Uzman doktor açıkladı! İşte Ramazan’da oruç tutmanın faydaları…
Sağlıklı kişilerde oruç tutmanın yararları hakkında bilgi veren İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdullah İnan, “Sağlık problemi olmayan kişilerin belli kurallara ve beslenme şekillerine uyarak, belirli aralıklarda oruç tutup aç kalmalarının, hiçbir bedensel zararı olmadığı gibi aksine birçok faydası vardır” açıklamasında bulundu.
Orucun, dini anlamı ile belirlenmiş belli bir süre içinde yemeden ve içmeden sakınmayı ifade ederken, aynı zamanda vücudun maddi ve manevi kirlerinden arınmasını da temsil ettiğini söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdullah İnan, “Oruç tutmak, dikkat edilmesi gereken kurallara ve beslenme şekline uymak kaydıyla sağlıklı ve vücudumuzu dinlendiren bir ibadettir” diye konuştu.
SAĞLIK SORUNU OLANLAR MUTLAKA HEKİME DANIŞMALI
Sağlıkla ilgili sorunu olan tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, metabolik sendrom gibi kronik hastalığı olanlar, kanserli hastalar, sindirim sistemi rahatsızlığı olanlar, düzenli olarak ilaç kullananlar, gebe ve emziren kadınlar ile büyüme-gelişme çağındaki çocukların dinen oruçtan muaf tutulduğunu ifade eden Uzm. Dr. İnan, bu hastaların ilgili hekimlerine danışmadan oruç tutmalarının sakıncalı olabileceğini söyledi.
Oruç tutarak belirli aralıklarla aç kalmanın sağlıklı bir kişiye hiçbir bedensel zarar vermediği gibi tam aksine birçok faydası olduğunu açıklayan İnan, “11 ayın sultanı” olarak kabul edilen Ramazan’da oruç tutmanın faydalarını 11 maddede anlatarak, şu bilgileri paylaştı:
1- YAĞ YAKIMINI HIZLANDIRIR
Oruç sürecinde vücut gerekli enerjiyi sağlamak için önce glikoz depolarını harcamakta, sonra da yağları yakmaktadır. Orucun vücudumuz için gereksiz hatta zehirli sayabileceğimiz toksinlerden kurtulmak manasına gelen bu detoks etkisi aynı zamanda kilo vermemize de yardımcı olur. Yapılan çalışmalarda oruç tutanlarda vücudun yüksek oranda yağ yaktığı ama vücut için zararlı olan katabolik (protein-kas yıkımı) etki göstermediğini ortaya koymuştur.
2- TİP 2 DİYABET RİSKİNİ DÜŞÜRÜR, İNSÜLİN DİRENCİNİ AZALTIR
Sağlıksız beslenme ve hareket azlığındaki artış neticesinde kan şekeri seviyeleri artmakta ve bu artış da insülin direncinin artmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak da Tip 2 Diyabet son yıllarda önemli derecede yaygın hale gelmiştir. Sağlıklı beslenme kuralları ile tutulan oruç, kan şekeri seviyelerinde önemli derecede azalma sağlar ve dolayısıyla insülin direncinde de azalmaya neden olur.
3- KALP SAĞLIĞINI KORUR
Sağlıksız beslenme, hareket azlığı gibi çeşitli faktörler Tip 2 diyabet gibi günümüzün en yaygın hastalıklardan biri olan kalp hastalığı riskinin de artmasına sebep olur. Oruç, kalp sağlığını destekleyen faktörlerden iyi kolesterol olarak bilinen HDL kolesterolü artırırken, kötü kolesterol olan LDL ve trigliserit oranlarında düşüşe yardımcı olmaktadır. Yapılan bir araştırmada orucun yağ ve şeker metabolizmasında rol alan ve kalp hastalıklarına karşı koruyan bir hormon olan Adiponektin’in seviyesini arttırdığı saptanmıştır.
4- KAN BASINCINI AYARLAR
Kan basıncının düşürülmesi, orucun fizyolojik etkilerindendir. Şeker ve kolesterolün yanı sıra hipertansiyonun da kontrol altında tutulmasına yardımcı olur. The New England Journal of Medicine adlı tıp dergisinde çıkan bir makalede, günün 6-8 saatinde gıda tüketip geri kalan 16-18 saatinde yemekten uzak durmanın, birçok hastalığı engellemenin yanı sıra kan basıncını düşürdüğü ve ömrü uzattığı tespit edilmiştir. Oruç tutmanın obezite, diyabet ve kalp rahatsızlıklarının tedavisinde bir metot olarak önerilebileceği vurgulanmıştır.
5- SİNDİRİM SİSTEMİNİ DÜZENLER
11 ay boyunca hiç durmadan çalışan mide, bağırsak ve karaciğerimiz, oruç tuttuğumuz zaman uzun saatler boyu dinlenme ve kendini onarma imkânı bulur. Bunun dışında sindirim sistemimiz de zararlı bakterilerden temizlenir. Bu sayede çok daha sağlıklı çalışan bir sindirim sistemine sahip oluruz. Bunun sonucunda ise kalori yakımı daha sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde işler. Ayrıca birkaç gün oruç tuttuktan sonra mide normal boyutuna gelecek şekilde küçülür ve açlık hissi zamanla azalır. Normal yeme düzenine döndüğümüzde ise aşırı bir açlık hissetmeyiz ve aşırı şekilde yemek yemeyiz.
6- BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi, 2016 yılında hücrelerin yenilenmesi için yaşlı hücrelerin parçacıklarının imha edilmesinin gerektiğini, bunun da uzun süre aç kalarak mümkün olduğunu belirttiği teziyle Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödülü’nü aldı. Vücut aç kaldığı zaman kendi savunma mekanizmasını ve sistemini kurmak için eski ve yaşlanmış hücrelerin tüketilmesi ve yenilmesi neticesinde ortaya yeni hücrelerin çıkmasını sağlamaktadır. Uzun süre aç kalınca hücreler çözülür, aynı anda büyüme hormonu salgılanarak yeni hücrelerin yapımı harekete geçer. Otofaji dediğimiz bu olayı, yani vücudumuzun kendi kendini yemesini kuvvetlendirmek için üç yol ifade edilmektedir. Bunlardan ilki egzersiz yapmak, ikincisi belirli aralıklarla aç kalmak ve üçüncüsü de karbonhidrat alımını azaltmaktır. Prof. Yoshinori Ohsumi’nin bu teziyle orucun insan sağlığına etkisini bilimsel olarak ispat ettiği söylenebilir.
7- KANSERLİ HÜCRELERİ ÖLDÜRÜR
Yapılan bilimsel çalışmalar, 3 gün süreyle oruç tutmanın vücudun bağışıklık sistemini tamamen yenilediğini göstermiştir. Kanserli hastalarda yapılan deneyler orucun tümör büyümesini yavaşlattığını, kanserli hücreleri öldürdüğünü, kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinin etkisini arttırdığını ispatlamıştır. Aynı zamanda, kanser tedavisi için uygulanan kemoterapi sırasında ortaya çıkan çeşitli yan etkileri azaltması da orucun faydaları arasında yer alır. Son yıllarda kansere yakalananların sayısında ciddi artış, bağışıklık sistemimizin eskisine oranla daha zayıflaması, kilo probleminden kaynaklanan ciddi sağlık sorunlarının getirdiği sıkıntılar bizlere vücudun kendi kendisini yenilemesi için belli aralıklarla aç kalmayı/oruç tutmayı telkin etmektedir. Oruç tutmak, bağışıklık sisteminin en önemli unsuru olan akyuvar hücrelerinin üretimine de olumlu katkı sağlar. Bu sayede bağışıklık sistemimiz her zamankinden daha güçlü hal alır.
8- OKSİDATİF STRES DİRENCİNİ ARTIRABİLİR
Vücudumuzda besinlerin oksijen kullanılarak enerjiye çevrilmesi sırasında oluşan metabolik yan ürünlerin oluşturduğu oksidatif stres, yaşlanmanın yanında daha pek çok kronik hastalığa (diyabet, obezite, kanser vb.) neden olan durumlardan biridir. Yapılan araştırmalar oruç tutmanın vücudun oksidatif strese karşı direncini artırdığını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, uzun süreli açlığın inflamatuvar belirteçleri azaltarak birçok yaygın hastalığın ana nedeni olan iltihaplara karşı korunmayı sağladığını göstermiştir.
9- BEYİN VE ZİHİNSEL FONKSİYONLARI GÜÇLENDİRİR
Oruç tutmanın beyinde otofajiyi desteklediğine odaklanan çok sayıda araştırma bulunmaktadır. Bunun dışında, yetersizliği halinde depresyon ve farklı beyin problemlerine yol açabilen nörotrofik faktör denilen beyin hormonu seviyelerinin artmasına da yardımcı olmaktadır. Bu sayede Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara yakalanma riskini büyük ölçüde azaltabilir. Yine bazı çalışmalar belli aralıklarla oruç tutmanın bilişsel fonksiyonları, beyin yapılarını ve nöroplastisiteyi geliştirdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu da beynin daha kolay öğrenebileceği anlamına gelmektedir.
10- CİLT GÜZELLİĞİNE FAYDA SAĞLAYABİLİR
Yapılan tüm bakımlardan öte, güzel bir cilt için içten gelen sağlık şarttır. Oruç, etkili bir zehir atma terapisidir. İnsanlara tütün, uyuşturucu, alkol, çay, kahve ve diğer bağımlılık yapan zararlı madde alışkanlıklarını bırakmaları açısından yardımcı olarak vücudumuzun biriken bu zehirli maddeleri atmasını kolaylaştırır. Böylelikle oruç, daha canlı ve parlak bir cilde sahip olmamızı sağlar.
11- UZUN ÖMRE KATKI SAĞLAR
Orucun belki de en önemli faydası, uzun bir ömre katkı sağlamasıdır. Bu da yukarıda sayılan tüm faydaların birleşimi ile gerçekleşmektedir. Bunlar daha verimli protein kullanımı, daha güçlü bir bağışıklık sistemi ve daha fazla bir nevi anti-aging hormonu olan büyüme hormonu salgılanmasıdır. Büyüme hormonu, gençlik iksiri olarak da adlandırılan son yıllarda popüler olan bir hormondur. En çok bebeklikte salgılanan bu hormon yaş ilerledikçe azalmakta ve 30’lu yaşlardan sonra çok az üretilmektedir. Ayrıca 1930’lu yıllarda yapılan bir bilimsel çalışma memelilerde ömrü uzatmaya katkının tek yolunun az beslenmek olduğunu ortaya koymuştur.
Kaynak: Türkgün