‘Mahkemede konuşun’ demek tehdit mi?
‘Mahkemede konuşun’ demek tehdit mi?
YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 7 Mayıs 2024 tarihindeki MHP Grup toplantısında “Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz şudur:
Mezkur iddianame ilgili mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreci derhâl başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. CHP’sinden İP’ine kadar malum partiler neyi biliyorsa acilen mahkemeye yetiştirmelidir.” Açıklamasında bulunmuştu.
Sinan Ateş cinayeti işlendiği günden beri, sadece ideolojik takıntılarla ve MHP ile olan hesaplaşma arzusuyla hareket eden siyasilerden, hukukçulardan, yazarlardan, yorumculardan oluşan ekip, bu davete uyup Sinan Ateş davasının mahkemesine gelip belge ve bilgi sunmadılar. Aylardır ekran köşelerini ve gazete sayfalarını bir savcı ve hâkim edasında mahkeme salonuna çevirip, MHP ile Ülkü Ocaklarını kurulduğu günden itibaren suç örgütü gibi gösterenlerin kendileri bu davete uyup mahkemeye gelmeyince, MHP bu sefer Sinan Ateş davası için mahkemeye siyasetçilerden gazetecilere, hukukçulardan akademisyenlere kadar oluşan 154 kişilik bir listeyi verdi. MHP’nin bu listeyi vermesinden sonra adı geçen 154 kişinin çoğu ve onlar üzerinden yine MHP’yi hedef alanlar, “MHP 154 kişiyi tehdit ediyor, MHP 154 kişiyi fişlemiş” gibi sahte demokrat nutukları atmaya başladılar.
MHP diyor ki: Bu isimler mahkemede dinlensin, bunların elinde hangi belge, bilgi varsa hepsi resmi kayıtlara girsin…
Bunun neresi fişleme, neresi tehdit oluyor?
Zaten açıkca ekranlardan her türlü yalanı konuşmuyor musunuz, gazete köşelerinde, sosyal medyada her türlü iftiraları atmıyor musunuz?
MHP sizi gizlice takip edip, telefonlarınızı yasa dışı dinleyip size suçlamada mı bulundu? MHP ve Ülkü Ocakları üzerinde alenen gerçekleştirdiğiniz kara propaganda karşısında hukuki yolla hakkını arıyor ve “Gelin hukuk yoluyla ne biliyorsanız anlatın”diyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında bu konu hakkında da “Bazı çevreler MHP’ye karşı çok büyük haksızlıklar, iftiralarda bulunmuşlardır. Bunların toplamı 154 kişidir. Şu görmüş olduğunuz liste kimin hangi gün, hangi saatte, hangi programda, nasıl, kimlerle konuştuklarının, MHP’ye hangi hakaretleri yaptıklarının toplamıdır. Bu dosya elimizdedir. Günü geldiğinde bu dosya eyleme de geçecektir. Eylem hukuki nitelikli olacaktır. Bizi hedef gösteriyorlar saçmalığından da korkaklığından da kendilerini kurtarsınlar. Hukuk zemininde mutlaka hesaplaşacağız.” açıklamasında bulunarak konuyu daha anlaşılır kılmıştır. Anlamak istemeyeni de zaten zekâ özürlü kategorisinde değerlendirmek gerekir.
Ankara’nın göbeğinde işlenen bir cinayetin sebep ve sonuçları elbette konuşulacak, elbette bu konu üzerinde yazılacaktır. Olayın her boyutunun ortaya çıkarılması zaten hukukun gereğidir. Buna kim ne diyebilir? Buradaki mesele, konuyla ilgili MHP ve Ülkü Ocaklarının topyekün suçlanması ve bunların iftira derecesine ulaşmasıdır. Bu cinayetin nedenleri, gelişmeleri ve sonuçları hukuka uygun ve objektif sorgulanmalıdır. Bu çevreler, bu konuyu MHP ve Ülkü Ocaklarının ayağına pranga vurma malzemesi olarak kullanmak istemektedir. Oysa suç, sadece suçluları bağlar…
Bu 154 kişilik listenin büyük bir bölümü, on binlerce kişiyi öldürmüş terör örgütü PKK’yı ve uzantısı DEM’i her manada destekleyen değil mi? Bunların çoğu onbinlerce askerin, polisin, vatandaşın katili olan teröristbaşı Öcalan’ın, terörist Demirtaş’ın ve diğer PKK’lıların özgürlüğünü isteyenlerden oluşurken MHP ve Ülkü Ocakları hakkında bunların hangi yorumu objektif olabilir?
154 kişilik liste konusunu bu açıdan değerlendirirseniz daha sağlıklı sonuçlar çıkarabilirsiniz.
Yıldıray Çicek
KAYNAK: Türkgün