DAHA NE OLMASI GEREKİYOR?
AKP’nin özel bir misyonla kurulduğu, bir toplum mühendisliği ürünü olarak siyaset sahnesine sürüldüğü, 28 Şubat ve kasıtlı ekonomik krizlerle zemin hazırlanıp meydan boşaltıldıktan sonra iktidara taşındığı net ve kesin olarak ortaya çıkmıştır. İlk iki döneminde zemin hazırlandılar, üçüncü döneminde artık sonuç alıyorlar.
Milli birlik dinamitlendi
AKP kendisine iktidar yolu açanların beklentilerini ve hesaplarını boşa çıkarmamıştır. Sifonun ipini elinde tutanlar, beyzbol sopası gösterenler zaten başka türlüsüne müsaade etmezlerdi. Bugün Türkiye’nin ne durumda olduğuna bakıldığında görün şudur: Devletin bütün kurumlarıyla oynanmış, milli birlik dinamitlenmiş, bölünmez bütünlük lime lime edilmiş, içeride ve dışarıda bu ülkeyle, bu milletle meselesi olan her kim varsa payına düşeni alabilmek için sıraya girmiştir. BOP Eşbaşkanlığı görevi ve bu görevin gerekleri AKP’nin birinci önceliğidir. Türkiye BOP’a göre yeniden yapılandırılmaktadır. Dışarıda bütün komşularıyla savaşın eşiğine gelmiş, saygınlığı ve itibarı yerlerde sürünen, iddia ve önceliklerini kaybetmiş, her türlü etkiye ve tehlikeye açık bir ülke durumundayız.Türkiye’nin varlığına ve birliğine silahlı bir kalkışmayla kast eden PKK, AKP’nin ortağı haline gelmiştir. Hem de her dediğini yaptıran, büyük ortak konumundadır. İmralı’daki cani istediği gibi hareket etmekte, talimatlar vermekte ve sonuç almaktadır. Kandil katiller bile Türk siyasetine yön veren ve AKP’ye yol haritası gönderen bir konuma gelmişlerdir.
Bizim bildiğimiz millet
Bütün bunlar bizim için sürpriz değildir. AKP’nin daha ilk döneminde bu gelişmelerin olabileceğine dikkat çekmiş ve Türk milletini uyarmaya çalışmıştık. Bir türlü anlayamadığımız ve kabul edemediğimiz şey şudur: Türkiye Cumhuriyeti gibi, yüzde 99’u Müslüman olan, vatan ve bayrak sevgisinin her zaman zirvede olduğu, en zor ve sıkıntılı dönemlerinde milli birliğin, dayanışmanın, paylaşmanın mükemmel örneklerini vermiş bir millet bütün bunları nasıl kabullenebiliyor? Bu kabullenmeyi, bu sessizliği ve boş vermişliği hiçbir ölçüye, hiçbir değere, hiçbir menfaate sığdıramıyoruz. Şu cürete bakınız ki, bütün bunlara sebep olanlar meydan meydan dolaşarak çok iyi şeyler yapmış gibi milletin karşısına çıkabiliyorlar. Biz mi yanlış düşünüyoruz, bu millet mi değerlerini ve ölçülerini kaybetti? Eğer bu millet bizim bildiğimiz, bizim tanıdığımız, bizim içinde olduğumuz Türk milletiyse ülkenin şu anda yaşadıklarına sebep olanların bırakın meydanlara çıkmasını, şimdiye kadar çoktan siyasetin karanlık sayfalarına gömülmüş olması gerekirdi. Oysa, bütün bunlar yetmemiş gibi, bir de çıkıp, “muhalefet dediğimizi yapmaz ve bize destek olmazsa, Anayasa değişikliğine gider, yüzde 70’le kabul ettiririz” diyebiliyorlar. Muhalefetten kast ettikleri MHP’dir. Çünkü MHP dışında zaten muhalif olan kimse kalmamıştır. İstedikleri destek ülkenin federasyona dönüştürülmesi, İmralı canisinin serbest kalması, ayrıştırılması ve sonunda bölünmesi içindir. Ve en acıdır ki böyle bir son için Türk milletinden yüzde 70 oranda destek alabileceklerini pişkince söyleyebilmektedirler.
