Dolar 34,5466
Euro 36,0095
Altın 2.987,56
BİST 9.516,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Yağmurlu
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 10°C
Sal 12°C

DEMIRTAŞ ÖZERKLIK ISTEDI

DEMIRTAŞ ÖZERKLIK ISTEDI
08/05/2013 02:01
A+
A-

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geri çekilmeden sonra özerkliği gündeme getireceklerini söyleyerek, “Madem çözümü tartışıyoruz, bunların da tartışılması lazım. Belediyeler sadece kaldırım, kanalizasyon, yol, su işleri ile uğraşamaz. Bu büyük bir haksızlıktır” dedi.

Yenişehir Belediyesi’nin “Kaldırım Çalışması” açılışında konuşan Demirtaş, yarın KCK’lıların geri çekilmesinin resmen başlayacağını belirterek, bu süreçten sonra başlayacak olan ikinci aşamada yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile ilgili olarak çalışmaların başlayacağını söyledi. İllerde ve ilçelerde ikili bir yönetimin bulunmasının yanlış olduğunu aktaran Demirtaş, vali ve kaymakamların görevlerine son verilip bu kurumların kapatılması gerektiğini ifade etti. Demirtaş, “Şimdi bu çözüm süreci ile birlikte yarın resmi olarak KCK’nın geri çekilme süreci başlayacak. İnşallah hiçbir kaza bela olmadan, hiçbir provokasyona mahal vermeden bu süreç, ilk aşama sağlıklı bir şekilde tamamlanacak, taraflar bu konuda duyarlı ve tedbirli davranacaklar. Halkımız bu konuda dikkatli, gözü kulağı açık bir şekilde bu süreci izleyecek. En küçük bir provokasyona karşı bu süreci sahiplenen bir tutum içerisinde olacak ve bu sürecin ortalarından itibaren de ikinci aşama dediğimiz anayasa ve demokratikleşme konusunda adımların atılacağı tartışılacağı bir süreç başlayacak. İşte o süreçte, özgürlüklerin tartışmaya başlanacağı süreçte en önemli meselelerden biri de yerel yönetimler meselesi olacak. Bugün belediyelerin imkanları, yetkileri, bütçeleri son derece kısıtlıdır. Şu anda Türkiye’nin her ilinde her ilçesinde ikili yönetim vardır. Biri seçilmiş biri de atanmış yönetim vardır. Bir belediye başkanı bir de kaymakam veya vali vardır. Bir taraftan Ankara’dan bir bakanın tek bir imzasıyla atanmış olan bir memur var, diğer tarafta ise halkın önemli bir kısmının desteği ile oyu ile göreve gelmiş belediye başkanları ve meclisler var. Bir atanmışın, seçilmişe oranla bu kadar yetkili olması bütçesinin bu kadar kat be kat yüksek olması demokrasiye uygun değildir. Biz daha önce de öneri yaptık” dedi.

“YA BU VALİ VE KAYMAKAMLAR SEÇİMLE İŞ BAŞINA GELSİN, YA DA KALDIRILSIN”
Valilik ve kaymakamlıkların kaldırılması gerektiğini dile getiren Demirtaş, “Ya bu vali ve kaymakamlar seçim ile iş başına gelsin ve o şehirde tek meclis tek yönetici olsun, ya da vali ve kaymakamlıkları kaldırmanız lazım. Bütün yetki ve bütçeleri ile birlikte belediye ve meclislere devretmeniz lazım. Paranın çoğunu oraya gönderiyorsunuz. Gönderdiğiniz kaymakam oranın ruhu, dokusu ve siyaseti ile uyumlu değilse zaten şehre kente ilçeye hizmet etmemek için direniyor. Parasının çoğunu bankada tutuyor. Yani o şehre hizmet etmemek için orada yaşayan insanlar bir hayır görmesinler diye elinden geleni yapıyor birçoğu. Neden, burası BDP’li ilçe, şehirdir. Gelen kaymakam ya da vali başka siyasi kafadadır. Şimdi şehrin yüzde 65’i BDP’li. Şehrin valisi kaymakamı başka bir siyasi partiden ise tabi ki orada uyumsuzluk çıkıyor. Bu işin çözümü nedir? Bu işin çözümü bütün bir şehrin atanmış bir vali ya da kaymakama tabi olması mıdır? Bu işin çözümü şehri seçilmişlere emanet etmek teslim etmektir. Bu sorun sadece burada mı var? Hayır. CHP’li bir ilçede başka bir siyasi anlayıştaki kaymakam ya da vali orası için problemdir. Bu sistemin dengesizliğinin ortadan kaldırılması lazım. Yetkinin de bütçenin de seçilmişlere teslim etmesi lazım. Yerel kaynaklardan da yerel bütçeye belediye bütçesine mutlaka ki pay ayrılması lazım. Biz buna özetle özerklik diyoruz. Birilerinin çıldırdığı, bölünme dediği bu sistem özerkliktir. Yerel yönetimler özerk olacak. Merkeze göre özerk olacak. Yetkileri artacak, bütçesi artacak, sorumluluğu da artacak. Bu dönemde artık madem çözümü tartışıyoruz. Bunların da tartışılması lazım. Belediyeler sadece kaldırım, kanalizasyon, yol, su işleri ile uğraşamaz. Bu büyük bir haksızlıktır. Toplumun bütün sorunları, eğitimden sağlığa kadar, yerel güvenlik de dahil olmak üzere yerel yönetimlere bağlanması lazım. Ve yerel yönetimlerin yönettiği il ve ilçenin kimliğine, inancına hassasiyetine uygun şekilde eğitim projeleri geliştirmesi lazım. Anadilde eğitimi yerel yönetimlerin yapması lazım. Anadilde kitapları yerel yönetimlerin basması lazım. Çözüm sürecinin bütün bu tartışmaların önünü de açmalıdır diye düşünüyorum” diye konuştu.

