MHP’LI YALÇIN: ÇOCUKLARIMIZA OKUTULAN ANDIN NERESI IKTIDARA BATMAKTADIR?
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semihh Yalçın,”Eyyamcı bir köşe yazarı Türk milliyetçiliği üzerinde dururken, toplumda MHP’lileşme eğilimi ve bunun varacağı yerin askeri vesayet olduğu iddialarını ortaya atmıştır. Bu cahil ve tecrübesiz yazarın yaşı itibariyle bizim geçmişte yaşadıklarımızı, tahammülü zor ve insanlık dışı işkenceleri, Mamak zindanlarını, 12 Eylül darbesinin kelimelere sığmayan zulmünü bilmesi, anlaması mümkün değildir. Hareketimizin kurucusu merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in 27 Mayıs darbesinin asıl mağduru olduğunu, siyasi hayatı boyunca demokrasiye sadık kalarak mücadele ettiğini, hattâ mücadelesini taçlandıracak bir ifadeyle “En kötü demokrasiyi en iyi dikta rejimine tercih ederim” sözünü sarf ettiğini duymadığı da bellidir.”dedi.
Yalçın’ın açıklaması şu şekilde:
Bugün iktidarda; amacı gayri Türk bir Türkiye yaratmak, Türkiye’yi etnik unsurların istekleri doğrultusunda federasyonlara bölmek ve Cumhuriyeti yıkmak olan çarpık bir ideolojinin sahipleri vardır. Bunların her yaptıkları, topluma çare diye her sundukları bölünme ve ayrışma getirmekte, toplum kesimleri arasında uçurumlar yaratmaktadır. Her adımları, etnik ve dinî farklılıklardan ayrı milletler ve uydu devletçikler yaratmanın yolunu açmaktadır.
AKP iktidarının ihanet projeleri karşısında Türk milletinin egemenlik haklarına ve varlığına sahip çıkan tek siyasi parti ve hareket ise MHP’dir. Bunun içindir ki MHP, iktidar partisinin ve işbirlikçilerinin yalan ve iftira sağanağı altındadır. AKP bir yandan partimize dönük karalama kampanyaları yürütürken, diğer yandan da MHP’nin fikir ve prensiplerine sahip çıkar görünmektedir. Milletimizin adını ağızlarına almayan hainler son günlerde Türklükten medet umar, mensubiyet şuurundan mahrum bahtsızlar kendini Türk diye satar olmuştur.
Yalan pazarlamacılığını meslek hâline getiren AKP kurmaylarına soruyoruz: Madem Türk milletinin bir ortak kimliğin adı olduğunu kabul ediyorsunuz, neden MHP’nin yıllardır savunduğu aynı istikametteki fikirlere düşmanlık ediyorsunuz? MHP aynı şeyi söyleyince neden ırkçılık sayıyorsunuz da, sözcüleriniz dile getirince Türk adı ortak kimlik kabul ediliyor? Siz kendinizi keramet izhar eden cennet sancaktarı veya peygamber askeri mi zannediyorsunuz?
Başbakan Erdoğan ve bilumum avenesi, yandaşları, şakşakçıları Türk milliyetçiliğini siyasette temsil eden MHP’nin icra ettiği hayatî fonksiyonu bitirmeyi hedefleyen ve sırtlanları sırtlayan politik operasyonun işçiliğine soyunmuşlardır.
Eyyamcı bir köşe yazarı Türk milliyetçiliği üzerinde dururken, toplumda MHP’lileşme eğilimi ve bunun varacağı yerin askeri vesayet olduğu iddialarını ortaya atmıştır. Bu cahil ve tecrübesiz yazarın yaşı itibariyle bizim geçmişte yaşadıklarımızı, tahammülü zor ve insanlık dışı işkenceleri, Mamak zindanlarını, 12 Eylül darbesinin kelimelere sığmayan zulmünü bilmesi, anlaması mümkün değildir. Hareketimizin kurucusu merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in 27 Mayıs darbesinin asıl mağduru olduğunu, siyasi hayatı boyunca demokrasiye sadık kalarak mücadele ettiğini, hattâ mücadelesini taçlandıracak bir ifadeyle “En kötü demokrasiyi en iyi dikta rejimine tercih ederim” sözünü sarf ettiğini duymadığı da bellidir.
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de, hemen her vesileyle MHP’nin demokrasinin sınırları içerisinde mücadele verdiğini, meşruiyetin partimiz için her şeyden önemli olduğunu vurgulamaktadır. 30 yıldır Türkiye’yi tehdit eden ayrılıkçı hareketlerin bugün bir iç savaşa dönüşmemesinde MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin sağduyusunun, soğukkanlılığının ve şahsında mündemiç demokrasi sevdamızın büyük payı vardır.
