ORDUMU SEVİYORUM
Ben seni, Mete’nin huzurunda diz kırıp selam verdiğin asırlardan beri seviyorum.
Sen ki; Tanrı Dağları’nın yamaçlarında,
Tanrıya adanmış kahramansın.
Belindeki kılıçla, altındaki tayla, elindeki yayla,
Sen; yine Tanrı tarafından savaşa adanansın.
Başbuğların ardında, tuğlarınla yürüdüğün gün, sanki dün.
Alper Tunga destanını yazansın,
Atilla’yla orduları bozansın.
Bir gün Göktürk olur adın, tuğun her yerden yüksek.
Sonra Uygur, Karahan’lı, ordun dünyalara denk.
Duasını aldığında o şanlı peygamberin,
Adı Mehmet olmuştu o muhteşem askerin.
Peygamber kışlasıydı nöbeti tuttuğu her yer,
İslam’ın askeriydi nöbeti tutan nefer.
Dualıydı ocağı o muhteşem askerin,
Sırtı yere gelmedi o kahraman neferin.
Önündeki liderde, gözler çakmak çakmaktı,
Malazgirt oyun yeri, İstanbul oyuncaktı.
Leventlerin Allah Allah sesleri titretmişti Akdeniz’i,
Ve, Akdeniz hala deli.
İşte buydu Türk’ün askeri,
İşte buydu Türk’ün sevgilisi.
Ahmak siyasetin, korkak komutanın bedeli,
Kan ile ödenmişti, Mehmet’indi kaderi.
Medine’de öyle oldu, Yemen’de, Şam’da aynı,
Kararı veren başka, dökülen kan başkaydı.
Çanakkale yeniden kıyama durmak anı,
Mehmet’in bir daha kurtarışıydı vatanı.
Kurtuluş savaşında dualar ona idi,
Çünkü o İslam’ın son ordusu idi.
Bu orduya kıyılmaz, kirletilmez ey gafil,
İhanete bulaşmış alçak şerefsiz sefil.
Bu orduda ne hüner var, yarını bekle de gör,
Aldanma, aldatılma uyuma be, kör.
Üç soysuzun yüzünden kışladan çek elini,
Kapat etrafında zırlayan namertlerin dilini.
Ezanın teminatı, namusun bekçisidir,
Bu ordu dualıdır, ocak peygamberindir.