TEVEKKÜL İŞ GÖRMEYİ VE TEDBİRİ TERK ETMEK DEĞİLDİR (2)
Yemeden içmeden çalışmadan Allah’ın kendisini doyuracağını söyleyen kimse ahmak, sebepleri terk eden kimse âcizdir. İbnü’l-Cevzî, tevekkülün kulun kendi gücünü aşan hususlarda işin sonunu Allah’a havale etmesi olduğunu söyler. Nitekim Sehl et-Tüsterî tevekkülü eleştirenin imanı, çalışmayı eleştirenin sünneti eleştirmiş olacağını söyler (Telbîsü İblîs, s. 341-344). İbn Kayyim el-Cevziyye’ye göre İslâm âlimleri tevekkülün sebeplere başvurmaya aykırı olmadığı noktasında görüş birliği içindedir. İbn Kayyim, Sehl et-Tüsterî’nin, “Tevekkül Peygamber’in hali, kesb de sünnetidir; onun halini yaşamak isteyen sünnetini terk etmez” şeklindeki sözünü de (Kuşeyrî, I, 471) nakleder (Medâricü’s-sâlikîn, II, 121).
TEVEKKÜL İŞ GÖRMEYİ VE TEDBİRİ TERK ETMEK DEĞİLDİR (2)
Tevekkülün iş görmeyi ve tedbir almayı terk etme biçiminde yorumlanması cahillerin kuruntusudur ve dinen haram sayılmıştır. Bu yanlış telakki sünnetullahı bilmemekten kaynaklanır (İhya, IV, 262, 265).
Diğer bazı âlimler de naklî deliller yanında kulun iradesini tamamıyla ortadan kaldırma sonucunu doğuracağı, sorumsuzluğa ve karmaşaya yol açacağı, insanları din ve dünya işlerinde tembelliğe sevk edeceği gibi aklî delillere dayanarak gassâl önünde meyyit benzetmesini çalışmayı ve tedbiri büsbütün elden bırakma diye yorumlamayı reddetmişlerdir.
İslâm âlimleri böyle bir anlayışın iş ve çalışma düzenini bozacağını, doğru-yanlış, iyi-kötü gibi kavramları yok edeceğini ve bilgiyi faydasız hale getireceğini söylerler.
Tevekkül, yerine getirilmesi emredilen sebeplere başvurmayı gereksiz kılmaz; bu durumda, Allah’ın emrettiği şeyleri yapmadan kendisi hakkında mutluluk veya mutsuzluk olarak takdir edilen şeye rıza gösterme şeklindeki bir anlayışa götürür. Yemeden içmeden çalışmadan Allah’ın kendisini doyuracağını söyleyen kimse ahmak, sebepleri terk eden kimse âcizdir. İbnü’l-Cevzî, tevekkülün kulun kendi gücünü aşan hususlarda işin sonunu Allah’a havale etmesi olduğunu söyler. Nitekim Sehl et-Tüsterî tevekkülü eleştirenin imanı, çalışmayı eleştirenin sünneti eleştirmiş olacağını söyler (Telbîsü İblîs, s. 341-344). İbn Kayyim el-Cevziyye’ye göre İslâm âlimleri tevekkülün sebeplere başvurmaya aykırı olmadığı noktasında görüş birliği içindedir. İbn Kayyim, Sehl et-Tüsterî’nin, “Tevekkül Peygamber’in hali, kesb de sünnetidir; onun halini yaşamak isteyen sünnetini terk etmez” şeklindeki sözünü de (Kuşeyrî, I, 471) nakleder (Medâricü’s-sâlikîn, II, 121).
Geçimini Sağlayan Kişi Allah Yolundadır
Bir gün sabahın erken vaktinde gücü kuvveti yerinde olan bir genç, bir kısım işlerini görmek için yola çıkmıştı. Onu gören, ashab-ı kiram “Keşke şu delikanlı gençliğini Allah yolunda harcasaydı” dediler. Bunlara karşı Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– Öyle demeyin. Şayet o dilencilikten kurtulmak için çıkmış ise Allah yolundadır. İhtiyar anne ve babasının geçimini temin etmek veya küçük yavrularını beslemek için çıkmış ise yine Allah yolundadır. Ancak boy göstermek (öğünmek) ve gösteriş yapmak için çalışıyorsa işte o zaman şeytan yolundadır. (İhya-ul-Ulûm, 2; 163)
Demek ki, farz namazını kılan ve Cenâb-ı Hakk’ın diğer emirlerini yerine getiren kimsenin rızık yolunda attığı her adım ibâdet sayılır. Tabii ki hadis-i şerifte belirtildiği gibi, bu kalbin taşıdığı niyetle alakalıdır.
Hazreti Dâvud -Aleyhisselam- Örneği
Bizlere elinin emeği ile geçinmek hususunda en güzel örneklerden birini veren Hazreti Dâvûd aleyhisselâm, aynı zamanda hükümdardı.
Müslümanın manevî yönden ilerlemek için dünyadan el etek çekmesine ihtiyaç yoktur. O bir yandan Allah’a karşı kulluk vazifesini yerine getirirken, diğer yandan da dünyaya ait çalışmasını da sevab defterine yazmasını bilir.
MUHARREM GÜNAY (SIDDIKOĞLU)