Dolar 34,5424
Euro 36,0063
Altın 3.006,41
BİST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 9°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
9°C
Parçalı Bulutlu
Paz 10°C
Pts 11°C
Sal 12°C
Çar 13°C

TÜRKÇÜLÜK MİLLİYETÇİLİK VE ÜMMETÇİLİK ANLAYIŞIMIZ

01/05/2023 23:48 | Son Güncellenme: 01/05/2023 23:51
A+
A-

TÜRKÇÜLÜK MİLLİYETÇİLİK VE ÜMMETÇİLİK ANLAYIŞIMIZ

Bugün 3 Mayıs Türkçüler Günü, 1944 yılında CHP/İNÖNÜ iktidarı döneminde eza ve cefa çeken, tabutluklarda işkence gören Alparslan TÜRKEŞ ve Nihal ATSIZ ve arkadaşlarını rahmetle ve minnetle anarken bu günkü yazımızı onların aziz hatıralarına ithaf ediyorum.

Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin özel adıdır; Türkçülük Türk milletini sevmek demektir. Türkçü kelimesinin sonundaki “çü” eki taraf olmayı ifade eder. Türkçü; Türk taraftarı, Türk’ten ve Türk milletinden yana taraf olan insan demektir.

Ziya Gökalp’e göre Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir. Yükseltmek ilimde, kültürde, dinde, teknolojide, sanat vs alanlardadır. Bir milletin yükselmesi başka bir milletin gözyaşlarıyla değil, milleti oluşturan fertlerin el ele, gönül gönüle vererek çalışmasıyla olur. Ziya Gökalp Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak terkibini Türkçülüğün Esasları’nda şöyle açıklamaktadır: “TÜRK MİLLETİNDENİZ dediğimiz için dilde estetik, ahlakta, hukukta, hatta dini hayatında ve felsefede Türk kültürüne (Türk zevkine, Türk vicdanına göre) bir orijinallik, bir şahsilik göstermeye çalışacağız. “İSLÂM ÜMMETİNDENİZ” dediğimiz için, bize göre en mukaddes kitap Kur’an- Kerim, en mukaddes insan Hazret-i Muhammed, en mukaddes mâbed Kâbe, en mukaddes din İslâmiyet olacaktır. “BATI MEDENİYETİNDENİZ” dediğimiz için de ilimde, felsefede, fenlerde vesair medeni sistemlerde tam bir Avrupalı gibi hareket edeceğiz.”(Türkçülüğün Esasları 73,74)

Gökalp’in açıklamalarından da anlaşılacağı gibi “Millet ve Ümmet” kavramları birbirinin zıttı kavramlar olmayıp biri diğerini tamamlayan kavramlardır. Bizler elhamdülillah Hz. Muhammed’in ümmeti olmakla İSLAM ÜMMETİNDENİZ, Türk olmakla da TÜRK MİLLETİNDENİZ.

Türk milliyetçiliği hareketinin merhum lideri Alparslan Türkeş; Türkçülük ve milliyetçilik anlayışımızı aşağıdaki şekilde açıklamıştır:

“Türkçülük, milliyetçilik anlayışımız; manevi şuurlanmaya dayanır. Bu temel üzerinde Türklük şuuruna erişmiş, samimi olarak ben Türk’üm diyen herkes Türk’tür. Türkçülük ve Türk’ün tayininde, sapık ölçülere özellikle mezhepçiliğe, coğrafyacılığa, laboratuar ırkçılığına inanmıyoruz. Başka milletleri küçük gören, dünya barışını tehlikeye koyan antropolojik ırkçılık Türk Milliyetçilik ülküsünün dışındadır. Milliyetçilik anlayışımız, maneviyatçı, akılcı, demokratik, çağdaş bir milliyetçiliktir. Nazist Hitler ırkçılığının komünist ırkçılığın, her türlü antidemokratik, insan sevgisine dayanmayan emperyalist ırkçılığın karşısındayız. ( 9 IŞIK, s.59)

“Türk Milliyetçiliği ne demektir? Türk Milliyetçiliği, Türk Milletine karşı beslenen derin sevgi, bağlılık duygusunun, müşterek bir tarih ve müşterek hedeflere yönelme şuurunun ifadesidir. Türk Milliyetçiliği insani duygularla beslenen bir anlayıştır. Türk Milliyetçiliği kin ve garazı esas almayan, sevgiyi esas alan bir düşünce tarzıdır. Milliyetçilik; milletini sevmek, vatanını sevmek ve milletinin tehlikelere karşı korunması için her fedakârlığı göze almak duygusu ve düşüncesidir. (9 Işık, s.88)

…Türk Milleti dediğimiz gerçek nedir? Bugün Türk Milleti dediğimiz gerçeği şu şekilde tarif etmek mümkün. Müşterek bir tarihten gelen ve müşterek bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatmış ve bugün de aynı devletin sahibi ve aynı devletin bayrağı altında ve sınırları içinde yaşayan insan topluluğu Türk Milletini teşkil etmektedir.” (9 Işık, 59)

TÜRKEŞ bir başka yazısında ise şöyle der: “Türklük gurur ve şuuru İslam ahlak ve faziletine, oy toplama endişesi ve siyaset riyakârlığının üstünde kalarak samimiyetle bağlıyız. Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlak ve fazileti, milletimizi meydana getiren manevi unsurların tam ve ahenk içinde birleşmesidir. Maddi kalkınmamız ancak böyle bir yüce temel üzerinde yükselirse bir mana taşır, bir değer kazanır, milliyetsiz bir yükselmenin, ahlaksız bir kalkınmanın imkânı yoktur… Pek az olmakla birlikte, bazı kimselerin milliyetçilikle İslamiyet’i çatıştırmağa çalıştıklarını görmekteyiz. Böyle bir tutum yanlıştır, abestir, cahilliktir, şuurlu bir şekilde yapılıyorsa ihanettir, nifaktır. Mücadele farklı, hatta birbirine düşman mefkureler arasında olur. Halbuki Türklükle İslamiyet bin yıldan beri aynı mukaddes potada kaynaşmış, etle tırnak misali ayrılması imkansız bir hale gelmiştir. Türk Milleti, Müslüman olmakla içtimai nizamın ve dini hayatın en yüce değerlerini kazanmış ve İslam, Türk Milleti ile emsalsiz yiğitlik ve iman aşkına sahip bir mücahit bulmuştur… “Türk müsün, Müslüman mısın?” gibi sorular cehaletten ileri geliyorsa aptalcadır. Aksi takdirde haincedir. Milliyetçiliği reddeden bir “dincilik” anlayışı ve İslamiyet’e düşman bir milliyetçilik anlayışı bize yabancıdır, bizim dışımızdadır…” (Türkeş, Temel Görüşler, 179-180) diyordu.

TÜRKÇÜLÜK VE MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞIMIZ IRKÇILIĞI REDDEDER.

Türkçülüğün Esasları’nın yazarı Ziya Gökalp:

“Millet, dilce müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden meydana gelmiş bulunan kültürel bir zümredir” der ve şöyle devam eder: “Bir adam kanca müşterek bulunduğu insanlardan ziyade, terbiyece ve ana dilce müşterek bulunduğu insanlarla beraber yaşamak ister. Çünkü insani şahsiyetimiz, bedenimizde değil, ruhumuzdadır. Maddi meziyetlerimiz ruhumuzdan geliyorsa, manevi meziyetlerimiz de terbiyesini aldığımız cemiyetten geliyor.” (Z. GÖKALP. Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri s.227,)

Göklap, bu yaklaşımını da şöyle açıklamıştır:

“… Memleketimizde vaktiyle dedeleri Arnavutluk’tan yahut Arabistan’dan gelmiş milletdaşlarımız vardır. Bunlar Türk terbiyesiyle büyümüş ve Türk mefkûresine çalışmayı itiyat etmiş görürsek sair miletdaşlarımızdan hiç tefrik etmemeliyiz. Yalnız saadet zamanında değil, felâket zamanında da bizden ayrılmayanları nasıl milliyetimizden hariç telâkki edebiliriz. Hususiyle, bunlar arasında milletimize karşı büyük fedakârlıklar yapmış, Türklüğe büyük hizmetler ifa etmiş olanlar varsa, nasıl olur da bu fedakâr insanlara ‘siz Türk değilsiniz’ diyebiliriz. Filhakika, atlarda şecere aramak lâzımdır, çünkü bütün meziyetleri sevk-i tabiîye müstenit ve irsî olan hayvanlarda da ırkın büyük bir ehemmiyeti vardır. İnsanlarda ırkın içtimaî hasletlere hiçbir tesiri olmadığı için, şecere aramak doğru değildir. Bunun aksini meslek ittihaz edersek, memleketimizdeki münevverlerin ve mücahitlerin birçoğunu feda etmek iktiza edecektir. Bu hal câiz olmadığından ‘Türküm’ diyen her ferdi Türk tanımaktan, yalnız Türklüğü hıyaneti görülenler varsa, cezalandırmaktan başka çare yoktur” (Gökalp, Türkçülüğün Esasları,18-19).

