Dolar 32,2020
Euro 35,0069
Altın 2.504,53
BİST 10.643,58
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Paz 23°C
Pts 23°C
Sal 24°C
Çar 23°C

ANAYASA HEVESININ ALTINDA NE VAR?

ANAYASA HEVESININ ALTINDA NE VAR?
12/07/2013 14:16
A+
A-

Anayasa hevesinin altında ne var?

Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğuna hiç kimsenin itirazı yoktur. Bütün mesele bu yeni Anayasa’dan ne anladığınız ve ne beklediğinizdir. Günün şartlarına uygun, hukuku ve demokrasiyi esas alan, milli ve üniter devletin teminatı olan bir Anayasa isteniyorsa, bu meclis bunu kolaylıkla yapar. Hatta şimdiye kadar çoktan yapmış olurdu. Ancak, çok iyi biliyoruz ki, bazıları için yeni Anayasa sevdasının altında başka şeyler yatmaktadır. Kaflarındaki güdük zihniyeti, ortaklıkla yürüttükleri ihaneti, AKP’nin özel hesaplarını bu Anayasa ile sonuca bağlamak istiyorlar. Sorun da tam bu noktada çıkıyor.

İyi niyet var mı?

Öncelikle şu soruyu soralım: Yeni Anayasanın gerekli olduğuna tamamen katılıyoruz, ancak elzem midir? Ülkenin bir bölümünde devlet yok sayılırken, bölünme bir fiili duruma dönüşmüşken, ihanet sıradanlaşıp, dağdaki katiller şehirlere yayılarak zafer kutlamaları yaparken, yeni Anayasayı her şeyin önüne geçirmenin iyi niyetli olduğunu hiç kimse bana anlatamaz. Bugünkü Anayasa mı, “mecliste ihanet ortaklıkları kurulsun. Bu ortaklık İmralı canisinin serbest bırakılması için şeytani planlar yapsın. Ülke federasyona dönüştürülsün ve sonrasında da bölünsün. Tarihteki bütün ihanetler aklansın ve özür dilensin” diyor? Veya 12 Eylül Anayasası olduğu için mi bütün bu ihanetler yaşanıyor? Yoksa bu Anayasa bütün bu ihanetlerin kolayca hayata geçirilmesine engel olduğu için mi, bu kadar rahatsızlık doğuruyor? Bu sorulara önce Anayasa dayatanlar, sonrasında da bütün Türk milleti kendi vicdanında cevap bulmak zorundadır.

Ülkenin ihtiyacı huzur

Türkiye’nin ivedi meselesi yeni Anayasa değil, ülkenin birlik ve bütünlüğünün bir an önce teminat altına alınması, çok ciddi boyutlara ulaşan gerginliğin ve çatışmanın sona erdirilmesi ve normalleşmenin ve huzurun sağlanmasıdır. Bunun için ne Anayasa gerekiyor, ne de yeni kanun çıkarmaya ihtiyaç duyuluyor. Bütün mesele hükümetin Türkiye Cumhuriyeti devletini önceliğine alması ve icraatlarını buna göre yapmasıdır. Çağdışı, güdük, ön yargılı ve içten pazarlıklı hesapları bir kenara bırakması, devletin temel unsurlarıyla çatışmaktan vazgeçmesidir. İmralı canisiyle ortaklık kurup, gündeminizi, siyasetinizi ve hatta icraatınızı bu katilin belirlemesine izin verirseniz, değil yeni Anayasa, dünyanın bütün Anayasalarını da üst üste koysanız, sonuç değişmez.

Dayatmanın adı uzlaşma oldu

Artık herkes çok iyi biliyor ki, AKP’nin yeni Anayasa sevdasının altında PKK ile kurduğu kirli işbirliğinin gereklerini yerine getirmek ve bunun karşılığında başkanlığı koparmak yatmaktadır. Yaptıkları Anayasa teklifi çok açık ve net şekilde bunu ortaya koymaktadır. PKK’ya verilen bütün sözler tekliflerinde yer almıştır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da bunu dayatıyor, bunun kabul etmesini istiyorlar. Sonra da dönüp bunun adına “uzlaşma” diyorlar. MHP’nin olduğu bir mecliste ihanetin Anayasaya girmesi mümkün olmayınca da kıyameti koparıyorlar.

Sayıları yetmiyor

AKP’nin Anayasa değiştirecek sayısı olsaydı, muhalefeti mi dinlerdi, uzlaşma mı arardı? Nitekim, Anayasa değiştirecek sayıyı bulmaları durumunda hemen harekete geçeceklerini kendileri deklere etmişlerdir. AKP’nin referandum yoluyla da olsa, Anayasa değiştirmeye yetecek olan 330 sayısı olsaydı, şimdiye kadar çoktan harekete geçmiş olurlardı. PKK işbirliğine bağlı bir başkanlığa bu milletin onay verip vermeyeceği ayrı bir konudur, ancak mutlaka denerlerdi. Bu sayıyı BDP dışında bir başka parti ile bulsalar yine çoktan gereğini yapmış olurlardı. Ancak BDP ile bunu göze alamıyorlar. PKK’ya teslim olarak milletin karşısına çıkmanın hangi sonuçlar doğuracağını çok iyi bildiklerinden, denemeyi bile düşünmediler.

AKP’de ittifak yok

Bırakın başka partileri, AKP’nin kendi içinde bile bu konuda çok farklı görüşler vardır. Özellikle cemaat kanadıyla tam bir dehşet dengesi oluşmuştur ve birbirlerini kollamaktadırlar. Hedefledikleri türden bir Anayasaya AKP grubunun ittifakla destek vereceği kuşkuludur ve sayın başbakan bunun farkındadır. Sayın başbakan ya AKP’den, ya Cumhurbaşkanlığı’ndan vazgeçmek zorunda kalacaktır. Cemaat kanadı önüne böyle bir tercih koymuştur. Başbakanı bu kadar kızdıran, bu kadar telaşlandıran ve Anayasa değişikliğini her şeyin önüne koymasına sebep olan şey işte bu açmazdır.

Akıbet meçhul

Muhalefetten destek arayarak, aslında kendi grubunu angaje tutmaya ve ikna etmeye çabalıyor. Ancak başkanlık sistemi niyetinden vazgeçildiğini bugüne kadar duyan olmamıştır. O başkanlık sistemi sayın başbakan ve AKP için hayati önemdedir. Aynı şekilde PKK’ya verilen sözlerin yerine getirilmemesi durumunda ne olacağını, dağdaki kanlı katiller de, şehirdeki siyasi uzantıları da hergün tehditler savurarak ilan ediyorlar. Bu sistem kurulamazsa, bu Anayasa yapılmazsa AKP’nin akıbeti meçhuldür. AKP’nin Anayasa telaşının altında yatan gerçek budur.

ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU