Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
16°C
Hafif Yağmurlu
Paz 16°C
Pts 16°C
Sal 17°C
Çar 20°C

MANSUR YAVAŞ’IN GÜNDÜZ DÜŞLERİ

MANSUR YAVAŞ’IN GÜNDÜZ DÜŞLERİ
05/02/2014 16:55
A+
A-

Türkiye‘de siyaset hiç bu kadar yozlaşmamış ve hiç bu kadar kirlenmemişti.

Türk Siyaseti kasetlerle dizayn edilir hale geldi.

Önce CHP Lideri Deniz Baykal’a kuruldu bu alçak tuzak,

Sonra da MHP Yöneticilerine…

Ne zaman kasetlerle siyaset şekillendirmeye çalışılsa biz hep aynı şeyi söyledik..

Bu tertipleri hazırlamak ne kadar alçakça bir tavır ise bunlardan nemalanmaya çalışmak da o kadar yanlıştır. Bu tertipleri hazırlayanlarla ve semeresini toplamaya kalkanlar şüphesiz bu kirli ittifakın anonim ortaklarıdır.

Nitekim Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen görüntüler ortaya çıktığında CHP’nin bugünkü Genel Başkanı kısasüreli bir bocalamanın sonrasında semere toplama derdine düşmüş ve CHP Kongresine sayılı günler kala Genel Başkanlığa aday olmuştu.

O günlerde sıkça dile getirilen bir nokta vardı.

Şayet kaset operasyonu CHP’nin iç dinamiklerinin bir tasarrufu ise CHP çizgisinde bir değişiklik olmayacak ancak bu operasyon CHP’yi Başbakan’ın Yeni Türkiye’sine entegre etmek için yapılan bir devşirme operasyonu ise CHP ulusalcı çizgisinden uzaklaşarak “Kürt Açılımının” soldan konuşan ağzı haline gelecekti.

Bekledik ve gördük…

CHP kaset operasyonları sonrasında ciddi bir ideolojik kırılma yaşadı ve AKP’nin ağababası olan dünya baronlarının ağzından konuşan bir siyasi çizgiye kaydı.

Kennedy Vakfı’ndan “İnsan Hakları Ödülü” alan Sezgin Tanrıkulu CHP Yönetiminde yerini almayı başardı.

Kim miydi Sezgin Tanrıkulu?

Diyarbakır Barosu Eski Başkanıydı.

“PKK’nın ulusal kurtuluş mücadelesini destekliyorum” diyen Mehdi Zana’nın bu beyanları nedeniyle yargılandığı davadaki avukatıydı.

Belli ki “Yeni CHP’nin” Kürt Açılımından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yapıya monte edilmişti.

Kaset siyaseti sonrasında baştan dizayn edilen CHP, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde bambaşka bir mecraya sürükleniyordu.

Yılmaz Güney’in mezarına yapılan ziyaretler, Ahmet Kaya’ya dizilen övgüler Yeni CHP için vakayı adiyeden olmuştu.

CHP’nin dizayn edilmesi sonrasında aynı karanlık el bu defa da MHP’ye de el attı.

Zira AKP-CHP ortaklığının Amerikan politikaları doğrultusunda sahaya sürdükleri Kürt Açılımının, MHP Liderinin dik duruşu karşısında pratik bulmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştı.

MHP devşirilmeli, ehlileştirilmeli ve dirayeti kırılmalıydı. Ya da en azından Meclis dışına itilmeliydi.

MHP’yi hedef alan çirkin saldırılar başlamadan hemen önce, o günlerde çok da anlam verilemeyen bir gelişme yaşandı.

Milliyetçi Hareket Partisi MYK Üyesi olan ve MHP Lideri ile ne zaman istese görüşmesi ve derdini anlatması mümkün olan Mansur Yavaş sanki tarihe not düşmek istercesine MHP Liderine hitaben bir mektup kaleme aldı.

Mektup MHP Liderine hitaben yazılmıştı ama belli ki adresi farklıydı.

Mektubun içeriği bizzat kaleme alanlar tarafından derhal kamuoyuna sızdırıldı. Dönemin yandaş medyası mal bulmuş mağribi gibi bu mektubun üzerine atladılar.O mektubu en çok AKP’nin medyası MHP’ye saldırmak için kullanmıştır. Nasıl kullanmasınlar ki , Engin Alan’a karşı çıkma var ,”MHP CHP’leşti” demek var, 12 Eylül 2010 referandumundaki ‘Evet’i savunma var…

Birileri Mansur Yavaş’ın kulağına kenara çekil diye fısıldadı mı bilinmez ama o derhal harekete geçmiş ve MHP’ye yönelik komplo sonrasında tertemiz bir yüz olarak kendine verilecek rolü oynamak hayallerine kapılmıştı.

