ALLAH Şirkten Başka Her Günahı Bağışlar
ALLAH ŞİRKTEN BAŞKA HER GÜNAHI BAĞIŞLAR
Ehlisünnete göre şirk koşmayıp büyük günah işleyen kişi işlediği günahı helal saymadıkça cehennemde sonsuza kadar kalmaz. Allah dilerse onu günahı nispetinde azab ettikten sonra cennete sokar, dilerse de onu affeder, azab etmeden cennetine koyar.
Ebu Said el Hudrî (r.a)’den rivâyete göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Mü’minlerin Cehenneme giren kardeşleri hakkında Rableri ile münakaşaları dünyada hak uğrunda olan mücadelesinden daha şiddetli olacaktır.” Ebu Said şöyle dedi: “Mü’minler Rablerine diyecekler ki: “Ey Rabbimiz! Bunlar bizim Mü’min kardeşlerimizdi. Bizimle birlikte namaz kılıyorlar bizimle oruç tutuyorlardı bizimle hacca gidiyorlardı fakat onları ateşe koymuşsun” Ebu Said diyor ki: “Allah onlara şöyle buyuracak: “Gidin onlardan tanıdıklarınızı oradan çıkarın.” Onlar da onların yanına gider onları yüzlerinden tanırlar onlardan bir kısmı dizlerine kadar ateş içersindedirler bir kısmı da topuklarına kadar ateşle kalmışlar. Onları çıkarınca: Ey Rabbimiz emrettiklerini çıkardık derler. Allah’ta onlara şöyle buyurur: Kalplerinde dinar ağırlığında İman olanları da oradan çıkarın. Daha sonra kalplerinde yarım dinar ağırlığında İman olanları da çıkarın buyurur. Daha sonra da kalplerinde zerre miktarı İman olanları da çıkarın buyurur. Ebu Said şöyle dedi. Kim bunlara inanmazsa şu ayeti okusun:
”(İnnallâhe lâ yağfiru en yüşrake bihî ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâü ve men yüşrik billâhi fegadifterâ ismen azîmâ – Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur.” (Nisa/48) (İbn Mâce, Mukaddime: 9)
Allah (c. c) bu ayette şirki asla affetmeyeceğini onun dışındaki günahları ise dilemesine bağlı olarak affedeceğini bildiriyor. Fakat Allah, başka bir ayette şöyle buyuruyor:
“De ki: “Ey kendi nefsi aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcı ve çok esirgeyendir.” (Zümer: 53)
Ebu Mecliz dedi ki:
“De ki: “Ey kendi nefsi aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcı ve, çok esirgeyendir.” (Zümer: 53) ayeti indikten sonra Rasulullah (s.a.s) bu ayeti Müslümanların karşısında minberde okudu. Bunun üzerine bir adam:
“Ey Allah’ın Rasulü! Allah’a ortak koşmak buna dâhil midir?” dedi. Rasulullah (s.a.s) sustu. Sonra bu adam tekrar ayağa kalkarak:
“Allah’a ortak koşmak buna dâhil midir, ya Rasulallah? Dedi. Rasulullah (s.a.s) sustu. Ve bu, üç sefer tekrarlandı. Bunu üzerine Nisa: 48 ayeti indi.” (İbn-i Münzir, İbn-i Cerir Taberi İbn-i Ömer’den buna benzer bir rivayet zikretti.)
Allah (c.c) şirk dâhil bütün işlenen günahlardan sonra halis ve geçerli bir tövbe yapılırsa ve Allahâ tam bir teslimiyetle teslim olup O’nun gönderdiği kitabımız Kur’an’a ve Hz. Peygamberimize tabi olunursa suçu affeder. Nitekim “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Allah şirk dışındaki bütün günahları affeder (Zümer suresi 53) ayeti kerimesinin ardından gelen ayetlerde bu duruma dikkat çekilip şöyle buyrulur:
“(Bundan böyle) size azap gelmeden önce, Rabbinize dön(üp tevbe ed)in ve O’na (gönülden) teslim olun. Sonra yardım olunmazsınız.” (Zümer/54) “Siz farkında bile değilken ansızın size azap gelip çatmadan önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’an’a) uyun.” (Zümer/55)
Ehli sünnete göre şirk koşmayıp büyük günah işleyen kişi, işlediği günahı helal saymadıkça cehennemde sonsuza kadar kalmaz. Muhakkak cennete girecektir. Eğer şirkin dışında işlediği günahtan tevbe etmezse Allah dilerse onu günahı nispetinde azab ettikten sonra cennete sokar, dilerse de onu affeder, azab etmeden cennetine koyar. Bu en doğru olan görüştür. Çünkü bu görüşü destekleyen çok deliller vardır.
