Dolar 32,2081
Euro 34,8604
Altın 2.444,95
BİST 10.218,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Paz 16°C
Pts 19°C
Sal 20°C
Çar 20°C

Katılım bankacılığı..!

04/11/2014 18:58 | Son Güncellenme: 14/05/2019 04:36
A+
A-

” Yüce Allah (c.c);

Faiz (Riba)’nın kesinlikle haram ve yasak olduğunu kutsal kitabımız Kurân-ı Kerim’de aşağıda mealini vermeye çalıştığım Sürelerin Ayetlerinde açıklamıştır.

 

El ‘Bakara Süresi 275’ inci Ayet Meali:

FAİZ yiyenler ( FAİZ ile geçinenler) ancak (kabirlerinden yahut kıyamette) şeytan çarpmış gibi deli olarak kalkarlar. Bu onların –FAİZ, alım, satım gibidir- demelerinden naşidir. Allah alım, satımı helâl, FAİZİ ise haram kılmıştır. Her kim ki kendisine Rabbinden bir öğüt erişir de FAİZDEN vazgeçerse geçmişi( haramdan önce olanı) onundur, onun işi Allah”a aittir. Her kim FAİZE dönerse işte onlar ateşliktir, orada daimdir.

276’ıncı Ayet Meali:

Allah FAİZİ eksiltir, (FAİZİN bereketini kaldırır) sadakaların bereketlerini arttırır..

En-Nisa Süresi 160-161″ inci Ayet Meali:

Yahudi olanların zulümlerinden birçoklarını Allah yolundan alıkoymalarından men edildikleri (halde) FAİZİ almalarından, HALKIN MALINI HAKSIZ YERE YEMELERİNDEN NAŞİ(dolayı) birtakım pak şeyleri haram kıldık.

 

Rum Süresi 39’ uncu Ayet Meali:

Artmak (RİBA-FAİZ) üzere insanlara verdiğiniz( Yani verdiğiniz para onların ellerinde artmakla çoğalan paranız) malların Allah yanında bereketi yoktur, fakat Allah”ın veçh ve rızasını isteyerek verdiğiniz ZEKÂT böyle değildir.

Ali İmran Süresi 130’ uncu Ayet Meali:

Ey iman edenler! Kat, kat riba (FAİZ) yemeyin. Allah’tan sakınınız ki felâh bulasınız.

 

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizde bu konudaki Allah’ın kesin emir ve yasağını VEDA HUTBESİNDE’ de insanlığa bir defa daha teyit etmiştir.

 

“Ey ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.”

 

Eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcılarından Hamdi MERT Hocanın, Tercüman Gazetesi için hazırladığı “Ansiklopedik İslam İlmihali” (1986) adlı eserinin, faizi açıkladığı kısmında şöyle diyor:

“Faiz (Paranın kârı.): Ödünç verilen paraya karşılık, zamana bağlı olarak alınan nispi (oran) ücret, RİBA.

Faiz (riba) İslamiyet’te HARAMDIR. İslam iktisadı, faiz (riba) esasını reddeder. İslam iktisadının temel istihsal kaynağı emektir. Servetin atıl bırakılması, emeksiz kazanç sonucuna götüren faiz bu sebeple yasaklanmış, bunun yerine “karz-ı nasen” (faizsiz ödünç) müessesesi tavsiye edilmiştir.

Faiz(riba)in kısımları:

1) Rib’an –nesie: Ödüncün, vadeleri belirtilerek faizlendirilmesi. Ödünçten sağlanan menfaat..

 

2) Riba’l –fazl: Aynı cins, aynı kalite mallar mübadele(değiş-tokuş) edilirken aynı cins aynı kalite olduğu halde, birinin daha fazla ödemesi. Bu da yasaktır. Bu sebeple aynı, aynı cins metalar, aynı miktar ve vasıfta olmak şartıyla ve hemen mübadele edilmelidir. Aynı cins malın farklı kaliteleri mübadele edilecekse, her ikisinin para değeri tespit edilmeli, miktarlar ona göre belirlenmelidir. Farklı cinsten malların mübadelesinde bu şartlar aranmaz.

3) Beyu’l-garar: Mevcut bir şeyle mevcut olmayan bir şeyin mübadelesi. Henüz olgunlaşmayan meyvenin, sözleşme yerinde hazır olmayan şeyin, hayvanın mübadelesi gibi…

***///***///***

Sayın Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ

Şahsınızda diğer Saygıdeğer Hocalarım ve Değerli Yetkililer;

 

Diyeceksiniz ki, bunları biliyoruz. Bunları bize hatırlatmanın ne âlemi var? Kısaca (tabirimi mazur görün) senin ki, “tereciye tere satmak” gibi olmuş diyebilirsiniz..!

Hatta Başkanlığımızın resmi sitesinde bu konu çok daha detaylı bir şekilde açıklanmıştır da diyebilirsiniz.

Ancak bu kadar açıklamanın ve yazının elbette bir sebebi var..

 

Efendim malûmunuz olduğu üzere, televizyonlarımızın bazılarında; dini sorular tevdi eden seyircilere “Hoca” sıfatlı katılımcı kişilerce dini cevaplar verildiği bilinmektedir..

Bunlardan çok faydalandığımız gibi, bazı cevaplar ise bizi hayret ve dehşete düşürmektedir..

