Anneler öteden beri ‘barış’ diyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörün çözümünde annelere büyük görevler düştüğünü belirterek, “Anneler öteden beri ‘barış’ diyor, ‘huzur olsun’ diyor. Ama onların sesine hep kulak tıkandı” dedi.
Kılıçdaroğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Swiss Otel’de katıldığı toplantıda basın mensuplarınınsorularını yanıtladı. Barış süreciyle ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, kadınların barış sürecine destek vermesi gerektiğini belirterek, “Hangi anne çocuğunun ölmesini ister? Barış bu toplumun ortak talebidir, sadece Sayın Erdoğan’ın talebi değil. Barışı hep beraber desteklemek zorundayız. Bütün sorun şu; süreç kendi içinde sağlıklı, toplumsal uzlaşmanın sağlandığı bir süreç olacak mı, olmayacak mı? Toplumun kaygısı var. Bu kaygıların giderilmesi gerekiyor. Annelere elbette büyük görevler düşüyor. Anneler Sayın Erdoğan ‘barış’ dedi diye ‘barış’ demiyor. Anneler öteden beri ‘barış’ diyor, ‘huzur olsun’ diyor. Ama onların sesine hep kulak tıkandı. Onların sesi yeteri kadar değerlendirilmedi ve dillendirilmedi. Yeri geldi ‘niye konuşuyorsunuz’ dendi. Ben Cumartesi Anneleri’ne vurgu yaparken biraz da bu gerçeği gün yüzüne çıkarmak istedim. Yıllar yılı o anneler soylu bir duruş sergilediler. Çamurda, karda kışta direndiler. Onların sesi şimdi amacına ulaşacaksa elbette bundan da mutluluk duyarız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile dün yaptıkları görüşmenin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanıyla görüştükten sonra görüşlerimi ifade ettim. Görüşmenin içeriği konusunda Sayın Cumhurbaşkanı arzu ederse kamuoyunu bilgilendirir. Bu konudaki düşüncem bu çerçevede ben herhangi bir açıklama yapmış değilim” dedi.
Kılıçdaroğlu, 4. yargı paketiyle ilgili bir soru üzerine de, “Henüz paketi görmedim, Adalet Komisyonu’ndaki arkadaşlar değerlendiriyorlar, daha sonra bilgi verecekler. Hep beraber bakacağız” şeklinde konuştu.
Suriye’ye giden CHP heyetiyle ilgili bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, hükümetin Suriye politikasının doğru bir politika olmadığını savunarak, “Sayın Başbakan’ın kullandığı bir cümle var, batılı ülkeleri suçlarken diyor ki ‘Suriye konusunda kıyıda kalan iki üç ülke sorumluluk almaya başladı.’ O kıyıda kenarda kalan iki üç ülke hangisi? Türkiye, Katar Suudi Arabistan. Hani siz oyun kurucuydunuz, Orta Doğu’da istediğinizi yapıyordunuz. Bir başbakanın ‘kıyıda kenarda kaldık’ demesi Türkiye’yi hangi duruma düşürdüğünün çok açık net ifadesidir. Suriye konusunda bizim milletvekili arkadaşlarımızın niye oraya gittiğini bütün dünya biliyor, ama Recep Tayyip Erdoğan bilmiyor. Kadumi’nin ailesine bir sorsun bakalım. Hapiste gazeteciler var, yabancı gazeteciler var. Kaldı ki biz Suriye muhalefetiyle de görüşüyoruz. Biz Suriye’ye barışın, huzurun gelmesini istiyoruz. Muhalefet de diyor ‘Biz Esat’la görüşeceğiz.’ Biz Türkiye’de sağlıklı dengelerin oluşması için çaba harcıyoruz. Orada barışın gelmesini istiyoruz. O nedenle biz muhalefetle de, iktidar kanadıyla da görüşürüz. Önemli olan Suriye’ye barışın gelmesidir” diye konuştu.