“BİZ İNTİKAM DEĞİL, BARIŞ PEŞİNDEYİZ”
Siyaset ve siyaset ile çözümün intikam meselesi olmadığını aktaran Demirtaş, intikam peşinde değil barış ve çözüm peşinde olduklarını kaydetti. Demirtaş, “Siyaset ve siyasetle çözüm intikam meselesi değildir. Bizim kimseden intikam alma, bizim kimseden özellikle bu konuda kin güderek hesap sorma gibi bir derdimiz yoktur. Bizim derdimiz çözümdür, demokrasidir, özgürlüktür. Bunu hangi yol ve yöntem ile kiminle konuşarak nasıl bir müzakere şekli ile gerçekleştirebiliyorsak, biz o konuda ahlaki ve vicdani olarak ısrarcı olmak zorundayız. Halkımızda bu bilinçte hareket ettiği için dikkat edin çözüm sürecine en fazla destek Kürtlerde var” şeklinde konuştu. Bu süreçte diğer partilerin kullandıkları dile dikkat etmesi yönünde çağrıda bulunan Demirtaş, “Sürece Kürtler tarafından yüzde 99’a yakın bir destek var. Bunun tek nedeni Kürtlerin barışa ihtiyaç duymasından kaynaklı değildir. Burada siyasetin kullandığı dil ve üslupta çok önemlidir. Özellikle AK Parti de dahil Türk siyasetinin batıya doğru kullandığı zehirli dil, yıllardır batıya doğru kullandığı ırkçı, faşizan dil bu gün orada toplumun barış ve çözüm sürecini sahiplenme meselesinde sıkıntılara yol açıyor. Bu toplumun suçu değildir. Her mikrofona çıktığında küfürlerle, hakaretlerle konuşan, tehditlerle konuşan bir siyasetçinin kendi tabanında oluşturacağı duygu budur işte. Örneğin, Akil İnsanlar Şırnak’ın, Hakkari’nin Batman’ın oy verip seçtiği insanlar mıdır? Hayır. Buna rağmen Akil İnsanlar Şırnak’ta, Batman’da, Ardahan’da, Ağrı’da, Diyarbakır’da güller ile karşılanırken, batının birçok yerinde taşlar ile sopalar ile karşılanmıştır. Bu halkın suçu değildir. İşte bu, siyasetin farkıdır. Siyasetçinin kullandığı dilin, üslubun farkıdır. Bu zehirli dili, bu siyasetçilerin terk etmesi gerekiyor. Buradan Yenişehir Belediyemizin bu hizmet töreni vesilesi ile bir kez daha Diyarbakır’dan seslenmek istiyorum. Kullandığınız dil, kullandığınız üslup, barış ve çözüm sürecine desteği bir tarafa bırakın, toplumu ayrıştıran etnik çatışmalara varıncaya kadar, tehditler ve tehlikeler oluşturan bir dildir. Özellikle CHP ve MHP’nin bu dili derhal terk etmesi lazım” ifadelerini kullandı.

“SÜRECİ KABUL ETMEYEN ALTERNATİF SUNSUN”
Bu sürece karşı olan kim varsa neden karşı olduğunu belirtmesi gerektiği aktaran Demirtaş, bir alternatif sunmak zorunda olduklarını ifade etti. Demirtaş, “Eğer bu süreci kabul etmiyorlarsa çözüm önerileri varsa sunsunlar. Şu anda yürüyen çözüm sürecini, müzakere sürecini beğenmiyorlarsa alternatif sunmak zorundalar. Öyle konuşmayın böyle konuşun demek zorundalar. Ama konuşmayın savaşın demek bir çözüm değildir. Bir yöntem değildir. Dikkate alınması ciddiye alınması gereken bir tartışmada değildir. Konuşmanın şeklini şemalini beğenmeyenler, kiminle nasıl ve nerede konuşulacağını önersinler. CHP önersin örneğin. Öcalan ile PKK ile konuşulması CHP’nin içine sinmiyormuş. Peki alternatif sunsunlar. Kiminle konuşulsun. Kürt sorununu bitirmek için, Türkiye’de yaşanan bu savaşı bitirmek için kimin ile konuşsunlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda alternatif sunması lazım. Mandela ile mi konuşsunlar Kürt sorunu çözmek için. Tam olarak kim içinize siniyor konuşulması için. Kimin ile savaşılıyorsa 30 yıldır onunla konuşulacak onunla barışılacak. Bundan daha doğal, daha normal bir şey olabilir mi? 30 yıldır savaşırken muhatap alıyorsunuz da, barışırken niye muhatap olmak zorunuza gidiyor. Mecliste 30 defa tezkereye evet oyu verirken içinize siniyor da binlerce gencin yaşamını kurtaracak bu görüşmeler evet demek niye içinize sinmiyor. İşte bunların oluşturduğu siyasetin toplumsal yansıması da böylesine parçalanmışlıktır” dedi.

İHA