 

Örneğin:

Kanal A televizyonunda yayınlanan “dini sorulara cevaplar” programında 27 Mayıs 2008 günü saat 13.15 civarlarında (sanıyorum ismi Celal Şimşek olan) bir seyircinin;

“Katılım bankalarına yatırılan paradan alınan ‘kâr payının günah olup, olmadığı ve ‘faiz’ olarak nitelenip, nitelenmeyeceği” sorusuna bir yetkili tarafından verilen cevaptır!

 

Yani cevabı veren ve bu uzunca yazı ile sitemlerimize duçar olan din yetkilisi, İstanbul Müftü Yardımcısı Sayın Yusuf KAVAKLI’dır.

 

Yusuf bey, seyirciye hitaben verdiği cevapta“katılım bankalarına yatırılan parada kâr zarar ortaklığından bahisle bir sözleşme yapıldığını bu nedenle diğer bankalar gibi belli bir vade ve oran sonunda alınan paranın faiz sayılamayacağını ve bunun hiçbir sakıncası olmadığını” beyan etmiştir..

 

İşte bende burada derim ki,

Lütfen sizde tereciye tere satmaya kalkmayınız. Halkı yanlış yönlendirip, hem O’ bankaların reklamını yapıp, hem de “hiçbir sakıncası yok” derseniz “işte orada bir dakika da siz durun” derim..

Evet, bankadan emekli olan, emekliliği sonrası bazı işletmelerde finans müdürü olarak görev yapan biri olarak “durun” derim.

Normal ticari bankaların yanında, (sadece adı faizsiz bankacılık olan) katılım bankalarıyla da; çalıştığım işletme adına kredi alıp veren biri olarak “durun” derim..

 

Neydi konumuz faiz-riba..

Yukarıda açıkladım ve sizlerde biliyorsunuz:

Almak da vermekte büyük günah..

O hâlde, katılım bankalarının internetteki sitelerine girilerek; krediler, kredi kullanan müşterilerden alınan “kâr payı(!)” na (yani faize) veya bunlara mevduat (vadeli para) yatıran müşterilerine verdikleri “kâr payına” yani faiz miktarlarına bakıldığı zaman her şey apaçık ortaya çıkar..

Unutmayınız bir hesaplamada oran (yüzde) zaman (vade) varsa; adını ne kadar saklarsanız ne kadar değiştirseniz değiştirin, çeşitli taklalar da attırsanız bankadan alınan da, verilen de FAİZ’dir.

 

Konuyu daha müşahhas örneklerle de detaylandırmak mümkündür.

Ancak dediğimiz gibi sadece katılım bankalarının (finans kurumlarının) müşterilerine çeşitli ad altında verdikleri kredilerden aldıkları ile mevduatlara verdikleri “kâr paylarını(!)”; insanımız diğer ticari bankalarla şöyle bir karşılaştırsınlar, o bile aldıklarının/verdiklerinin faiz olup olmadığını anlamalarına fazlasıyla yeter..

 

O halde buradan diyorum ki,

-Yüzde 99’u Müslüman olan insanımıza (özellikle din yetkililerimizce) yanlış yönlendirmelerde bulunulmasından kaçınılmalıdır.

-Bankalara, günümüzde hangi ad adı altında olursa olsun (kâr payı/faiz konusunda) ihtiyatla yaklaşmak gerektiği mutlaka söylenilmelidir..

-Yine de “yaklaşıp, yaklaşmamak sizlerin elinde. Ancak en azından bu işlemler günahtır, Allah sizleri/bizleri kısacası hepimizi affetsin” denilmelidir…

 

Sonuç olarak;

Bize göre Hoca’nın bu tür talihsiz açıklama ve telkinlerde bulunması. Kâr payı alıp veriyoruz adı altında çalışan katılım bankalarının(!) bir nevi reklamını yapması ve bu beyanlarda bulunması hoş olmamaktadır.

Bu nedenle şahsınızda;

Yusuf Hoca’ma sitemlerimi iletiyorum!..

O’nu, bizi ve cümlemizi işlemiş olduğumuz günahlardan dolayı Allah affetsin diyor,

 

Konuyla ilgili olarak duyarlı yaklaşımlarınızı ve yine serzenişim ile itirazlarımda haksızsam beni aydınlatmanızı, önemle bekliyorum..

***

Bu mektubu kendisine yazalı ki, tarih 27 Mayıs 2008’ dir, ( o zaman DİB Başkan Yardımcısı idi, şimdi Başkanı) hala cevap bekliyorum…

Beri taraftan görevinden emekli olan Yusuf Kavaklı Hoca’da çıktığı televizyon programlarında, hala aynı minvaldeki iddiasını dillendirmeye devam etmektedir.

 

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…

 

Not: Eski Başbakan’ın bir D-8 toplantısında söylediği sözleri de konuyla alakalı olduğu için hatırlatmakta fayda var. Tarih, 14 Mayıs 2006, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, D-8 İslam ülkeleri zirvesinde ilginç bir çıkışla faiz tartışması açarak:

“İslami faiz meselesiyle kendimizi sınırlamayalım. Uluslararası kurallara göre oynayalım. Faizin niteliğinin ne olacağına bakalım. Faizi yeniden tanımlayalım.” demişti. Bunu “Başbakan” sıfatıyla mı, yoksa “Ulema” sıfatıyla mı vermişti, onu bilemem amma yukarıdaki mektupta bahsedildiği üzere Hoca’nın cevabıyla birlikte konuyu değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.

Harun kılıç
ANKARA