ADSIZ SANSIZ “MİLLETİM”
Bu ülkenin ihtiyacı kurucu asli unsurun yani Türklüğün hem içinde hem de ruhunda yer bulamadığı anayasa hemi..?
Adamın yürürlükte olanı bile “takmam, uymam, kabullenemiyorum” dediği “yeni anayasa” terör ve etrafımızdaki yangınla uğraştığımız şu netameli süreçte gerçekten vazgeçilemez ihtiyacımız mı?
Muhteremin geçmişte sadece İstanbul Belediye Başkanı iken yani 1993 yılında “özenti” saydığı fakat zamanla aynı kişinin devran değişip de (en tepeye çıkartılmasına) rağmen Cumhurbaşkanlığı unvanının dahi kendisini kesmeyip kişiye özel başkanlık istemi olmazsa olmazımız öyle mi?
Oysa;
Sen ki, Cumhuriyetin kuruluşundan beri devletin valilik, belediyeler veya onların gözetimindeki kurumlar eliyle yoksul vatandaşına verdiği (gıda, yakacak veya başka ad altındaki) yardımları; Recep Tayyip Erdoğan cebinden veriyor sanan gariplerim.
Ki, bir yerde onun verdiğini sanmanız gayet normal çünkü her yerde sanki babasının malını dağıtıyormuş gibi anlatıyor.. Sadece o mu? Dağıtımı yapan devletin görevlisi de onun verdiğini söylüyor, söylemek zorunda bırakılıyor!!!
Sen, malum Gölge’nin anında yaptığı zamlarla yarısı geri alınan 1300 Tl’ ye sevinen asgari ücretlilerim…
Sen, ürettiği ürünü para etmeyip elinde kalan, bankaya yada tüccara sürekli borçlu olan, bağı, bahçesi, tarlası, traktörü hacizli çiftçim, köylüm, kümesçim ve besicim…
Sen emekli öğretmenim, 1500 – 2000 Tl maaşınla kasabı, manavı unutmuşken…
Sen, muhteremi, onun etkisiz elemanını ve dahi çeşitli sıfatlar almış ümerayı korumak için gece – gündüz çabalayan vede bahse konu zevatın terör örgütüne (şahsi menfaatleri için) teslim ettiği yurt parçasına yeniden bayrağımızı dikmek için canını, kanını veren askeriyle-polisiyle güvenlik güçlerimiz.
Senin bu şanlı mücadelende seni soğuk kumanyaya mahkum edip, hatta zaman zaman bundan bile mahrum bırakmışken..
Sen, çoluğuna çocuğuna iyi bir gelecek güzel bir ad bırakmak için debelen dur..
Hatta, muhteremlerin bebeleri çürüğe-çarığa ayrılıp olmadı parayla bedelli yoluyla teskere almışken; sen bu uğurda şehit yada gazi ol!
Ve…
Sen işçisiyle, memuruyla bordo mahkûmlarıyla açıklanan son ekonomik verilere göre tam 25 milyon kişinin çeşitli adlarda kullandıkları kredilerle bankalara borçlu olduğu ülkemin insanları…
Sana “Bir lokma, bir hırka” edebiyatını çok güzel yapan ve kitlelere de bunu çok iyi satan malum uzun adam; Ankara ve İstanbul’daki saraylarda debdebe içinde yaşayıp. 300 milyon dolarlık mütevazi(!) uçağıyla arz küresinde gitmediği yer bırakmadı..
Giderken hiçbir zaman beslemelerini ve yardakçılarını da unutmadı…
Hem onları devlet kesesinden yedirip, içirip, gezdirdi, hem de kimine iş bağladı kimini de “yeme de yanında yat” babında harcırah zengini bile yaptı…
Evet adsız sansız “milletim” bütün bunları hem de senin gözünün içine baka baka yaptı. Devletin TRT’si ile yandaş televizyonlarında sabah akşam gösterdi ve üzerine devlet eliyle çöktürdüğü gazetelerinde boy boy fotoğraflarıyla yayımlattı.
Kendisi ve kendisine yakın olanlar, han-hamam, saraylar, gemiler, villalar, işyerleri, hastaneler, AVM’ler, yatlar, katlar, kutu kutu veya kamyonetlerle taşınan bol sıfırlı paralara sahip olurlarken…
Sana sadece şükretmeni tavsiye ettiler…
Örnek olarak da sürekli sana, Afrika’dan Uganda’yı, Sudan’ı, Asya’dan ise Afganistan veya Bangladeş’i misal verdiler. Oralardaki perişanlığı sana anlatıp, gösterdiler…
Oysa sana hiçbir zaman hadi İsveç’in, Almanya’nın, Hollanda’nın seviyesine ulaşmak zor diyelim de, mesela İspanya’nın, İtalya’nın yaşam seviyesinden ve refahından bahsetmediler…
Adamlar binlerce kilometre uzaktan gelip, senin güneşinden, dağından, denizinden faydalanırken. Sen, değil yurt dışı seyahatler ülke içinde birkaç şehri bile gezip göremedin..
Hasılı “dünya nimetleri senin neyine? Sen kıt kanaat geçinip oğlunu everip kızını çıkartıp bir de Hacca gidebildiysen ne mutlu sana” deniliyor!
Sende bunu hiç sorgulamadan boynunu büküp anında kabulleniyorsun…
Şimdi gelelim can alıcı soruya:
Peki sen bunları hak ediyor musun?
Vallahi hiç kusura bakma amma, “celladına çoktan aşık olmuş” bir gönüllü olarak;
Evet fazlasıyla ediyorsun!
Onun için hiç boşuna sızlanma…!!!
Ha unuttum sanma, sahi sana, seni 14 yıldır yönetenlerce sürekli “milletim” denip duruyor.
Hakikatten senin adın sanın yok mu?
Yoksa senin binlerce yıllık adın ve geçmişin yokta; sen kaya kovuğundan mı çıktın?
Kısaca sen kimsin? İsmine dahi tahammül edilmeyip üstüne adının dahi olmadığı bir anayasaya gerçekten ihtiyaç duyuyor musun?!!
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!