Mektubunda MHP’yi CHP’lileşmekle suçlayan Mansur Yavaş, partinin yol haritasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu.

O artık, her türlü menfaati ilkeleri için elinin tersiyle iten tertemiz bir siyasi figür olmuştu.

Öyle ya o istese milletvekili bile olabilirdi. Ama MHP’nin çizgisinden uzaklaşıp CHP ağzıyla konuşmasından rahatsız olmuş ve her türlü ikbali bir tarafa bırakmak pahasına tarihi uyarılarını yapmıştı.

Böyle siyaset yapmaktansa yapmaz ve kenarda dururdu.

Sahip olduğu erdem bunu gerektiriyordu.

Peki gerçekten öyle miydi?

Tabi ki hayır.

Çok geçmeden öyle olmadığı anlaşıldı.

Mansur Yavaş’ın mizansen mektubundan bir süre sonra MHP’ye dünya siyasi tarihinde emsali görülmemiş alçak bir komplo tertiplendi.

MHP’nin bazı yöneticilerine ait görüntüler internete sızdırılmaya ve MHP Yöneticileri istifaya zorlanmaya başlandı.

Belli ki MHP Liderine leke sürmeyi başaramayanlar bu defa çözümü MHP yöneticilerinin özel hayatlarını kamuya servis etmekte bulmuşlardı. Akıllarınca MHP baraj altı kalacak, esen fırtına karşısında MHP Lideri yalnızlaşacak ve istifaya zorlanacaktı.

Nitekim alçak komplo devam ederken Mansur Yavaş’ın samimi dostu Zaman Gazetesi Köşe Yazarı Mümtaz’er Türköne “MHP’de bir dönem kapanıyor; yepyeni bir dönem başlıyor. Belki yeniden inşa edilecek binada bize de çalacak bir kapı konulur” diyerek heyecanlı bir bekleyişe giriyordu.

Mümtaz’er Türköne’nin yeniden inşa edilmesini umut ettiği binada çalmayı düşündüğü kapı da her halde Mansur Yavaş’tan başkası değildi.

Ama olmadı.

Ülkücü irade liderinin etrafında kenetlendi.

MHP Lideri asrın siyasi komplosuna karşı her zamanki dirayeti ile boyun eğmedi.

MHP’nin anahtarını teslim almak ve karanlık limanlara sürüklemek sevdasına düşenler MHP’yi devşirmeyi ve BOP’un taşeronu haline getirmeyi başaramadılar.

Komplonun siyasi figüranları, kötü yola düşürülmüş evden kaçan kız gibi savrulmaya başladılar.

Kim gel dese koşarak gider hale geldiler.

Aldandılar, aldattılar, sadece kendileri için ikbal aradılar….

Gün geldi.

Dengeler değişti.

Ama belli ki bazılarının “ağababaları” hiç değişmedi.

Etik bir hesaplaşma yaparak sürüklendikleri garabeti açıklamak ve aklanmak yerine, yine birilerinden işaret beklediler.

Gözleri “ağababalarının” işaret parmağına takıldı, kaldı..

Nereyi gösterecek diye bekleşir oldular..

Ağababaları CHP’yi gösterince koştular.

MHP bir fikir ve iman kalesi olarak durduğu yerde dururken, Mansur Bey çoktan CHP’lileşmeyi kabul etti.

Zira Mansur Bey’i renkten renge, kılıktan kılığa sokan irade öyle istiyordu.

Belli ki Sezgin Tanrıkulu’nu CHP’ye monte eden irade, MHP’ye yönelik kaset operasyonlarından netice alamayınca elde kalan Mansur Yavaş’ı da CHP’ye monte etmeyi uygun gördü.

Şimdi CHP’nin büyükşehir belediye başkan adayı ve ülkücülerden oy almayı umut ediyor.

Oysa ülkücülerin zaten bir adayı var…

Prof. Dr. Mevlüt Karakaya…

Ve 30 Mart 2014 akşamı,

“Aldanmışlık ve aldatmışlık” düzeyi “tanınmışlık” seviyesinin üzerine çıkmış bir adaydan medet umanlar Ankara’da “inanmışlığın” zaferine şahit olacak.

Yücel Bulut / ortadogugazetesi