PKK resmi ortak mı?
Bu cesareti nereden bulduklarını anlamak hiç zor değildir. Yazılısıyla, görseliyle Türk medyası bölünmenin, dağılmanın ve yok olmanın borazanlığını yapıyor. Ortalığa saçılan İmralı canisinin BDP milletvekilleriyle yaptığı görüşmenin tutanakları, bir başka ülkede yeri yerinden oynatırdı. Şu tuhaflığa bakınız ki, hükümetin yönlendirmesiyle her bir kelimesi kurşundan beter olan bu sözleri, bu sözleri söyleme cüreti gösterenleri konuşmak yerine, tutanakları kimin sızdırdığını ve bunun bu ihanet sürecine zarar verip vermeyeceğini tartışıyoruz. Nitekim, o tutanaklarda geçenlerin ne dediğini bilmeyen bir akıl hastasının hayalleri olmadığı, AKP ile sürdürülen görüşmelere dayalı olarak söylendiği, yaşananlardan ortaya çıkmaktadır. İmralı canisinin talimatı ve beklentisi doğrultusunda Kandil katilleri de sanki resmi ve legal bir yapıymış gibi bu ihanet sürecine dahil edilmişlerdir. Daha birkaç yıl önce Yunanistan’dan birkaç milletvekilinin Kandil’e gidip bu katillerle görüşmesini, çok sert şekilde eleştirmiş ve bunu bir uluslar arası sorun haline getirmiştik. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin milletvekilleri gidip o katillerle masaya oturuyorlar. Sonra da çektikleri resimleri servis ediyorlar. Bu şartlarda PKK’nın bir terör örgütü olduğu tezini artık nasıl savunup, nasıl kabul ettireceksiniz? Avrupa ülkeleri bu durumu emsal göstererek PKK’yı terör örgütü olmaktan çıkarıp, açık ve resmi şekilde her türlü yardım ve desteği yaparsa, kime ne diyeceğiz?
Nevruz bahanesi
Şimdi bir de Nevruz bahanesi var. Bu bahaneyle İmralı canisine özgürlük yolunu açmaya çalışacaklarını peşinen ilan etmişlerdir. AKP’den bu konuda da bugüne kadar her hangi bir itiraz gelmemiştir. Belli ki ortakların yeni planı, bu millete bunu hazmettirmektir. Bir defa daha ve altını çizerek soruyorum: Yüzde 99’u Müslüman olan, vatan ve bayrak sevgisinin her zaman zirvede olduğu, en zor ve sıkıntılı dönemlerinde milli birliğin, dayanışmanın, paylaşmanın mükemmel örneklerini vermiş bir millet bunu da mı kabul edecek?
İşte böyle bir boş vermişliğin olduğu, böyle bir vurdumduymazlığın yaşandığı bir ülkenin iktidarı da AKP oluyor. Nasıl da her şey birbirini tamamlıyor? Aklı ve vicdanı olan herkes “Türkiye nereye gidiyor?” sorusunu sormak ve namusluca cevap bulmak zorundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin dediği gibi,bundan sonra; Ya yurdum diyeceğiz, ya da yutulacağız. Ya bütünlük diyeceğiz, ya da büküleceğiz. Ya kardeşlik diyeceğiz, ya da kalleşliklere göz yumacağız. Ya milliyetçilik diyeceğiz, ya da mihnete razı geleceğiz. Ve elbette ya herkesle birlikte var olacağız, ya da vampirlere yem olacağız. Onun içindir ki AKP Türkiye’yi bitirmeden, bitirilmelidir.
ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU