü ile bitirelim:
EVVEL AHİR DÜNYA TÜRK’ÜN OLACAK
Yeni mizan yeni dünya gurandı
İlk andımız, son andımız TURAN’dı
Nişan veren Peygamberdi, GURAN’dı
Ne yozulsa heyire yozum olacak
Evvel ahır dünya bizim olacak.
Nurlanacak garanlıklar, kölgeler
Birleşecek neçe neçe bölgeler
Dirilecek Oğuz Hanlar, bilgeler
Türk’e secde, Türk’e tenzim olacak
Evvel ahır dünya TÜRK’ün olacak
Zelimhan Yakup
KAYNAKLAR:
Nalbant, B.Ö. (2015). Bazı Türkçe Kısasü’l Enbiyalara Göre Âdem’in Dili, Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 28, 2015/1, sayfa. 69-76
Kaygusuz Abdal, (1987), Dilgüşâ, haz. Abdurrahman Güzel, Ankara
Güzel, A. (2004).”Kaygusuz Abdal” Ankara: Akçay Yayınları
İsmail Hakkı Bursevî, Hadîs-İ Erbaîn Tercümesi, İstanbul 1317