DEVLET SÖZÜ
Her Salı olduğu gibi, siyasi parti liderleri yine kürsüdeydi. Tamamını dikkatle izledim. Dikkatimi çeken şu oldu: AKP artık söyleyecek söz bulamıyor. Özellikle başbakan Davutoğlu çok zor durumda. Darbe masalları anlatarak, içi boş kahramanlık hikayeleri üreterek, 12 yıllık büyük eserleri olan para ver yapıyı gizleyebilmek için paralel yapı korkuları salarak durumu kurtarmaya ve bindirilmiş kıtlarına gaz vermeye uğraşıyor. Söylediği her şeyin altı boş, tamamı havada kalıyor. Çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınıyor. Konuşmaları hiç kimseye zerre kadar ümit vermediği gibi, özellikle MHP için söyledikleri çaresizliğinin belgesi olarak geri dönüp kendini vuruyor ve çok zor olan durumunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Başbakan Davutoğlu ülke yönetimi için aldığı tedbirlerin Cumhurbaşkanı tarafından boşa çıkarılması ve ağır şekilde azarlanması üzerine, görevini muhalefete saldırmakla ve hayali hikayeler anlatmakla sınırladı. Hafta içinde yaptığı konuşmalarda işsizliğin azaldığını, milli gelirin 19 bin dolara çıktığını, enflasyonunu düştüğünü, ekonominin uçtuğunu, iç güvenlik düzenlemesi ile demokrasi getireceklerini anlattı. Akıl ve mantık sahibi herkesi dehşete düşüren bu açıklamalarına bir de sayın Devlet Bahçeli’nin ismi üzerinden yaptığı polemikleri ekledi. Ancak söylediğine de, söyleyeceğin de bin pişman oldu. Zira sayın Bahçeli’den hayatı boyunca unutamayacağı bir ders aldı. Sayın Bahçeli’nin grup konuşmasının tamamı haber sayfalarımızda mevcuttur. Biz özellikle sayın başbakana ders olan cümleleri hatırlatacağız:
Cebir Ahmet
Başbakan eşe, dosta, akrabaya, bakan yakınlarına ballı ve bol kazançlı iş kapıları açmakla övünüyorsa, diyecek bir şey yoktur; hakikaten de bu konuda ustalık belgesi alacak seviyelere gelmiştir. Fakat hiçbir torpili ve hatırlı tanıdığı olmayan; tutacak dalı, sırtını yaslayacak arkası bulunmayan masum insanlarımız işsizlik zulmüyle mücadele etmektedir. Türkiye hangi arada 19 bin dolarlık kişi başı gelire ulaşmıştır? Sayın Davutoğlu, senin aklın başında mıdır? 2014 yılında 10 bin 537 dolar olan kişi başına düşen gelirin, 2015’in ilk aylarında volkan gibi patlayarak 19 bin dolara çıkması, patenti Davutoğlu’na ait ve sırrını hiç kimsenin bilmediği hesap ve matematik yöntemlerinin bir sonucu olsa gerektir. Çamur Ahmet, bu kez de Cebir Ahmet olmuş çıkmıştır. Başbakan İsviçre bankalarına kaçırılan paraları, açılan gizli hesapları baz alarak kişi başına düşen milli gelir hesabı yapıyorsa, emin olunuz ki, açıkladığı rakam çok eksik ve yetersizdir. Sadece saraya baksa, saraydaki şahsın milyar dolarlarını düşünse, etrafını şöyle bir süzse zenginleşmenin, gelir yükselişinin tüm yönlerini açıklıkla görecektir. Ne var ki gerçekte artan gelir değil, haram ve hıyanettir. Artan gelir değil, işsizlik, yoksulluk ve sefalettir.
