İYİ BİR MÜ’MİN OLMAK İÇİN NAMAZ KILMAK ORUC TUTMAK YETERLİ MİDİR?
İYİ BİR MÜ’MİN OLMAK İÇİN NAMAZ KILMAK ORUC TUTMAK YETERLİ MİDİR?
Yüce Allah, namaz kılan ve zekâtını veren kulları için ebedi mutluluk yurdu olan cennetler hazırladığını beyan ederek, şöyle buyurmaktadır:
“İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz ikâme edip, zekât verenlerin Rabb’ leri katında ecirleri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”(Bakara: 277)
Âyet ve hadislerde iyi ve erdemli olmak için sadece namaz kılmanın yeterli olmadığına dikkat çekilerek, iyi ve erdemli olmak istiyorsanız, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda ve sokakta kalmış kimsesizlere yardım edin, namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin buyrulmaktadır:
“(Ey ibadet edenler!) İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. (Önceki Hıristiyanlar doğuya, Medine ve civarındakiler ise kuzeybatıya düşen Beyt-i Makids’e yüzlerini dönerek, Müslümanlarda önce Beyt-i Makdis’e dönerek ibadet ediyorlardı. Burada gerek böyle gerekse namazda selam verirken yüzü doğu ve batıya dönerek selam vermek ve namaz kılmak kastedilmektedir.) Fakat iyi ve erdemli (muttaki) kişi; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab’a (Kur’an’a) ve peygamberlere inanıp malı(nı), sevgisine rağmen (Allah rızası için) akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda/sokakta kalmışlara, dilenenlere ve boyunduruk altında bulunanlara (kurtulmaları için) veren, namazı ikâme eden, zekâtı veren, ahitleştiği zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredendir. İşte (imanlarında, yaptığı iyilik ve tatta) doğru olanlar onlardır. Ve takvaya erenler de onlardır.” (Bakara: 177)
Nitekim Sevgili Peygamberimiz de şöyle buyuruyor:
“Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.” (Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
“Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (a.g.e. h. No: 8436)
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.” (Maide:55) buyrulmaktadır.
Müslümanın dostu ancak müslümandır. Müslümanların Maide suresi 45. ayette dostlarının kimler olduğu açıklanmaktadır. Bunlar:
• 1. Allah
• 2. Allah’ın Resûlü
• 3. Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak namaz kılan, zekât veren müminlerdir.
Ayette müslümanın dostu olacağı insanların tanımı yapılırken Müslümanlar denmeyip te sadece “Namaz kılan ve zekâtını veren Müslümanlar” denmesi dikkate değerdir.
İslam Her Hal ve Şartta Yardımlaşma ve Dayanışmayı Emreder
Yüce kitabımızda, Müslümanların da Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi birlik,beraberlik ve yardımlaşma içerisinde olmadıkları takdirde uğrayacakları zarar ve felaketlere ve yer yüzünde bir küfür hakimiyetinin ve zulüm düzeninin hakim olacağına dikkat çekilerek şöyle buyuruluyor :“İnkâr edenler (Yahudiler, Hıristiyanlar vb) de birbirlerinin velîleri (dost ve yardımcıları)dır. Eğer siz de (birlik, dostlukluk ve yardımlaşma hususunda onlar gibi olmazsanız, bunu) yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne (küfür hâkimiyeti) ve büyük bir kargaşa olur (Enfal, 73).
Ayeti kerimelerde “Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları veli (dost, yol gösterici) edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez (Maide, 51) “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleri (dostları ve yardımcıları)dır. İyiliği (tevhidi ve sâlih ameli) emrederler, kötülükten/kötü olan şeylerden menederler; namazı ikâme ederler,, zekâtı verirler, Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah bu kimselere rahmet edecek (bağışlayacak)tır. Şüphesiz Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe 9/71) buyrulmaktadır. (krş. Ali İmran 3/104, 110)
Muharrem Günay Sıddıkoğlu