YOL ARKADAŞINIZ SORUYOR
Sonlarının geldiğini fark eden AKP takımı, telaş içinde çırpınırken çok ilginç ve ibret veren görüntüler sahnelediklerini bile fark edemiyor. Üç Hilale sarılarak sönen ampulü tekrar açabileceklerini zannedecek kadar zavallı durumlara düştüler. Taksim’de PKK ile tiyatro oynayarak, ülkeyi nasıl bölünmenin eşiğini getirdiklerini gizlemeye çalışırken, aslında kendi yetersizliklerini, kendi yanlışlarını, kendi teslimiyetlerini itiraf ettiler. Başbakanın kullandığı argümanlar, AKP’nin bitmişliğinin ilanı olmaktan ileri gidemiyor. Atatürk Kültür Merkezi’ne PKK paçavraları astırıp, sonra da bunu kullanarak haklı ve masum tepkileri gölgelemeye uğraşmak AKP’ye yakışır bir tiyatro olsa da, 11 yıllık iktidarın acı ve ağır sonucunu ortaya koyuyor. Eğer bu ülkede hukuk işleseydi, hükümet görevini yapsaydı o paçavralar oraya asılmazdı, asılamazdı. Asılması durumunda da anında gereği yapılır, günlerce seyredilmezdi. Hem asılmasına yol vereceksiniz, hem de bunun üzerinden siyaset yapacaksınız. Pes artık.
Bir kişi durdu, oyun bozuldu
Bunun nasıl kirli bir oyun olduğu ve dönüp AKP’yi vurduğu yapılan açıklamalarla ve yaşanan olaylarla kanıtlanmıştır. Gezi parkındaki itirazları PKK ile kurulan işbirliğini maskelemek için altın fırsata dönüştürmek, ilk başlarda sonuç vermiş gibi göründü. Ancak geçen zaman AKP’nin burada da ateşle oynadığını ve altında kaldığını gösterdi. İşte bir kişi çıktı, durdu ve AKP’yi de kirli oyunlarını da, tiyatrolarını da yerle bir etti. Şaşırmış vaziyetteler, ne yapacaklarını, ne diyeceklerini, nasıl tepki vereceklerini bilmiyorlar. Gaz atsalar olmuyor, su sıksalar olmuyor. Polis gönderseler uymuyor, suçlasalar uymuyor. Ne Sincan mitingi, ne İstanbul’un bindirilmiş kıtaları AKP’yi kurtarmıyor. Bülent Arınç’ın “kınayacak değiliz” sözleri, çaresizliğin tezahürü olarak trajikomik bir durum ortaya çıkarmıştır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın birkaç saat sonra sayın başbakan çıkar, önce Bülent Arınç’a ayar verir, sonra da durmayı en ağır ve hain suç olarak ilan eder. Su ve gaz devreye girer.
Çözüm diyerek çözdüler
AKP’nin ne olduğunun, neye ve kime hizmet ettiğinin, bu ülkenin başına hangi belalar açtığının ve devri iktidarının maliyetinin asıl göstergesi Diyarbakır’dır. BOP yolunda “çözüm” diyerek, ülkeyi gerçekten de çözdüler ve bölünmenin eşiğine getirdiler. Şimdi de bir taraftan bunu milletten gizlemeye, diğer taraftan bir sonuca bağlamaya uğraşıyorlar. MHP bayrağına sarılmak, PKK ile tiyatro oynayıp paçavra siyaseti yapmak, İmralı’dakinin bir cani olduğunu hatırlamak milleti biraz daha kandırmak ve zaman kazanmak içindir. Ancak işbirliği yaptıkları artık kesin sonuç istedikleri için ne kadar uğraşsalar da gizleyemiyorlar. Selahattin Demirtaş çıkıyor ve her şeyi itiraf ediyor. Başbakan Erdoğan’ın “teröristbaşı” ifadesini hatırlatarak, “Açıkça görüşme yapacaksınız. Sonra çıkıp kürsülerden teröristbaşı diyeceksin. Sen neyin başısın o zaman?” diye soruyor. Hadi buyurun cevap verin sayın başbakan. Demirtaş’ın yalan söylediğini, görüşme yapmadığınızı, bütün bu yaşananların o görüşmede alınan kararlara bağlı olmadığını anlatın. Sonra da hafta sonu Diyarbakır’da yapılan toplantıyla bir ilginiz bulunmadığını ve gereğinin yapılacağını, alınan kararların ihanetten başka bir şey olmadığını söyleyin ve bu milleti rahatlatın.
Sen neyin başısın?
Bu milletin oyunu fark etmesinden ürküp, pazarlık yaptıklarınızın terörist başı olduğunu hatırlamanız bir şeyi değiştirmiyor. Önemli olan bunun gereğini yapmaktır. Aksi halde getirir işte böyle önünüze koyarlar ve “aynı masayı paylaştığınız terörist başıysa, sen neyin başısın?” diye sorarlar. Bu soruyu biz sormuyoruz. Yol arkadaşlarınız soruyor. Yaptığınız doğruysa niçin susuyor ve savunamıyorsunuz? Yaptığınız yanlışsa, bu milleti niçin yılladır kandırdınız ve bu ihaneti buralara getirip, ülkenin bölünmesini tartışmaya açtınız?
MHP’yi unutmayın
Neden susuyorsunuz? Susmak kabullenmektir. O ihanet açıklamasını onaylamaktır. Bu durumda oradaki taleplerin kabul edildiği, İmralı’daki katilin bir bahane ile serbest bırakılacağı, federasyon, özerklik ve bağımsızlığın tartışılıp karara bağlanacağı gibi bir sonuç ortaya çıkar. Sayın Devlet Bahçeli’nin iki gün önce grup toplantısında yaptığı konuşmayı unutmayın. Biz yine de bir defa daha hatırlatmış olalım: “Başbakan Erdoğan eğer PKK’ya ve İmralı canisine sözde Kuzey Kürdistan konusunda açık çek vermişse, eğer Türk milletini meşgul ederek PKK’ya ve siyasi bölücülere alan açmışsa, eğer Türkiye’nin ve Türk milletinin mahvına neden olacak vaatleri peş peşe sunmuşsa, değil bu dünyada, mahşerde bile olsa yakasından tutmazsam namerdim. Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket henüz son sözünü söylemedi derken şaka yapmadık. Henüz her şey bitmedi derken de laf olsun diye konuşmadık. Akıllı ol, yoksa Türk milleti ve Türk milliyetçileri senin aklını başından almasını çok iyi bilecektir.” Neyse ki bu millet artık her şeyi fark etmiş ve harekete geçmiştir.
ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU