BASBAKAN: BİZ İMAMLARI SADECE CAMİDE BİLİRDİK DEDI
Başbakan Erdoğan, Yirmidört TV’nin canlı yayınında Mustafa Karaalioğlu’nun sorularını yanıtladı.Başbakan Erdoğan, paralel yapının yeni bir “imam” olgusunu ortaya çıkardığını ifade ederek, “Yargı imamı, emniyet imamı gibi imamları duyduk. Oysa biz imamı sadece camide bilirdik” dedi.
Başbakan Erdoğan, yasa dışı dinlemeler konusunda titizlikle çalıştıklarını ifade ederek, “Şimdi açıklamaya kalkarsak çözemeyiz. Bunu yapacaksak tam kazımamız lazım; hukuk içinde yerli yerine oturtmamız lazım” dedi.
Başbakan Erdoğan, Yirmidört TV’nin canlı yayınında Mustafa Karaalioğlu’nun sorularını yanıtladı. Yasa dışı telefon dinlemelerini dile getiren, kendisinin de dinlenildiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu konuda sabırla ve titizlikle çalıştıklarını, zamanı gelince adım atacaklarını ifade ederek, “Açıklamaya kalkarsak çözemeyiz. Bunu yapacaksak tam kazımamız lazım; hukuk içinde yerli yerine oturtmamız lazım” dedi. Bu dinlemelerin casusluk olduğunu, gizli devlet bilgilerinin de dinlendiğini ifade eden Başbakan, konunun çok ehemmiyet taşıdığını ifade etti.
Bir soru üzerine cemaat yapısından bu saldırıları beklemediğini anlatan Erdoğan, “80 bin broşür bastırmışlar, dağıtıyorlarmış evlerin altından atıyorlar vesaire. Bunlar yakalandı” diye konuştu. Fethullah Gülen’i eleştiren Başbakan, “Paralel yapının başındaki zat, ‘ben bugüne kadar oy kullanmadım, kullanmayacağım’ diyor ama yönlendiriyor” ifadelerini kullandı ve Denizli’de cep telefonlarına “AK parti’ye oy vermeyin de kime verirseniz verin” şeklinde mesajlar atıldığını ifade etti.
Dershane düzenlemesinin cemaati hedef almadığını belirten Başbakan, bu düzenlemeyi çok daha önceleri ele aldıklarını, konuyu dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e ilettiğini anlattı.
Bu dinlemelerin casusluk olduğunu, gizli devlet bilgilerinin de dinlendiğini ifade eden Başbakan, konunun çok ehemmiyet taşıdığını ifade etti. Bu yapının 3 önemli özelliği olduğunu ifade eden Erdoğan, “Takiyye var, yalan var, iftira var; üçünün neticesi fitne var, fesat var. Bunlar şiayı geçmiş vaziyette. Yalan hakeza. Senin çok iyi tanıdığın arkadaşların bana bu yalanları söylediler. Biz onlara yalan söyleyecek insanlar değil diye düşündük, ama şimdi ağzıyla kuş tutsalar bitti” diye konuştu.
Şantaja maruz kalan iş adamlarına seslenen Erdoğan, “Namuslular, namussuzlar kadar cesur olmazsa bu iş çözülmez. İstediği kadar tehdit olsun; insanlar devletine güvenmek zorundadır. Gerekirse koruma altına alırız. Bize açıkça durumlarını anlatanlar olursa biz gerekeni yaparız” dedi.
13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kaldırılmasına rağmen bir karar verdiğini ve bunun Meclis’i tanımamak demek olduğunu belirten Başbakan, “HSYK’nın bundan önce devreye girmesi gerekirdi ama girmemişti. Bu tür yerlerde olanlar bir makamın kendilerini hesaba çekeceğini düşünmezse bu ülkede düzen kurulmaz. Birisi kalkıp ‘yasama organını tanımıyorum’ diyorsa bunun hesabını vermesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, paralel yapının yeni bir “imam” olgusunu ortaya çıkardığını ifade ederek, “Yargı imamı, emniyet imamı gibi imamları duyduk. Oysa biz imamı sadece camide bilirdik” dedi.
Gezi Parkı olaylarından sonra miting katılımlarında belirgin bir artış olduğu yönündeki soruya cevap veren Başbakan Erdoğan, “Ben Gezi Parkı olayları ile şuanda yaptığımız mitingleri bağlantılı hale getirmek doğru değil. Bizim Gezi Parkı olaylarından sonra bir dizi mitinglerimiz oldu. Ankara ve İstanbul’daki çeken mitingler başı çeken mitinglerdi. Hakikaten muhteşemdi. Ankara yüzbinler, İstanbul’da 1.5 milyona yakın insanın katıldığı bir mitingdi. Orada milli iradeye karşı çok ciddi saldırı vardı. Bu saldırı halkı ciddi manada rahatsız etmişti. Bu bir milli irade hırsızlığıydı. Buna halk ciddi bir cevap verdi. Sağ olsun bunu, mesela benim yurtdışından dönüşümde Atatürk Havalimanındaki karşılama, tamamıyla anında bir toplantıydı, oradan çıkarken arkadaşlarıma böyle bir şey söylemedim, uçakta bunun haberini aldım. Atatürk Havalimanının önünde 100 bini aşkın insan orada toplandı. Ankara’da, İstanbul’da yapılan mitingler art arda geldi. Hepsi birbirini ciddi manada tetiklemişti. Şimdi yerel seçimlere geldik, bu yerel seçimin de Gezi olaylarına benzer 17 Arlık ve 25 Aralık tetikleyicisi var. 17 Aralık’ı halkımız darbe olarak gördüğü gibi bizde darbe olarak görüyoruz. Paralel yapı olayı, ben bunu zaman zaman paralel yapı olarak ta değerlendirdim. 25 Aralık olayı, bunlar daha netleşmedi, daha netleşecekler. Devletin kurumlarını ele geçirme, işgal etme, buradaki art niyetin bir faturası ortaya çıktı. Bunu tabi ilk zamanlar belki vatandaşa yansıtılmadığı için hissetmiyor olabilirdi. Vatandaş bu son olaylarla birlikte bunu, özellikle MİT Müsteşarıma yönelik olay, Mayıs, Haziran olayları, hatta Gezi olaylarının içindeki gelişmeler, onlarla bunu artık bütünleştirmeye başladı. Bunları bütünleştirmeye başlayınca bu montaj birçok görüntüler, çeşitli telefon dinlemeleri. Düşünün şimdi ben Başbakanım, benim telefonlarımı dinleyemezler, öyle bir yetki yok, Cumhurbaşkanını dinleyemez. Mahkeme kararıyla bile dinleyemez benim telefonumu. Benim Bakanlarımla yaptığım konuşmalarım, Adalet Bakanım ile yaptığım konuşma dinleniyor, ondan sonra bunu da servis ediyorlar. Bunu servis edeni bulup çıkartmak bizim görevimiz değil mi? Bunu çıkarıyorsun, teşhir ediyorsun bundan rahatsız oluyorlar. Bunların hepsine biz şuanda ulaştık. Burada bizim sabrımız var, olacak. Şunda biz bazı şeyleri açıklamaya kalkarsak biz bir defa bu işi çözemeyiz. Bu işi yapacaksa bunu tam kazımamız lazım, hukuk içinde yerli yerine oturtmamız lazım. Dikkatli olmaya mecburuz. Devletin kendi içindeki mekanizmalarının, çarklarının daha sağlıklı döndüğünü görmemiz lazım. Bunun tam manasıyla sağlıklı döndüğünü gördüğümüz anda bu işe müdahalenin vakti gelmiş demektir” şeklinde konuştu
“Paralel yapı dediğiniz unsurlarla bir fikri çatışma, bir politik çatışmayı düşünür müydünüz 10 yıl önce” şeklindeki soruya cevap veren Başbakan Erdoğan, böyle bir şeyi düşünmenin aklının ucundan bile geçmediğini belirterek, “Biz hep iyi niyetle baktık. Öyle zannediyorum ki, sizin de bu noktada böyle bir şey ile karşı karşıya gelmek gibi bir düşünceniz olmadı. Dün çok dostça bir arada oturup yemek yediğiniz, dertleştiğiniz insanlar şimdi karşınıza geçmiş, icabında kendi köşelerinden, gazetelerinden atışlar yapıyor. Bize zaten her türlüsünü yapıyorlar. Daha da öteye gitmek suretiyle, mesela bu akşam aldım, 80 bin broşür bastırmışlar, çeşitli basın yayın organlarından elde etmek suretiyle bunları dağıtıyorlarmış. Bu noktada bunlar yakalandı. Aynı şekilde Siirt’te söylediler, 2 gün önce hazırladıkları 5-6 sayfalık broşürleri evlere atıyorlar. Orada da teşkilatımızın böyle bir şeyi söz konusu oldu. Dolayısıyla bunu artık yaygınlaştırıyorlar. Seçim gününe kadar bunun bu şekilde devam edeceği ortada. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı istihbari olarak hepsi çalışmaya girerek şuanda gerekli müdahaleler gerektiği anda yapılıyor. Paralel yapının başındaki zat, Pennsylvania, biliyorsunuz kainatın imamıdır o. O şöyle diyor, ‘ben bugüne kadar oy kullanmadım, oy kullanmayacağım’ diyor ama yönlendiriyor. Denizli’de SMS’ler geçiliyor, bu SMS’lerde kullanılan şey şu, ‘AK Parti’nin dışında hangi partiye oy verirseniz verin, yeter ki AK Parti’ye oy verin’ bu nedir. 10 sene önce Pensilvania’daki zat o zaman ya doğru yaptı ya yanlış yaptı, o zaman bizimle beraber hareket ediyorlardı. Biz aynı AK Parti’yiz. Şimdi ne oldu. Ya orada yanlış yaptı, ya burada. Ya orada doğru yaptı, ya da belki burada doğru yapmış olabilir” ifadelerini kullandı.
Dershaneleri kapatma kararı verilirken cemaati tasfiye etmek gibi bir amaç güdüp gütmediğinin sorulması üzerine “Böyle bir şey söz konusu olamaz” diye cevap veren Erdoğan, “Başbakan olduktan sonra hükümeti kurduk, o zaman Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e daha birinci senesiydi, dedim ki, ‘ben bu dershane sistemine karşıyım. Bu konuda hazırlıklarını yap, biz bu dershaneleri reforme edelim, bunlarla bizim yürütmemiz mümkün değil’ dedim. Buna göre bir adım atmanın yoluna girdik. Derdim benim şuydu, siyasette dün bir bugün iki böyle birisi değilim. Arazide on yıllarını vermiş birisiyim, Anadolu’da benim halkım, ‘bizi ne zaman bunlardan kurtaracaksınız’ hep bunu söylüyordu. Dershane doğruysa devletin bu okulları niye. Kaldı ki devletin okulları bir şey veremiyor, dershane mi veriyor, siz alacaksınız, ilkokul, orta okul, lise yetiştireceksiniz, orada kalkacak 6 ay 9 ay neyse dershane gidecek, diğerini silip atıyorsun, ‘hiçbir şey veremedi bu devletin okulları, özel okullar ama bu dershane verdi’ böyle bir mantı olamaz, bundan işi sıyırmamız lazım. Mardin’de bir hanımefendi yanımıza geldi, ‘ben ortaokulu kendi gayretlerimle okudum, liseyi dışarıdan okudum, ardında hukuk fakültesini bitirdim. Ben dershaneye gitmedim, şuanda da partide çalışan birisiyim’ dedi. Bu hanımı dinlediğim zaman işin gerçeğini gördüm. Davarını satacak, bileziklerini satacak çocuğunu okutacak. Bunun yüzde 100 istediği üniversiteye girme diye bir teminatı yok, biz burada dershaneler olayını reforme edelim, bunu kaldıralım derken, diyorduk ki, okullara dönüşelim. Bunun ilk adımını biz hizmet alımı yoluyla dedik ki, bu tür kurulmuş okullara biz öğrenci verelim, bize maliyeti neyse bu maliyet üzerinden o zaman benim açıklamalarım öyleydi, ödemelerini yaparız, onlarda bize bu hizmeti verirler. Bizde okul yatırımı minimuma indirmiş oluyoruz. O zaman Danıştay bizim attığımız adımı bozdu, reddetti. O zaman ki gazeteleri hatırlayın ‘cemaate destek olsun diye hükümet bunu yaptı’ diyorlardı. Sadece onların kursları yoktu ki, başka dershanelerde vardı. Kim bize hizmet ederse bu tür bir alımı yapacaktık. Burada da bizim böyle bir şeyimiz asla söz konusu değil. Devletin daireleri ile dershanelerin ne alakası var. Devlette çalışanların dershanelerle ne alakası var. Dünyanın değişik yerlerinde okulları var. Yaptığımız seyahatlerde beyefendinin okullarına bizi davet ederlerdi, biz o okullara gittik, Bakan arkadaşlarım gitti. Adeta biz onlara refere olduk. Onların da onlara bakışı bizim bakışımız sebebiyle farklıydı. Biz bu yaklaşımı ortaya koyan bir iktidar burada kalkıp ta niye böyle bir yelle uğraşsın ki. Biz sağlıkta nasıl bir reform yaptıysak, bir çok konularda nasıl reform yaptıysam, biz hükümetin idari yapısında bile reform yaptık, 35-36 bakan ile aldık biz bu iktidarı, 25’e indirdik” açıklamasında bulundu.
Dinlemelerle ilgili sorular soruya cevap veren Başbakan Erdoğan, “Biliyorsunuz bunların içinden olup ta ayrılan bazı arkadaşların da ifade ettiği gibi bizim da yaptığımız bazı tespitlerde şunu görüyoruz, bu iş 30-35 yıllık mazisi var. 30-35 yıllık böyle bir hazırlığı yaptılar. Bu hazırlıkla da devletin bazı kurumlarına, hassas kurumlarına sızmayı başardılar. Bu niyet samimi değildi, art niyetliydi. Birde ‘biz bu devleti bu yollarla nasıl ele geçireceğiz.’ Ben son gelişmelerin en hayırlı boyutunu bu gelişmeler olarak görüyorum. Bu iyiki oldu, burada bize düşen ciddi manada devleti bu virüslerden temizlemek. Bunu yapmamız gerekiyor, atılacak adım budur. Nerelere kadar nüfuz ettiği görülüyor. Önümüze bilgiler akmaya başladı, havuz bu noktada zenginleşiyor. Son MGK’da yaptığımız basın açıklamasında söylendiği gibi burada ulusal güvenliği bir tehdit var, ulusal güvenliğe olan bu tehdidi görmezlikten gelemeyiz. O bildiride de ifade edildiği gibi biz burada gerekli tedbirleri almak durumundayız. Bizim attığımız adım bu gerekli tedbirleri almak istikametindedir. Benim Enerji Bakanımla yaptığım görüşme, diyelim ki, uluslararası bir tahkim kurumu var, bu tahkim kurumu ile ilgili atması gereken adım, bu adımla ilgili bana verilen bilgiler sen bunu dinliyorsun. Bu tamamen casusluktur. Böyle bir casusluğu yapacak kadar bunlar istikametini şaşırmış vaziyette. Bunların olayı basit ajanlık olayı değil, casusluk bu. Biz kışa göre tedbirimizi alalım yaz olursa bahtımıza. İyi niyetimizin kurbanı olduk. Biz hiç kimse için, devletin kurumları içinde olan kimse için böyle bir şeyi düşünemeyiz ki. Devletin kurumları içine girerken bunların güvenlik vs bütün bunları yapılıyor. Kavun değil ki bu insan. Memur alıyorsun devlete, alırken bütün iç güvenlik araştırmaları yapılır, bununla da devlete girer. Ama bunlar oralara sızmışlar, istihbarat teşkilatına sızmışlar. İstihbarat teşkilatı diyorsun devletin, eğer sen ona güvenmezsen demek ki sen art niyetli davranıyorsun. Eğer ben Emniyet Teşkilatı’nın istihbaratına güvenemezsem, MİT’e güvenemezsem nereye güveneceğim. Bunu ben kurmadım ki, biz kurmadım ki, üzerimizde bulduk. İstediğiniz kadar denetleyin, denetleme görevini verdiğiniz kişi de o” dedi.
Yolsuzluk iddialarına değinen Erdoğan, “Biz yola çıktığımızda 3Y başlığımız vardı: Yolsuzluk, Yoksulluk, yasaklar. Biz bunlarla mücadele etmeseydik bu noktalara gelmezdik. Göreve geldiğimizde Türkiye’nin milli geliri 230 milyar dolardı, şimdi Türkiye’nin geliri 800 milyar doların üstünde. Faizler ve Gayri Safi Hasıla, enflasyon rakamları ortada” diye konuştu.
Bu konuda bir rapora değinen Erdoğan, “İngiltere merkezli uluslararası şeffaflık örgütü var. 2002 yılında Türkiye yolsuzlukta 65. sıradaydı. 2013’te Türkiye 53. sıraya gerilemiş” dedi.
Gelişmelerin Türkiye ekonomisine etkisiyle ilgili soru üzerine Erdoğan, “Bu olayların Türkiye’nin ekonomisini etkilemesi artık mümkün değil. Ekonominin zemini sağlam. Türkiye’de istikrar ve güven var. Kendi içinde birbirine düşen bir hükümet olsaydı şimdiden tıpkı önceki hükümetler gibi dağılırdı” ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, paralel yapının yeni bir “imam” olgusunu ortaya çıkardığını ifade ederek, “Biz STK’lar değil, devlet içinde karar mekanizmaları içinde yer alıp da yanlışa sevk edenler varsa gereğini yapacağız. Bizimle ilgili özel bazı mahrem şeyleri araştıranlar varsa, bunun uluslararası nitelikleri varsa bunlara yerinde kalabilir diyebilir miyiz…Artık bir savcının veya bir mahkemenin veya tek hakimin verdiği kararla dinleme mümkün değil. O konuda siparişler vardı. Artık gayri hukuki dinleme bu ülkede kalmayacak. Dinleme paranoyasından Türkiye kurtulacak. Amirine itaat eden değil, abilerine itaat eden mantık vardı. Bir yargı imamı, emniyet imamı gibi imamları duyduk. Oysa biz imamı sadece camide bilirdik. Şimdi bir de alufte çıktı. Bunları konuşurken haya ediyorum. Biz hallere düşecek miydik! Bu hale nasıl geldik. buna çanak tutan işadamı, sanatçısı, başka kesimler var. Zarar çıktı ortaya. Ama iyi ki bu çıktı. Bunun sonu hayır olacak” dedi.
Paralel yapıya cemaat denilemeyeceğini söyleyen Erdoğan, “Bu cemaat değil, örgüttür. Cemaat hayır işi yapar. Yurtta öğrencileri paralarını alıp eve alacaksınız, gece kaldırıp başbakana bakanlara beddua ettireceksiniz. Karşı çıkanları da kapıya koyacaksınız bu mu cemaat, bu densizliktir” diye konuştu.
Paralel yapının yurtlarında ikna odaları olduğunu savunan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Eski Türkiye yok, yeni bir Türkiye var, Yeni Türkiye’de vatandaş kendi kararlarına saygı duyulmasını istiyor. Ben bunlara da ‘siyasi parti kurun’ dedim, artık imamlıkla alakası yok. Her şey ortada. Ben imam hatip mezunuyum, bir şeyler biliyorum. Pensilvanya kadar olmasam da, meleklerle ilgili öyle bir benzetme yapılıyor ki, dizilerinde öyle şeyler yapıyorlar ki insanları adeta şirke götüren tabloyu kendi televizyonlarında oynatıyorlar. Bunların vatandaşımızı ciddi anlamda rahatsız ettiğini biliyorum.”