Hz. Aişe (r.a) dedi ki: “Allah katındaki divanlar üçtür: Birincisi; Allah’ın önemsemediği, ikincisi; Allah’ın ondan hiçbir şeyi terk etmediği, üçüncüsü ise; Allah’ın affetmediği divandır. Allah’ın affetmeyeceği divan, Allah’a eş koşmaktır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Kim Allah’a eş koşarsa Allah ona cenneti haram kılar.” (Maide: 72)
Allah’ın önemsemediği divan, kulun sadece Rabbiyle kendi arasındaki meselelerde nefsine zulmetmesidir. Şöyle ki; oruç tutması gereken günde oruç tutmaması, kılması gereken bir namazı kılmaması gibi… Allah (c.c) bunlardan dilediğini affeder. Kendisinden hiçbir şeyi terketmediği divan ise kulların biribirlerine zulmetmeleridir. Onlara muhakkak kısas vardır.” (Ahmed, Hakim, Beyhaki, İbn-i Münzir, İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Merdeveyn, hakim ve Ahmed Şakir bu hadis için sahih demiştir)
Hiç Kimseye Allah Seni Affetmez Diyemeyiz.
Allah’ın azabından emin olmayan rahmetinden de ümit kesmeyen mü’min ne kadar günahkâr olursa olsun hiçbir kimseye ümitsizlik aşılayamaz, Şirk hariç işlediği günahlar için Allah seni affetmez diyemez. Çünkü böyle bir söz Allah’ın yetkisine müdahale olur. Allah dilerse kul hakkını bile hak sahibini razı ederek affeder.
Dımdım b. Cuşumel Yemani’den dedi ki:
“Ebu Hureyre bana şöyle dedi:
“Ey Yemani! Hiç kimseye; “Vallahi Allah seni affetmez” deme. Veya hiç kimseye:
“Allah seni hiçbir zaman cennete sokmaz” deme.” Dedim ki:
“Ey Ebu Hureyre! İnsan bu sözü kızdığı zaman kardeşine ve arkadaşına söyleyebiliyor.” Ebu Hureyre (r.a) şöyle dedi:
“Sen söyleme, çünkü Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğunu duydum:
“Beni israil’den iki adam vardı. Birinin ibadetleri çok iyiydi. Diğeri ise ibadetlerinde ihmalkârdı. Onlar birbirleriyle kardeş olmuşlardı, ibadetlerini iyi yapan kişi arkadaşının günah işlediğini görünce: “Ey arkadaş! Günahtan vazgeç” dedi. Arkadaşı ona: “Allah ile benim arama girme. Sen bana bekçi olarak görevlendirilmedin” dedi. Bir gün ibadetkar olan kişi arkadaşını büyük günah işlerken gördü. Ona şöyle dedi: “Yazıklar olsun sana, günahtan vazgeç.” Arkadaşı ona: “Rabbimle benim arama girme. Sen bana bekçi olarak görevlendirilmedin” dedi. Bunun üzerine ibadet kar olan: “Vallahi Allah seni affetmeyecektir” veya “Allah seni hiçbir zaman cennetine sokmayacaktır” dedi. Rasulullah (s.a.s) şöyle devam etti:
“Allah onların ruhlarını kabzetmek için melek gönderdi. Sonra Allah’ın huzurunda toplandılar. Allah, günahkar kişiye: “Rahmetimle cennetime gir” ibadetkâr olana: “Sen benim ne yapacağımı biliyor muydun? Benim sahip olduğum şeylerde tasarruf hakkına mı sahiptin ki böyle söylüyordun” buyurdu. Sonra meleklere: “Bunu ateşe sokun.” dedi.
Rasulullah (s.a.s) şöyle devam etti:
“Ebu’l Kasım’ın nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu adam öyle bir söz kullandı ki hem dünyası hem de ahiretini mahvetti.” (Ebu Davud, Ahmed Şakir bu hadis için sahih demiştir.)
İbn-i Ömer (r.a) dedi ki: “Biz Rasulullah’ın ashabı olarak nefsi öldüren yetim malı yiyen, yalan yere şehadet eden ve sılaı rahimi terk edenlerin cehenneme gireceği konusunda şüphe etmiyorduk. Ta ki: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur.” (Nisa: 48) ayeti ininceye kadar. Bu ayet indikten sonra şirkin dışındaki günahları işleyen kişinin mutlaka cehenneme gireceği konusundaki kesin hükmümüzü terk ettik ve hükmü Allah’ın dilemesine bıraktık.” (İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Cerir, Taberi)
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Allah’a ortak koşmadan ölen her nefse Allah’ın mağfireti söz konusudur. Dilerse onu affeder, dilerse azap eder.” Sonra: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur.” (Nisa: 48) ayetini okudu. (İbn-i Ebi Hatim)
Muharrem Günay