Dolar 32,4237
Euro 34,7977
Altın 2.395,15
BİST 10.208,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
19°C
Hafif Yağmurlu
Cum 17°C
Cts 18°C
Paz 20°C
Pts 21°C

GANYANCILAR

GANYANCILAR
13/08/2013 19:10
A+
A-

Özellikle son yıllarda herkesin kendi çevresini, camiasını, partisini veya mezhebini homo-saphiens (akılı insan) geriye kalanları ise maymun olarak gördüğü ormana mahsus bir fanatik dönemden geçiyoruz.

Bilim evrenin, canlı ve cansız varlıkların “sırlarını” inceler;ancak inceleyenler de insan olduğundan olsa gerek kendi cinsinin sırlarına karşı biraz “eli yavaş“tır.

Bu yüzden de bugüne kadar bilim, insanın kim olduğu, nereden gelip nereye gittiği konusuna inandırıcı bir açıklama getirememiştir. İnsanların bu konudaki meraklarını, “inandıkları takdirde” vahye dayalı kutsal kitaplarla yani “Tanrının mesajıyla” gidermekten başka yolları yoktur.

İşin “Avrupa fenni” tarafından gelecek olursak “canlılar ilmi” olan Biyoloji, incelediği canlı türlerine göre çeşitli faaliyet alanlarına ayrılmıştır. Ancak bu formatta yoğun bir “evrim kokusu” hissedilir.

Bitkileri “Botanik“le hayvanları “Zooloji“yle araştıran Biyoloji,insanlar için mesela “Humanoloji” diye özel bir başlıkaçmamıştır. Yani Biyoloji, “insanlık bilgisi“nineredeyse Zoolojininbir alt branşı olarak görmektedir.

Ona göreinsan memeliprimatlardan “kuru burunlu bir insansının kentli torunu“dur. Aslında bu durum, insanın hayvanlığını daha laboratuvar aşamasında kabulü anlamına gelmektedir.

Eğer Tıp biyolojinin bir branşı değilseinsan, durum gerçekten de vahimdir.Son zamanlarda toplumun “sürüleşmesinde” menfaati olan bazı siyasilerin tasavvuftaki “nefs-i emmare” bahsine de atıfta bulunarak evrim teorisine epeyce ısınmış olduklarına dair emareler var.

Aslında bu durum, bütün “kalıcı egemenlik meraklısı goriller” için geçerli olan hoş bir psikolojik durum. Adeta zafer sarhoşluğu..

Amerikalıların, dünyanın geriye kalan kısmını maymun, kendilerini evrimini tamamlamış insan olarak görmesiyle AKP’lilerin yandaşlarını yüceltmesi arasında bir fark yok aslında.

Hitler’in üstün ırk nazariyesiyle AKP’lilerin Arapları ve Atatürk’ten rahatsız etnik grupları yüceltme merakı arasında da bir benzerlik bulunuyor. Arap’sanız kıçı kırık bir kaçak bile olsanız Hatay’da Antep’te bu ülkenin şerefli insanlarına rahatça bağırıp çağırabilirsiniz.

İsrailoğulları’nın, Musevi olabilme hakkı gibi bütün ihaleleri de Yahudilere vermesiyle AKP’nin yandaş sermayeyi 10 yılda yüz katına çıkarma siyaseti de birbirinebenziyor. Eğer 5 yaşından genç bir Jipiniz varsa bu “Ülkücü cümleyi” göz ardı edebilirsiniz.

Dünyadaki bütün bu ırkçı ve seçkinci hareketler, “insanı biyolojiyle tanımak“tan, evrim teorisinden beslenen biyolojik yani hayvani tavırlardır.

Bir canlı olarak insanı sadece Biyoloji inceleseydi; işte böyle maazallah hepimiz hayvan olmakla “Türk olmayan hayvandır!” demek arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaktık. Ve tabii ki etkiye tepkipsikolojisiyle, “Türk olmayan hayvandır!” diyecektik.

Allah’tan “Tarih” var ve çok şükür Tarihçiler var. Biyolojinin canlıların geçmişini incelediği kadar derin olmasa da yazılı kaynakların elverdiği ölçüde “İnsanın geçmişini” inceliyor.

Başka bir ana dalın branşı da değilüstelik; doğrudan insanla ilgili… Çünkü tarihi sadece insan yapıyor. Hayvanların tarih ve medeniyet yapma kabiliyeti yok.

Tarih sayesinde İnsanın diğer canlılardan ayrılarak nasıl bugüne geldiğini anlıyoruz. Ve hala alet üretebilme kapasitesine sahip bir “evrim ara sınıfı” bulunmadığı için de “teori“yle “kanun“u birbirinden ayırarak işimize bakıyoruz.

Tabii ki at uzmanı “ganyancılar” kadar rahat değiliz. Onlar At yarışı oynarken, hemen her gün atların yakın tarihine odaklanıyorlar.Ellerindeki bültende atların işe yarar “yakın tarih kayıtları” bulunuyor.

Hatta bazı internet sitelerinden atın üç yaşından itibaren kumda, çimde, puslu havada, güneşte neler yaptığı yazılı.Atın geçmişi derinlemesine inceleniyor. Arap atı mı yoksa İngiliz mi, kırma mı, melez mi?.. Hepsine bakılıyor.Derin analizler yapılıyor. Sonra “projeksiyon” başlıyor ve kuponlar dolduruluyor.

Bir sakatlık çıkmazsa atların geleceğini doğrutahmin etmek, insanın gününü kurtarıyor.

Bazen onları kıskanıyorum. Acabaganyancıların atın geçmişini incelediğikadar “insanın yakın tarihine“odaklanmışolsaydık; bizimle piste bile çıkamayanbu kırmaların,üç kez arka arkayafiniş görmesimümkün olabilir miydi diye düşünüyorum…

ŞÜKRÜ ANLIACIK / ortadoğugazetesi