ZİNDANI MEDRESEYE ÇEVİRENLER
Taş medreselilik, ülkücü hareket içerisinde kavramlaşmış, inancın hapsedilemeyeceğini cihana duyurmuş ve geçmişle gelecek arasında köprü olmuş muazzam bir unvandır.
Babalarının dizinin dibinden koparılarak götürülen bu muhteşem kahramanlar, kurusunlar diye atıldıkları zindanlarda, ülkü denen nazlı gelinin aşkını asırlara yaydılar.
Onları zindanlara atanlar bilemediler, oysa Hz. Yusuf’un kuyuya atılması gibiydiler. Kuyudan çıkan Yusuf nasıl Mısır’a sultan oldu ise, onlarda gönüllerimizin sultanı oldular.
Kapatıldıkları karanlık hücreler, Hz. Yunus’u yutan balığın karnı gibiydi, zifiride olsa, nemlide olsa Yüce Allah’ın kendilerini koruduklarından emindiler.
Yokluk ve yoksulluk içerisindeki ceza evi hayatlarında, yıpranan, yırtılan elbiselerini dikmeleri, Hz. İdris Nebi’nin hülle dikmesi gibiydi.
Adaletsizlik, işkence ve zulmün ardından, şehadete ulaşan arkadaşlarını cennete uğurladıklarında, peygamberlere komşu olmaya ne kadar yakın olduklarının bilincine çoktan varmışlardı.
Komünizme, Faşizme ve her türlü emperyalizme karşı vermiş oldukları mücadele ardından, uğramış oldukları haksızlık, vicdanları kör eden adaletsizlik, geride bıraktıklarının gözyaşları onları her geçen gün daha da olgunlaştırmıştı.
Ülkü Ocakları’ndaki disiplin, ahlak ve erdemleri hiç bozulmamış, hapishanenin kara duvarları varlıklarıyla nurlanmıştı.
Onlar vazgeçmeyi akıllarına dahi getirmediler ve kaldıkları yerden devam ettiler ve Hz. Eyüp’ün sabrını kendilerine rehber ettiler.
Peygamberlerden icazet alan ruhları, Başbuğlarına, davalarına ve ülkülerine olan sadakatleri onları tarihe not düşen birer kahraman yapmıştı.
Türk milletinin binlerce yıllık serüveninde yaşanan kahramanlıkların ve ihanetlerin yükünü omuzlayan bu muhteşem ülkü erleri için hapishane, yerini medreseye bırakmıştı.
Hırpalanan bedenleri içerisindeki olgunlaşan ruhları, geleceği tanzim edecek ülküleri için sürekli yenilenmekte, milli mefkûre için direnmekte ve bilenmekte idi.
Raflardaki kitaplar sohbetlerini tanzim ederken, bilginin erdeme, erdemin sabra dönüşmesi çokta zor olmamıştı.
Yiğitlikte örnek aldıkları Hz. Ali’nin bilgeliğini de örnek almışlardı.
Herkes için cezaevi olan yer, onlar için medreseydi; Taş medrese.
Ceza evini taş medreseye çevirenlere, aynı çizgide duranlara, aynı ülküde yürüyenlere selam olsun.