Dolar 34,5466
Euro 36,0095
Altın 2.987,56
BİST 9.516,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Yağmurlu
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 9°C
Sal 11°C

10 YILDA 914 ŞEHİT VERDİK

10 YILDA 914 ŞEHİT VERDİK
12/03/2013 22:43
A+
A-

Bakan İsmet Yılmaz: 10 yılda 914 güvenlik görevlisi şehit oldu.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 1 Ocak 2002- 8 Mart 2012 tarihleri arasında meydana gelen terör olaylarında 94 polis, 724 asker, 96 geçici köy korucusu olmak üzere 914 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu, 449 vatandaşın hayatını kaybettiğini bildirdi.

Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda milletvekillerinin sözlü sorularını yanıtladı.

Bakan Yılmaz, Türkiye’de son dönemde insan haklarının geliştirilmesi konusunda önemli adımlar atıldığına işaret etti.

Gayrimüslim azınlıkların da etnik, dini kökenine bakılmaksızın, tüm vatandaşlara yönelik hükümetçe sürdürülenin kapsamlı reform sürecinin getirdiği yüksek standartlardan yararlandığını belirten Yılmaz, “Rum Ortodoks azınlığın taleplerinin karşılanmasına yönelik olarak son dönemde bir çok hak sağlanmıştır. Rum Ortodoks azınlık tarafından bu gelişmeler memnuniyetle karşılanıyor. Heybeliada Ruhban Okulu’na ilişkin çalışmalarımızda yapıcı bir anlayışla ve ilgili kurum, kuruluşlarımızla, konunun tüm veçhelerini dikkate almak suretiyle bir çalışma sürdürmekteyiz” dedi.

SON 10 YILDA 914 ŞEHİT

Yılmaz, 1 Ocak 2002- 8 Mart 2012 tarihleri arasında meydana gelen terör olaylarında 94 polis, 724 asker, 96 geçici köy korucusu olmak üzere 914 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu, 449 vatandaşın hayatını kaybettiğini açıkladı.

“BÖLGEDE KALICI BARIŞ İÇİN ELİNDEN GELEN HER TÜRLÜ KATKIYI YAPIYOR”

Çeşitli sorunlarla örülü Ortadoğu coğrafyasının, başlıca ilgi alanlarından biri olduğunu dile getiren Yılmaz, Ortadoğu haklarıyla kültürel ve beşeri bağların, bölgedeki gelişmelerin Türkiye’ye doğrudan dolayı etkilerinin, kendilerini bölge sorunlarına odaklanmaya mecbur bıraktığını kaydetti.

Yılmaz, bölgedeki ihtilaflara doğrudan taraf olmayan Türkiye’nin, bölgede kalıcı barış ve istikrarın kurulması için elinden gelen her türlü katkıyı yaptığını dile getirdi.

Suriye yönetiminin, halkın meşru taleplerini yerine getirmek yerine, halkı baskı ve şiddetle sindirme yolunu seçtiğini vurgulayan Yılmaz, bir yönetimin, halkına karşı her türlü şiddet yöntemini kullanan bir mücadeleye girmesinin kabul edilemeyeceğini belirtti.

Yılmaz, Suriye’de akan kanın bir an önce durması, Suriye halkının haklı talep ve beklentileri doğrultusunda siyasi geçiş sürecinin başarıyla tamamlanmasını temenni ettiklerini vurguladı. Yılmaz, Suriye’nin geleceğini, Suriye halkının belirleyeceğini kaydetti.
“ABLUKAYA SON VERMEDEN YALNIZLIKTAN KURTULAMAZ”

İsrail’in işlediği suçları kabul ederek özür dilemeden, tazminat ödemeden ilişkilerde olumlu bir sonuç beklenmemesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı insanlık dışı ablukaya son vermeden, uluslararası platformda içine düştüğü yalnızlıktan kurtulmasının mümkün olmadığını ifade etti. Yılmaz, İsrail’in izlediği politikalar nedeniyle içine düştüğü yalnızlığın ortada olduğunu, bunu sadece Türkiye’nin değil, BM üyesi, sağduyu sahibi herkesin dile getirdiğini söyledi.

Bakan Yılmaz, Türkiye’nin, bugüne değin Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan herhangi bir projede hiçbir rol üstlenmediğini, bu adı taşıyan bir projede bulunmadığını bildirdi.

Büyük Ortadoğu Projesi ile kast edilenin geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika girişimin olduğunun varsayıldığını anlatan Yılmaz, bu girişimin, bölgede barış, istikrar, sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik refahı amaçlayan bir dönüşüm projesi olarak ortaya çıktığını kaydetti. Yılmaz, bu projenin, 8-10 Haziran 2004’de ABD’de düzenlenen G-8 Zirvesi sırasında başlatıldığını ifade etti.

Yılmaz, Türkiye’nin bu girişim kapsamında eşbaşkanlık ya da herhangi bir rolünün bulunmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkemiz bölgenin en önemli demokratik ve önde gelen ülkesi olma vasfıyla, yapılan davet üzerine bu girişime demokratik ortak sıfatıyla katkıda bulunmuştur. Bu katkı tamamen kendi özgür ve serbest irademizle, herhangi bir yükümlülük altına girmeksizin gerçekleştirildi.

Ülkemiz, bölgedeki ülkelerin kalkınma ve demokratikleşme ihtiyaçlarına destek olabilecek, uluslararası bir çaba olarak değerlendirmiş ve desteklemiştir. Türkiye’de belirli çevrelerin, uzun zamandır herhangi bir fonksiyonu kalmamış ve gündemden düşmüş olan bu girişimi, ısrarla ve sürekli olarak gündemde tutmaya, açıklanan içeriğinden farklı anlamlar yükleyerek, hükümetimizi veya ülkemizi gizli bir gündemin, komplonun parçası olarak takdim etmeye çalışması, gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerine, sınırlarının değişmezliği ve egemenlik ilkesine aykırı hareket etmesi, bu yönde olabilecek herhangi bir planın parçası olması düşünülemez. Böyle bir durum geçmişte olmadığı gibi, bugün de söz konusu değildir. İzlediğimiz dış politika, bu yönde olabilecek her türlü girişimin önüne bir set oluşturacak nitelikte olduğu gibi bölgesel barış, istikrar ve güvenliğin en büyük teminatıdır.”

SURİYE REJİMİNE DESTEK VEREN ÜLKELER

Yılmaz, köklü tarihi, kültürel ve insani bağların bulunduğu, ikili ilişkilerin geliştirilmesi için son 10 yılda büyük emek harcanan Suriye ile ilişkileri karşı karşıya getirecek bir çatışma ortamı yaratılmasının, hiçbir şekilde dış politika hedefleri olamayacağını kaydetti.

Bakan Yılmaz, Suriye’yi kana bulayan, ülkeyi şiddet sarmalına sürükleyen Suriye yönetimi karşısında, Türk halkının başından beri kararlılıkla durduğu noktanın, Suriye halkının yanında yer alması olduğunu belirtti.

Türkiye’nin, Suriyeli muhalif guruplara silah sağlanmasına yönelik bir faaliyete girişmesinin söz konusu olmadığının altını çizen Yılmaz, “Türkiye, Suriye halkının meşru taleplerini barışçı yollardan dile getirmesinin yararına inanmakta, muhalefet ile temaslarında barışçıl yollarının reddedilmemesi gerektiğini kuvvetle vurgulamaktadır. İç karışıklıkların yaşandığı, çatışma ortamının olduğu ülkelerde kaçakçılık faaliyetlerinin artığı vakadır. Suriye’de kaçak olarak ele geçirildiği ileri sürülen silahların önemli bir kısmının menşeinin Suriye rejimine destek veren ülkeleri kapsadığı bir gerçektir” diye konuştu.

AA