Kılaıçdaroğlu, bugün mülteci kamplarında onbinlerce Suriyeli kadın olduğunu ifade ederek, “Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü. O kadınları o kamplarda hangi koşullarda yaşadığını kim sorguluyor? Kim Esad’a ‘bu kadınların sorunlarını çözün, bu ülkede barışı sağlayın diye gidiyor? Biz gidiyoruz. Bu istismar edilecek bir alan değildir. Biz Türkiye’nin çıkarları için oradayız, ülkenin Orta Doğu’da saygınlığı için, Orta Doğu’da barışın sağlanması için oradayız, Suriye’de barışın sağlanması için oradayız. Eskiden olduğu gibi Suriye ile aramızdaki ilişkilerin düzelmesi için oradayız. Suriye halkı ile Türk halk arasındaki dostluğun oluşması için oradayız. Ama bunu maalesef Erdoğan henüz kavramış değil” dedi.
Suriye’ye giden CHP heyetiyle henüz görüşmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Henüz yeni geldiler. Daha ben toplantı başladığında henüz bağlantı kuramamıştım. Gelirlerse kamuoyuna açıklarız, zaten gizli saklı bir şey yok” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, bir basın mensubunun, barış süreciyle ilgili kaygılarının ne olduğunu sorması üzerine de, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasasında değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden birisi şu; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Eğer biz hukuk devletiysek bütün kuralların hukuk çerçevesinde yürütülmesi gerekir. Hukukun dışına çıktığınız andan itibaren süreci gayrimeşru bir alan içine sokmuş olursunuz ve siz Batı’da da, Doğu’da da kendinizi anlatamazsınız. Devlet bütün sorunları hukuk içinde çözmek zorundadır. Temel kaygımız bu” dedi.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN MANTIKLA BAĞDAŞIR TARAFI YOKTUR”
Kılıçdaroğlu, “Anayasamıza göre, kadın ve erkek eşit haklara sahiptir, devlet bu eşitliğin hayata geçirilmesini sağlayacak önlemleri almakla yükümlüdür. Anayasamız güzel, yeni anayasa üzerinde de çalışıyoruz. Hemen hemen yeni anayasada da benzer cümle kuracağız. Kadın erkek eşitliğinin anayasal güvencesi getirilecek, arkasındanda da devletin kadın erkek eşitliğini sağlayacak önlemler alması gerektiği konusu da anayasa yer alacak. Yasal olarak sağlanan eşitlik, reel olarak sağlanmış mıdır? Eğer yasal olarak bir eşitlikten söz ediliyorsa bu var. Ama gerçek yaşamda böyle bir eşitlikten söz ettiğimiz zaman bunu yeteri kadar göremiyoruz. Demek ki yasal eşitliği, reel eşitliği paralel hale getirdiğimiz zaman kadın erkek eşitliğini sağlamış olacağız. Reel eşitliği sağlamanın birinci yolu kadınlar siyasete daha fazla girecek. Bu konuda CHP olarak biz yüzde 33 cinsiyet kotası getirdik. Bu çok önemli bir adım. Diğer siyasi partiler de eğer bu sürece katılırlarsa, onlar da benzer kotalar getirirse sanıyorum siyasette kadının önü büyük ölçüde açılmış olacak” dedi.
Reel eşitliği sağlamada ikinci adımın kız çocuklarının eğitiminden geçtiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Kadının eğitildiği bir toplumda, toplumun eğitildiğini kabul ederiz. Mademki dili anneden öğreniyoruz, ana dili diyoruz, kültürümüzü ilk anneden öğreniyoruz, eğitilmiş bir kadının çocuğunu da eğiteceğini herkesin bilmesi gerekiyor. O nedenle kız çocuklarının eğitimine toplum olarak her zamankinden daha fazla önem vermeliyiz. Gerekirse kaynak ayrılmalı, anneler teşvik edilmeli, aileler teşvik edilmeli ve kız çocukları mutlaka eğitim sürecini tamamlamalıdır” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, kadın-erkek eşitliğini reel anlamda sağlamak için kadının daha fazla çalışma hayatında yer alması gerektiğini vurgulayarak, “Üzülerek ifade ediyorum son 10 yılda kadın çalışma yaşamının büyük ölçüde dışına itildi. Bu anayasanın öngördüğü ‘kadın-erkek eşittir’ ilkesine aykırı bir gelişme ve yeni anayasada devlet ‘kadın-erkek eşitliğini sağlayacak önlemleri alır’ ilkesine de aykırı bir uygulama. Kadının daha fazla çalışma yaşamında yer alması gerekirken kentleşme süreciyle birlikte kadının çalışma yaşamının dışına çıktığını görüyoruz. Kırsal kesimde zaten kadın- erkek çalışıyor” dedi.
CHP olarak, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kabul ettiği 9 sigorta dalından biri olan aile sigortasını yaşama geçirmek istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, projeyi bırakmadıklarını ve bunu mutlaka sürdüreceklerini söyledi.
Kadına yönelik şiddetin çözümüne de değinen Kılıçdaroğlu, “Gazetelerin üçüncü sayfalarına baktığımızda şiddete uğrayan kadınların, öldürülen kadınların haberleriyle karşılaşıyoruz. Çağdaş, uygar bir toplumda bu tür haberlerin olmaması lazım. Kadına yönelik şiddet uygar bir toplumun benimseyeceği bir olay değil. Toplumun her kesiminin kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal bir duruş sergilemesi lazım. Bir erkek kadına yönelik şiddeti hangi gerekçeyle uygular. Bunun akılla mantıkla bağdaşır hiçbir tarafı yoktur. Kişilik zafiyeti olan, kişiliği gelişmemiş erkeklerin yaptığı bir uygulamadır. Kaba bir uygulamadır. Ne inanç açısından, ne entelektüel birikim açısından, ne de gelenek göreneklerimiz açısından kadına yönelik şiddeti haklı kılacak hiçbir gerekçe olamaz. Bunları belki söylemek, dillendirmek kolay ama önemli olan kadına yönelik şiddeti durdurmak. Devletin bu konuda yeterli duyarlılığı gösterdiği kanısında değilim. Kadın sığınma evleriyle ilgili yazılan haberleri dikkatle okuyorum. Belediye başkanlarımızın kadın sığınma evlerini yapmaları, yeterli donanımla donatmaları gerekiyor. Ama maalesef çok yetersiz. O nedenle sadece siyaset kurumu olarak bizlerin değil, kadınların da STK’ların daha fazla çaba göstermeleri gerekiyor” dedi.
“Dünyayı değiştiren kadındır” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, kadının elindeki gücün yeteri kadar topluma yansımadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Belki yüzyılların baskısı, belki oluşan gelenekler, belki kadının konuşmak değil de susmak zorunda bırakan uygulamalar. Bütün bunları yeniden gözden geçirmeliyiz” şeklinde konuştu.
Kılıçdaorğlu, Cumartesi Anneleri’nin yıllar yılı yağmurda, karda kışta arayışlarını kararlılıkla sürdürdüklerini de ifade ederek, şunları söyledi;
“Bir anne için çocuğun ne olduğunu bir başka anne ancak anlar. Evlat acısını yüreğinde en derinden hisseden kişidir anne. Toplumumuzun şöyle bir cümlesi var; ‘Allah kimseye evlat acısı vermesin’ deriz. Acaba elimizi vicdanımıza koyduğumuz zaman şu soruya sağlıklı bir yanıt bulabilir miyiz; Cumartesi Annelerinin o sessiz ve onurlu duruşlarını siyaset kurumu olarak biz yeterince değerlendirdik mi? Bazen polis gönderdik onları oradan atmak için. Hiç düşünmedik bu annelerin derdi nedir diye. Bizim toplumda acıyı yüreğine işleyen ama dile getirip söyleyemeyen binlerce kadın var. Bazen bunu filmlerde işledik, bazen şiirlerde, romanlarda dillendirdik. Ama eğer kadınlar dünyayı değiştirecekse ki değiştirdiklerine inanıyorum Cumartesi Anneleri o soylu duruşlarıyla bugün toplumun her kesiminin ortak kabul ettiği dramları dile getirmiş ve kabul ettirmiştir. O nedenle kadın kararlılık sergilediği sürece sonuç alır.”
iha