Bu hakikatler karşısında darbezede MHP ile vesayet rejimlerini ve darbe çığırtkanlığını bağdaştırmak; zehirle ilacı, ölüm fermanıyla af beratını, zangoçla müezzini aynı kefeye koymaktan farksızdır. MHP’lileşmenin sistemi vesayet rejimlerine dönüştüreceği iddiası safça, çocukça bir yaklaşımdır. Bu tez aynı zamanda partimizin 40 yılı aşkın demokrasi mücadelesine, verdiğimiz şehitlere ve Türk milletinin gözü gibi korumaya azimli olduğu milliyetçilik idealine saygısızlıktır.
Türk milliyetçiliğinin ırkçılık anlamına gelmediği, bu fikrin ortak vatan, bayrak ve dil gibi değerleri esas alan ve kültür unsuruna dayalı bir anlayıştan ibaret olduğu, partimizin sözcüleri ve mensuplarımız tarafından defalarca tekrarlanmıştır. Milliyetçilik denince referans alınması gereken; AKP’nin renksiz, kemiksiz ve ruhsuz tarifi değil, MHP’nin savunduğu, yüzyılların birikimi ve bilimsel değerlendirmelerin ışığında olgunlaşan Türk milliyetçiliği fikridir. Türk milliyetçiliği toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, sınıf ve ayrım gözetmeyen, Türk topraklarında yaşayan herkesi kardeş olarak gören bir anlayıştır. Huzur ve sükûn bunda, birlik ve beraberlik bundadır. Bölücü ve yıkıcı ideolojiler karşısında kurtuluş çaresi, Türk milliyetçiliğine sarılmaktadır.
Vaktiyle Millî Eğitim Bakanlığı yapmış ve Türk milliyetçiliğiyle AKP destekçiliği arasında gidip gelmekten beyni tahterevalliye dönmüş bir köşe yazarı da Andımız’ın kaldırılmasına yönelik eleştirilerimizi diline dolamış, Başbakan Erdoğan’ın medyadaki avukatlığına soyunmuştur. Haklı tenkitlerimizi fırsatçılık zanneden bu eski Bakan, yazılarında hem nalına, hem de mıhına vurmakta; bazen ateşli Türk milliyetçisi, bazen de tutkulu AKP yandaşı kesilmektedir. Kendisine soruyoruz: Çocuklarımıza okutulan andın neresi size ve savunduğunuz iktidara batmaktadır? Madem Sayın Başbakan’ın Türklükle bir derdi yoktur, Andımız niçin yasaklanmıştır? Neden ayrılıkçı Kürtlerden başka hiçbir aklı başında vatandaşımız bugüne kadar andın merkezindeki Türklükle kavga etmemiştir? Eğer siz Türk milliyetçisi iseniz, PKK’ya verilen tavizlerin bir listesi hâlindeki Demokratikleşme Paketi karşısında neden tepki koymuyorsunuz?
AKP yardakçısı kalem erbabı arasında bilhassa seçim sathı mailine girince ısıtılıp kamuoyuna sunulan kuyruklu yalanlardan biri de MHP’nin varlığını sözde Kürt sorununun devamına borçlu hâle gelmiş olmasıdır. Bu fikri müdafaa eden aydın taslakları, kendi sırça köşklerinde Türkiye’nin gerçeklerinden habersizce klavye kullanmaktadır. Onlara tavsiyemiz, MHP’nin ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in tarihini anlatan eserleri okumaları, mensubu olduklarına inanıyorlarsa Türk milletini anlamaya, tanımaya çalışmalarıdır. Ayrıca MHP’nin savunageldiği Türk milliyetçiliği fikri, Cumhuriyet’ten de Osmanlı’dan da eskidir. Türklük idealini, birkaç etnik azınlık militanının kanlı eylemine karşı çıkmaktan ibaret sayan feraset ve idrak yoksunu yazarların kalem oynattığı bir ülkede elbette işimiz zordur. Ancak, kendi lükslerinde boğulanların milleti tanıma ihtiyacı bile duymamasından neşet eden bu hezeyanlar, Türkiye’nin dününde, bugününde MHP’nin var olduğu gerçeğini, geleceğinde de yer alma azmini inkâr edenleri ciddiye alacağımızı da göstermez.
MHP’nin ülke gerçeklerinden kopuk olduğunu öne sürenlerinse hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Ne yazık ki bu görüşü kamuoyuna sunanların gözlerine, Türkiye’nin nasıl bir badireye sürüklendiğini göremeyecek kadar kalın, ayartıcı ve menfaattar bir iktidar perdesi inmiştir. Ancak MHP; iktidarın marifetlerini bütün çıplaklığıyla ortaya çıkaracak karanlık perdeleri birer birer indirecektir. Partimizin ve Türk milliyetçiliği fikriyatının Türkiye gerçeklerinin merkezinde olduğunu görmeyen gözler, duymayan kulaklar bunu büyük bir pişmanlıkla öğreneceklerdir.