Küp yapıp içini haramla doldurmadık
Davutoğlu, şahsımın aritmetikle, geometriyle uğraştığını, biraz da paralelle ilgilenmemi tavsiye etmiştir. Bize tavsiye vermeye, akıl öğretmeye kalkan ve cüret eden Davutoğlu’na diyorum ki; aritmetikle uğraşan ve geometriye kafa yoran asıl sen ve çevrendir. Allah’a şükür biz küp yapıp içini haram lokma ile doldurmadık. Allah’a şükür etrafımızda ne yamuk, ne de ahlaksızlıkla yamulan namert gördük. Yanımızda ne ihanetten dört köşeye dönmüş millet hasımları, ne de kalbi silindire çevrilmiş şeref fukaraları bulduk. Siz kendinize bakın, kendi derdinize yanın, kendi çukurunuzda birbirinizle uğraşın. Sayın Davutoğlu 12 yıl boyunca paraleli çizen siz, doğrudan sapan siz, 17-25 Aralık çemberine sığan siz, PKK’nın simetrisi olan siz, Oslo’da ihanet karesine giren siz, Türkiye’ye BOP prizmasından bakan yine sizsiniz. Onun için Sayın Davutoğlu, sen git de saraydaki abin gelsin; karşımıza 17-25 Erdoğan çıksın.
Erdoğan konuştu döviz tırmandı
Erdoğan konuştukça döviz tırmanmış, atıp tuttukça dövizin ateşi artmıştır. Bir ay bile dolmadan Türk lirasındaki değer kaybı yüzde 10’nu bulmuştur. Yıllık enflasyonun yüzde 7,24 olduğu bir ülkede bunun anlamı bellidir ve bütün oklar tek kelimeyle gizli devalüasyonu göstermektedir. Erdoğan sözde faiz lobisine karşı mücadele verirken, döviz lobisine hizmet etmiş; döviz borçlusu özel sektör şirketlerini ve vatandaşlarımızı zarara-ziyana sokmuştur. Ortada vahim bir yanlış, cehalet ürünü bir zorlama vardır.
Erdoğan başkan olabilmek, diktatörlüğünü tescilleyebilmek amacıyla AKP’ye oy istemekte, 400 milletvekilinin düşünü kurmaktadır. Yetki alanlarını geçen, göreviyle ilgili sınırları aşan Erdoğan, Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynamaktadır. Tamamen kendisine odaklanmış, tamamen kirli çamaşırlarını aklamanın hevesine kapılmıştır. 92 yıllık Cumhuriyet döneminde gelmiş geçmiş hangi Cumhurbaşkanı bu kadar frensiz, kontrolsüz, kuralsız hareket etmiştir? AKP’ye oy istemekle; tarafsızlık, adamlık ve demokratik olgunluk nasıl bağdaşacaktır? Eğer ki, ısrarla siyasi üsluba devam eder, AKP lehine konuşmalarını sürdürürsen, bilesin ki, nefesimiz 17-25’in derin izleriyle kararmış kalın ensenden ayrılmayacaktır.
Milletime toz kondurmam
Başbakan adımın Devlet olduğunu, ama devlete sahip çıkmadığımı, iç güvenlik paketine niçin hayır dediğimi, neden vandallarla tenkit ettiğimi sormuştur. Sayın Davutoğlu, bilmiyorsan sana öğreteyim; adım Devlet olduğu kadar devletime sahip çıkarım, milletime asla toz kondurmam. Vandallarla, işbirlikçilerle, ihanetten vicdanları kapkara olmuş hainlerle düşüp kalkan sensin ve Hükümeti’ndir. Her yerde başka konuşmakla övünen Sayın Başbakan itiraf ediniz, İmralı’da canibaşıyla konuşurken bölücü mü oldunuz? Açıklayınız, Kandil’de PKK’yla aynı masayı paylaşırken terörist mi kesildiniz? Çok şükür biz her yerde olduğumuz gibi konuşur, konuştuğumuz gibi oluruz ve Müslüman Türk olarak aleme sesleniriz. Sayın Davutoğlu, sana ve zihniyetine her yerde farklı farklı yüzlerle konuşma konusunda başarılar dilerim. Yüzünüzün de kızarmayacağını çok iyi bilirim. Adım gibi yaşatmaya ant içtiğim bu ülkeyi sizlere bırakmayacağım, tezgahlarınızı, senaryolarınızı inşallah başınıza yıkacağım. Bu da size Devlet sözü olsun.
Orhan Karataş
ortadoğugazetesi