Dolar 32,2081
Euro 34,8604
Altın 2.444,95
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Pts 18°C
Sal 18°C
Çar 20°C
Per 20°C

YENI IHANET EMIRLERI AKP’YE ULAŞTI

YENI IHANET EMIRLERI AKP’YE ULAŞTI
19/10/2013 22:36
A+
A-

Yeni ihanet emirleri AKP’ye ulaştı

AKP’nin açıkladığı Birinci Demokratikleşme Paketi adı verilen, özde PKK’nın taleplerini meşrulaştırma gayretini gözler önüne seren konular yıllardır Türkiye’nin bölünmesi için pusuda bekleyenler açısından “umut verici ama eksik” bir girişim olarak kabul görmüşe benziyor. Özellikle AB ve ABD’den gelen mesajlara bakılırsa ne demek istediğimiz daha net bir şekilde anlaşılabilir.

Bir taraftan AB, kendi üyelik sınırları içerisinde uygulanan “özerklik” ile ilgili konuların Türkiye’de de uygulamaya konulmasını ve AKP tarafından hayata geçirilmesini sürekli vurgularken, diğer taraftan ABD ise bölgesel düşünceleri gereğince Irak’ın kuzeyinde palazlanan yapının, diğer üç parçasının en önemli ayağı olan ve onlara göre “Kuzey” olarak tanımlanan ülkemizin Doğu ve Güneydoğu’sunun da özerk bir yapıyla idare edilmesi gerektiğini çeşitli kurumları aracılığı ile açıklıyorlar.

AB’nin de, ABD’nin de ve onlar adına hareket edip PKK ile aynı safta buluşan AKP’nin de bu yolda kullandığı tanım hep “demokratikleşme” oluyor. Türk vatanını bölmenin ve Türk Milleti’ne ihanet etmenin yarattığı travmayı “demokratikleşme” olarak tanıtan zihniyetin mensupları da bu kavramla toplumu bölünmeye hazırlama girişiminde bulunmayı sürdürüyorlar.

Bu ortaklığın nasıl işlediğini örnekle özetleyelim. Planın merkezi AKP’yi iktidara taşıyanların kendi kucağından çıkıyor. Birçok oluşum bu anlamda paravan olarak kullanılıyor. Bunların başında da Uluslararası Kriz Grubu (ICG) geliyor. Merkezi Brüksel’de bulunan oluşumun yönetim kurulunda son derece tanıdık isimler bulunuyor.

Mesela ABD Dışişleri Eski Bakan Yardımcısı ve Eski Büyükelçi Morton Abromowitz ve dünyada ülkelerin rejimlerini ABD’nin başını çektiği grupların beklediği ölçüde “sivil yapılanmalar” ve büyük paralar sayesinde düzenlenen “turuncu devrimler” ile değiştiren Açık Toplum Enstitüsü Başkanı George Soros gibi.

İşte bu oluşum son bir yıldan bu yana AKP-PKK ortaklığının kodlarını ve konularını belirleyen bir anlayışla hareket ediyor. Bu anlamda 30 Kasım 2012 günü yayınladığı raporda AKP iktidara ve PKK’ya bazı önerilerde bulunarak “müzakerelerin bir an evvel ortak hareket alanları oluşturmaya” evrilmesi gerektiğinden bahsetmişti.

Bu tarihe kadar terörist başını yeniden yargılamaktan, asmaktan, BDP’li milletvekillerinin PKK’lılar ile kucaklaşmalarından ötürü milletvekilliklerinin düşürülmesinden bahseden Başbakan Erdoğan ise, raporun yayınlanmasının üzerinden henüz birkaç gün geçmişken birden bire İmralı’daki terörist başı ile görüştüklerini açıklamış ve bugünlere ulaşan AKP-PKK ortaklığının yeni ve daha ciddi bir boyut kazandığını duyurmuştu. İşin garip yanı Uluslararası Kriz Grubu’nun raporunda yayınlanan ve AKP’den talep edildiği ifade edilen hangi konular varsa hepsinin sözde barış süreci olarak adlandırılan dönemde hayata geçirilmiş olmasıdır.

