BABASI BELLI OLMAYAN ÇOCUK DOĞMADAN ÖLDÜ
Babası belli olmayan çocuk doğmadan öldü
Lice’de meydana gelen olayın ardından medyada bazı köşe yazarları ne yapacaklarını, neyi söyleyeceklerini şaşırdılar. Zira Lice’de karakol yapımını bahane ederek askerimize karşı kışkırtılanların ne yaptığı, bu olayın ardından PKK terör örgütünün şerefsizce bir askerimizi kaçırmasını bilmelerine rağmen “aman ha” dolu cümlelerle AKP’nin PKK ile yürüttüğü müzakere sürecine sarılmaya başladılar. AKP’nin başlattığı ve “dirençözüm” dediği twitter konu başlığını yazılarına ana hedef olarak yerleştirdiler.
Ama hala şunu anlayamadılar, bilseler bile söyleyemiyorlar, AKP’nin geride bıraktığımız yılın Aralık ayında başlattığı ve süreç adı verilen konu daha başlamadan bitmişti aslında! Ortada “çözüm de çözüm” diyerek dolaştırdıkları babası belli olmayan çocuğun aslında ölü doğduğunu en iyi bunların anlaması gerekirken, bir türlü bunu anlayamadılar.
Türk Milleti’nin PKK ile müzakere sürecine ve bunun yürütülüş biçimine asla onay vermeyeceği ta en başından belliydi. Bunun nedenleri arasında pek çok konu başlığı sıralanabilir. Aylardır da zaten bu köşeden elimizden geldiği, dilimizin döndüğü kadar bunları anlatmaya çalışıyoruz. Fakat bir konu var ki işte o neden adına süreç denilen işlere Türk Milleti’nin onay vermeyeceğinin esasını oluşturuyor. AKP’nin her konuda sergilediği ancak terör konusunda daha da çok göze batan “samimiyetsizliği” Türkiye’nin yüz yüze kaldığı terör sorunun AKP ile asla ama asla çözülemeyeceğinin en büyük sebebidir.
Daha önce defalarca kez “terör örgütü ile görüşen şerefsizdir, namussuzdur, alçaktır” türünden cümleleri Başbakan Erdoğan dahil birçok AKP’linin defalarca kez ifade etmiş olması ve özellikle de MHP’ye yönelen millet iradesinin bu yolla yönünü değiştirerek kendilerine iletme, başka bir ifade ile oy elde etme çabası bugün AKP’nin sadece elini kolunu değil her yerini bağlayan en temel mesele oluyor. Zira o “şeref” masallarının AKP’liler tarafından anlatıldığı dönemde tüm medya kuruluşları günlerce bunu yazıp çizmiş, televizyonlar adeta başka birşey yayınlamaz olmuştu. Durum böyle olunca milleti o dönem ikna edenler ne yazık ki bu dönem kendi ikna ettikleri konuyu aşmamaktalar.
Şüphesiz ki bunun en temel sebebi MHP’nin yıllardan bu yana her meselede olduğu gibi AKP’ nin terörle mücadele konusunda da uyguladığı politikayı son derece yakından takip edip, son derece doğru yerde durup, başlangıçta söylediği eleştiri ve fikir verme namına ne varsa hepsiyle aynı istikrar ile siyasetini sürdürmüş olmasıdır. Geçmişte belki MHP’ye hak vermeyenler, “Başbakan dedi ya, terör örgütü ile görüşmüyorlarmış” diyenler aradan zaman geçip Başbakan Erdoğan’ın bebek katili ve terör örgütü PKK ile görüşmeye başlamasının ardından, açık yüreklilikle “Devlet Bahçeli’nin haklılığını görememişiz” diyebiliyorlarsa zaten artık AKP’nin adım atacak yeri kalmamış demektir.
Bugün yaşanılan durumda budur. Süreç dedikleri dönemin başladığı günlerde “A planı olmazsa B planımız var, o da olmazsa C. Tüm planlarımızı yaptık” türünden açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan ve AKP bugünlerde adım atacak yer bulamıyorsa kendi kazdığı kuyuya kendisinin düşmesindendir. Kendi yaptığı silahın kendisini vurmasındandır.
Şu net bir şekilde anlaşılmıştır ki hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, hangi metodu uygularsanız uygulayın, ister silahlı isterseniz silahsız mücadele deyin ama neyi söylerseniz söyleyin, AKP ile terörün çözümü konusunda hiç bir şeyin başarıya ulaşması mümkün değildir. Karmaşa, kaos, çatışma, akan kan ve göz yaşı daha da artar o kadar. Bu açıdan baktığınızda AKP ile terör konusunda güya çözüm aramak yanan sobaya benzin dökmek gibidir. Çünkü AKP’nin varlığı zaten terör örgütüne yol açan en önemli konudur. Türk Milleti haricinde herkese bilerek yada bilmeyerek, AKP bu dalda en iyi hizmeti yapar.
Bu saatten sonra artık Türkiye ve Türk Milleti’nin iyiliğini düşündüğünü söyleyen herkes “şimdi neler olabilir?” sorusunu sıkça düşünmelidir. Elbette ki bunu yapmadan önce AKP’nin PKK terör örgütü ile müzakeresinin geldiği noktada neyin var olduğunu iyi anlamak gerekir.
Herşeyden önce AKP, Türk Milleti’ne yapılabilecek en büyük ihaneti yaparak PKK’nın Kürtlerin temsilcisiymiş gibi gösterilmesine büyük katkı sağlamıştır. Kürtler, Türk Milleti’nden kasıtlı kullanılan bir takım sözler ve ifadeler sayesinde ayrıymış gibi gösterilmeye de çalışılmıştır. Nevruz Günü Diyarbakır’da sözde barış adına sergilenen kepazelik hala hafızlarımızda iken bunun aksini iddia edebilecek olabilir mi?
İkinci ciddi mesele PKK’nın bu dönemde güçlenmiş olduğu gerçeğidir. Hiç olmadığı kadar geniş bir propaganda alanını ve imkanını yakalayan PKK terör örgütü, bunu kullanmış ve örgüte katılan kişi sayısında PKK’nın tarihindeki en büyük noktalardan birine ulaşılmıştır. Sadece üç ay içerisinde iki binden fazla kişinin terör örgütüne katıldığına dair haberlerin varlığı herkesin malumu olmuştur.
Diğer yandan PKK’nın sınır dışına çıkmasıyla ilgili resmi kaynaklara dayanan haberlere göre bu oran %10’lar düzeyinde kalmışsa demek ki PKK “sınır dışına çekiliyoruz” bahanesiyle kandırdığı gençleri rahat rahat sınırın dışına, Kandil’deki terör kamplarına taşıyabilmektedir. Terör örgütüne katılanların, PKK’nın üst kadrosundan gelen açıklamalara göre adına “yeni konsept” dedikleri şartlar için eğitilmeye başlandığı düşünüldüğüne ne derecede sıkıntılı bir döneme doğru sürüklendiğimizi anlatmak için her halde süslü tanımlamalar kullanmamıza gerek yoktur.
Bakmayın siz birilerinin “şehit gelmiyor işte” ile başlayıp devam eden cümlelerine. Söylemek içimi dağlıyor, Allah esirgesin diye dua ediyorum ama ifade etmek zorundayım, böyle giderse şehitler kervanı önümüzdeki dönemde daha da artar. AKP’nin kıvranmasına rağmen sesini bugünlerde çıkaramaması ve dün eleştirdiği gençlerin metodunu kullanarak siyaset yapmaya çalışması, twitter da “dirençözüm” demesi bu yüzdendir.
İSMAİL ÖZDEMİR/ ORTADOĞU