ERGÜN: Ana dilde eğitime karşı değilim
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, BDP heyetinin Kandil’de çekilmiş fotoğraflarına ilişkin, ”Şehit cenazelerinin görüntüleri, ağlayan annelerin görüntüleri var. Peki bu görüntülere tahammül etmek daha mı kolaydı?” dedi.
Ergün, CNN Türk’te katıldığı bir programda yaptığı konuşmada, çözüm sürecine ilişkin, bu meselenin çözümünün gerçekten Türkiye’nin ayağındaki son pranganın da çözülmesi olduğunu belirterek, Türkiye’nin hızına hız katması, herkesin daha huzurlu, mutlu bir Türkiye’de yaşamasının temel şartlarından bir tanesinin bu meseleyi çözmek olduğunu ve böyle bir şeyin çözümüyle uğraşıldığını kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, uyarıda bulunduğunu ifade eden Ergün, şunları söyledi:
”Habur’a dönmesin, bu bir şov amacıyla kullanılmasın’. Burada niyetimiz üzüm yemek, bu süreçte şov yapmak, bu süreçte birbirimize üstün gelmek, birbirimize galip gelmek, birbirimizi kötülemek, birini yerin dibine geçirmek, birini göğe çıkarmak gibi düşüncülerin hiçbir şekilde olmaması lazım. Hatta, bazı hatalı süreçte provokatif işler de olabilir, o provokatif işler veya hatalı işler bile bizi tahrik etmemesi lazım.
Yani son derece soğukkanlı, son derece sağduyulu bir süreç götürülmesi gerekiyor. Esas işin, sürecin yürütülmesi başka metinler üzerinden gidiyor. Yani işte mektuplar gitti, birtakım farklı metinler var, Abdullah Öcalan’ın olaya esas yaklaşımını ifade eden, yani MİT görevlileriyle görüşmelerinde ortaya koydukları tablolar var, o tablolar üzerinden gidiyor, o tablolara bakmak lazım. Şimdi Abdullah Öcalan ve BDP milletvekilleri veya BDP’liler ya da Kandil’deki örgüt yöneticileri kendi arasında çok uçuk şeyler konuşabilir. Bu konuşmalara bakarak süreç yönetebilir misiniz, süreç götürebilir misiniz?”
”Bugün herkesin ayağının yere bastığı gündür”
”BDP’lilerle Öcalan’ın konuştuğuyla, Öcalan’ın MİT ile konuştuğu aynı metin, aynı şeyler değil, doğru mu?” sorusuna Ergün, şu yanıtı verdi:
”Aynı şeyler değil. Yoksa bu konuşmalar üzerinden gideceksek, bu konuşmalar 4 kişinin kendi arasında yaptığı değerlendirmeler. Ona bakarsanız, Abdullah Öcalan’ın çok daha radikal değerlendirmeleri var, görüyorsunuz, mesela kendini nereye koyuyor, nasıl bir noktada tutuyor. Türkiye’de neredeyse siyaseti dizayn eden, sistemi dizayn eden bir pozisyona da koyabiliyor.
Şimdi bu değerlendirmeler Türkiye gerçekleriyle örtüşen değerlendirmeler mi, siyaset bunu böyle mi değerlendirecek? Bunları bu çözüm sürecinin temel yaklaşımları olarak göremeyiz. Bence bugün herkesin ayağının yere bastığı gündür ve ayağa basan yaklaşımlar üzerinden bu çözüm süreci devam eder.”
Ergün, Kıbrıs sorununun çözümü için bir adım attıklarını, ancak vatana ihanet suçlamasıyla karşı karşıya kalındığını ifade ederek, ”Ekonomik sorunların, siyasi sorunların çözümü için adımlar atıyorsunuz, vatana ihanet suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Hain, vatana ihanet, şeref, namus, haysiyet… Yani bunları dinlemekten gerçekten o kadar gına geldi ki mesela ben artık dinlemiyorum. Bu süreçte bizim en çok tahammül edeceğimiz şeyler, yani Sayın Bahçeli’nin yaklaşımları, Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımları. Biz onlara da tahammül ediyoruz gerçekten” dedi.
Kandil fotoğrafı
BDP heyetinin Kandil’de çekilmiş fotoğraflarına ilişkin Ergün, ”Bu sürecin bir parçası İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşme yapan milletvekillerinin ondan aldıkları mektupları Kandil’e, BDP’ye ve grubun Avrupa’daki liderlerine götürmesi değil miydi? Ve bunu yaptılar, bunu Kandil’e götürdüler. Şimdi bu fotoğraf olmasaydı o gidiş olmamış mı olacaktı? Yani böyle bir gidişin olduğunu biliyoruz, fotoğraflar böyle bir gidişin görüntüleri. Görüntüleri olmayınca bunun ne olacaktı peki, biz ne diyecektik? Oh mu diyecektik, yani rahat mı etmiş olacaktık? Böyle bir olay oldu, yani bu çözüm sürecinin bir parçası” değerlendirmesinde bulundu.