Şimdi Uluslararası Kriz Grubu yeni bir rapor daha yayınladı. 7 Ekim 2013 tarihli bu raporda yer alan ve AKP’den talep edilen konular aynen şöyle:

ÖNERİLER

Türkiye hükümetine:

1. PKK ve cezaevindeki lideri ile yürütülen müzakerelerden bağımsız olarak, Kürtlerin sıkıntılarını çözecek demokratik reformları sürdürmeli ve şunları göz önünde bulundurmalı:

a) Anadillerde verilen eğitimin yararlarını benimseyerek ve açıklayarak, ve anadilde eğitimin akademik başarı ve diğer dilleri (bu durumda Türkçe’yi) daha iyi öğrenmek için temel yapıtaşı olduğuna dair uluslararası araştırmaları paylaşarak, eğitimde anadillerin tam olarak kullanılması amacına bağlı kalmalı;

b) Yeni anayasadaki Türk vatandaşlığı tanımının hiçbir şekilde bir ırka, etnik kimliğe, dile veya dine bağlı olmamasını açıkça sağlamalı;

c) Eğitimin, kolluk kuvvetlerinin ve bütçelerin bazı alanları dahil olmak üzere bazı yetkilerin nihai olarak seçilmiş yerel birimlere aktarılması hedefi doğrultusunda yerel yönetimler konusunu ülke çapında tartışmaya açmalı;

d) Partilerin meclise girmesi için belirlenmiş yüzde 10 olan seçim barajını, Türkiye’deki Kürt hareketinin ve diğer partilerin daha adil bir temsiliyete kavuşmaları için en azından AB’deki norm olan yüzde 5’e indirmeli.

2. Türkiyeli Kürtlerin endişelerini gidermek ve Türklerin şeffaflık taleplerine cevap verebilmek amacıyla açıklamalarında ve beyanlarında Kürtlüğü öcüleşmekten çıkaran ve planlanan demokratikleşmenin yol haritasını açıklayan bir dil kullanmalı.

3. Eğitim sisteminde müfredatları, Türk ve Kürtlerin ortak tarihlerinin yanı sıra Anadolu’daki ve bölgedeki tüm halklara ve farklı kültürlere dair tam bilgileri içerecek şekilde yeniden biçimlendirmeli.

Evet, AKP’ye ulaşan talimatlar aynen bunlar. Geçmiş dönem tecrübemizin ne olduğunu ifade ettik. Dolayısıyla bundan sonraki dönem açısından AKP’nin atacağı adımların George Soros gibi AKP’yi iktidara taşıyan ve bunun için “sivil kolları” finanse eden isimlerle, Morton Abromowitz gibi AKP kadrosunu oluşturup, bugünler için palazlandıran isimlerin söylediklerinin öncelikli olacağı kesin. Elbette AKP’nin de bunları harfi harfine uygulamaya çalışacağı da.

Anlaşılan o ki bundan sonraki dönemde AKP;

Anayasa’dan Türklüğü çıkararak vatandaşlık tanımını değiştirmenin yollarını arayacak,

Şimdilik özel okullarla hayata geçirmeyi amaçladığı anadilde eğitim konusunu, anayasada yapılacak değişiklikler ile genele yayamaya çalışacak,

En önemlisi de “özerkliğin” hayata geçmesi için çalışma ve toplum genelindeki tartışmaları hızlandırmaya uğraşacaktır.

Birinci olarak adlandırılan Demokratikleşme Paketi’nin bu konuların alt yapısı niteliğini taşıdığı ortada. Demokratikleşme “Truva Atıyla” Türkiye parçalanmak istenirken, Türk Milleti’nin bu gidişe yerel seçimlerden başlayarak dur demesi artık tarihi bir sorumluluk haline geldi. Vatan gerçekten elimizden gidiyor, vakit artık uyanma ve gerekeni yapma vaktidir.

Önümüzdeki günlerde Uluslararası Kriz Grubu’nun yeni yayınladığı raporunu ele almaya devam edeceğiz. İçtekiler ve dıştakiler ihanetten vaz geçmez görüntüsü vermeye şimdilik devam etsin, Bozkurtlar bu yüce vatanı savunmadan ve böldürmemekten asla yılmayacaklar.

 

İsmail Özdemir/ ORTADOĞU