GÖKALP’e göre millet, coğrafi, ırki ve kavmi bir zümre değildir. Yine millet bir imparatorluk içerisinde yaşayanların toplamı da değildir. GÖKALP’e göre millet, iradi bir kavramda olamaz. Çünkü her ferdin milliyeti, onun keyfine, iradesine tabi bir şey değildir. Görünüşte fert kendisini şu yahut bu millete mensup kabul etmekte hür zanneder. Hâlbuki fertte böyle bir hürriyet yoktur. Bir millete mensup olmak bir noktada kader işidir. Fert bir millet içerisinde hayata gelir ve o milletin terbiyesini alarak yetişir ve o kültürel zümreye dâhil olur. Yani bir

millete mensup olmak tercih işi değil bir noktada kader işidir. GÖKALP’ e göre millet eğer coğrafi bir zümre olsaydı bugün İran’da yaşayan Türklerle Farsların bir millet olmaları gerekirdi.

GÖKALP’in fikirlerinden öğrendiğimize göre millet, ırki ve kavmi bir zümre de değildir. Çünkü tarihten önceki devirlerde bile saf ve karışmamış bir ırk bulmak mümkün değildir. Millet kavmi bir zümre de olamaz, çünkü milletler akraba veya çeşitli kavimlerin tarih içerisinde karışıp kaynaşmasından ve kültürel bir zümreyi oluşturmasından meydana gelmiştir. Millet aynı zamanda bir imparatorluk içerisinde müşterek bir siyasi hayatı yaşayan insanların toplamı da olamaz. Çünkü imparatorluklar çok ulusludurlar. Millet dini bir kavram da değildir eğer öyle olsaydı aynı dinden olanların ayrı ayrı değil aynı milletten/Şuubtan olmalarım gerekirdi. Aynı dinden olanlar bir milleti değil inanç birliğinden dolayı aynı ümmeti oluştururlar. Yüce dinimiz İslamiyet milletleri imha etmek için değil ihya etmek için gelmiştir.

O zaman millet nedir? Millet tarih boyunca bir arada yaşamış, şimdi yaşayan ve gelecekte de bir arada yaşama arzusuna sahip ve aynı kültürden oluşan insanların oluşturduğu bir kültürel topluluktur. Milliyetçilik ise bir millete mensubiyet şuuru ile bağlı olmak, o milleti sevmek ve o milleti ve milleti oluşturan kültürel değerleri benimsemek, korumak ve geliştirmek duygu ve düşüncesinden ibarettir.

Türk fikir hayatının en önemli kalemlerinden birisi olan Ziya Gökalp, ne yazık ki günümüze kadar yeterince anlaşılamamış ve fikir hayatımızda hak ettiği yeri bulamamıştır. Ondan başka Millet ve milliyetçilik kavramlarını enine boyuna irdeleyen ve sistematik bir hale getiren fikir adamı çok az yetişmiştir. Gökalp’in Türkçülüğü eleştirenlere en güzel cevabı aşağıdaki şiiridir. Unutmayalım ki Sayın R. Tayyip Erdoğan bu şiiri okuduğu için hapis yatmıştır.

ASKERE DUA

Elimde tüfenk, gönlümde iman,

Dileğim ikidir: Din ile vatan…

Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,

Sultan’a imdad eyle Yarabbi!

Ömrünü müzdad eyle Yarabbi!

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Yolumuz gazadır, sonu şehadet,

Dinimiz ister sıdk ile hizmet,

Anamız vatandır, babamız millet,

Vatanı mamur eyle yarabbi! .

Milleti mesrur eyle Yarabbi!

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Sancağın tevhid, bayrağım hilal,

Birisi yeşildir, ötekisi al,

İslam’a acı, düşmandan öc al,

İslam’ı abad eyle Yarabbi!

Düşmanı berbad eyle Yarabbi!

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Minareler süngü, kubbeler miğfer,

Camiler kışlamız, müminler asker,

Bu ilahi ordu dinimi bekler,

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Allahu Ekber, Allahu Ekber.

Şimdi 1944 yılında eza, cefa çeken, hapis yatan, tırnakları sökülen Türkçülere vefa zamanıdır. 3 Mayıs’ı anmaktan daha çok anlamaya ve geleceğimizi ona göre şekillendirmeye ihtiyacımız vardır. Dün, 1944 yılında Türkçülük-Milliyetçilik düşmanı olanlar bugün de çeşitli adlar altında ve gruplar halinde yine Türkçülerin ve Türk Milliyetçilerinin ve Türk milletinin düşmanlarıdır. Bunu asla unutmayalım.

 

MUHARREM GÜNAY (SIDDIKOĞLU)