Ergün, bu çözüm sürecinin bir parçası olarak bu mektupların alındığını, BDP’ye, Kandil’e ve Avrupa’ya götürüldüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:
”BDP’li milletvekilleri tarafından götürüldü. Bunun fotoğraflanması veya fotoğraflanmaması olayın mahiyetini değiştiriyor mu? Değiştirmiyor. Önemli olan bu görüntüden ziyade, bu görüntüden sonra ne olacağı? Niçin bu görüntü ortaya çıktı? Bu görüntüden sonra çok güzel bir tablo ortaya çıkarsa, bir çözüm süreci hızlanırsa, insanlar sonunda bundan mutlu bir şekilde sonuç elde ederlerse, herkes huzur bulursa, Türkiye terör meselesini, Kürt meselesini sağlıklı bir çözüme, demokrasi içerisinde kavuşturursa, bu görüntünün bir anlamı var mı o zaman?
Ne diyeceksiniz yani? Bu gibi toplantılar, görüntüler Türkiye’yi karıştırmak, Türkiye’de terörü azdırmak, büyük zararlara sokmak için ortaya çıkan, görüntüler olsaydı buna tahammül etmek daha mı kolay olurdu? Bu görüntüler yok, ama başka görüntüler var. Yani terör eylemlerinin görüntüleri, şehit cenazelerinin görüntüleri, ağlayan annelerin görüntüleri var. Peki bu görüntülere tahammül etmek daha mı kolaydı? Bunlar mı tahammül edilmesi gereken görüntüler?”
”Demokrasiden daha etkili bir yol yok”
Bakan Ergün, bunun başka bir zaman olduğunda insanların tahammül etmesinin zor olacağını belirterek, ”Ama bu bir süreç, bu sürecin bir parçası olarak mektuplar alınmış, mesajlar Kandil’e götürülmüş ve bu insanlar bizim bildiğimiz insanlar, yani bu konuda rol almış olan insanlar, parlamentodalar, milletvekilleri ve bu sürecin içinde rol alıyorlar. Silahla varılacak bir yer yok, demokrasi her şeyin çaresidir, etnik kimlik problemlerinin, siyasi sorunların çözümünde en etkili yol demokrasidir. Demokrasiden daha etkili bir yol yok. Silah etkili bir yol olsaydı, 30 yıldır silah var, 30 yıldır bir yere gelinirdi, gelinmiyor” diye konuştu.
”Gündemimizde genel af yok”
Genel affın bu süreçte gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin soruya da Ergün, ”Bizim gündemimizde bir genel af yok ve çözüm sürecinin içerisinde zaten konuşulanlara baktığınız zaman da bunu orada göremiyorsunuz. Bu genel affın bugünkü süreç içerisinde yerinin olmadığını, hem Başbakanımız hem de Başbakan Yardımcımız açıkladı. Bunlar maksimum talepler ve söylemler, bazen makulün kaybedilmesine yol açar. Biz maksimumun değil makulün peşinde olmamız lazım. Makul, aklın yolu neyse o aklın yoluna bakmamız lazım. Çözüm süreci makul üzerinden yürümektedir” ifadelerini kullandı.
”Ana dilde eğitime karşı değilim”
”Anadilde eğitim verilirse Türkiye bölünür mü?” sorusuna da Bakan Ergün, şöyle yanıt verdi:
”Bence bölünmez. Yani Türkiye istesek de bölünemez, yani bölünmeyi istediğimiz zaman bile bölünemeyiz. Otursak masada, birlikte yaşamıyoruz kardeşim, bunun bir çaresini bulalım da bölünelim desek, bunun formülünü bulamayız, bu toprakların içinde bunun formülü yoktur. Silahla da silahsız da gönüllü de gönülsüz de olmaz. Yani Türkiye’nin bölünmesi üzerine üretilen korkular gerçek korkular değildir.
Laboratuvarda siyasi mühendislik sonucu üretilmiş korkulardır. Türkiye istesek de bölünemez, ama haklı özgürlüklerin alanı daraltılırsa, haklı özgürlükler alan geniş tutulmazsa, yönetilemez bir ülke olur. Yani bölünemez, ama yönetilemez, halkın huzursuz olduğu bir ülke olur. Huzursuzluk iyi bir şey değil. İnsanlar ne zaman mutlu olurlar? Haklarını kamil manada yaşadıkları zaman manada mutlu olurlar. Ben anadilde eğitime karşı değilim.”
AA