Türk askerinin kahramanlığının simgesi: Seyit Onbaşı
Çanakkale Savaşları’nda sırtladığı çok ağır top mermisinin ateşlenmesiyle zaferin kazanılmasında büyük payı bulunan Seyit Onbaşı, vefatının 83’üncü yılında anılıyor.
Balıkesir’in Havran ilçesinde şimdiki adı Kocaseyit Mahallesi olan Çamlık köyünde 1889 yılında dünyaya gelen Onbaşı Seyit Ali, 1912’de Balkan Savaşları’na katıldıktan sonra topçu eri olarak Çanakkale Cephesi’nde savaştı.
İtilaf Devletleri’ne bağlı güçlerin 18 Mart 1915’te geçmeye çalıştığı Çanakkale Boğazı’nda, Seyit Ali’nin görevli olduğu Rumeli Mecidiye Tabyası’ndaki top sağlam kaldı. Mermiyi topa kaldıran vinç sisteminin bozulması nedeniyle Seyit Ali, silah arkadaşı Niğdeli Ali’nin yardımıyla devasa top mermisini sırtlayarak kundağa yerleştirdi.
Fotoğraf: Miraç Kaya/AA
Ateşlenen top, o dönem en donanımlı gemilerinden, Birleşik Krallık’a ait Ocean zırhlısını yan yatırdı. İşgal güçlerinin zırhlısı, Nusret Mayın Gemisi’nin döktüğü mayınlardan birine çarparak battı.
Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan muharebelerin ardından köyüne dönerek ormancılık ve kömürcülükle uğraşan, “Çabuk” soyadını alan Seyit Onbaşı, 1 Aralık 1939’da 50 yaşında vefat etti.
Kahraman Türk askeri Seyit Ali Çabuk, anıtı ve müzesi de bulunan Kocaseyit Mahallesi’nde mezarı başında yarın vefatının 83’üncü yılında törenle anılacak.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Mithat Atabay, AA muhabirine, Seyit Onbaşı’nın Balkan Savaşları’nda esir düştüğünü, esaretten kurtulduktan sonra Birinci Dünya Savaşı’nın başladığını ve Çanakkale bölgesinde Müstahkem Mevkii Komutanlığı emrinde bulunan Mecidiye Tabyası’nda görev yaptığını söyledi.
Mecidiye Tabyası’nın 18 Mart 1915’te önemli bir işlev gördüğünü anlatan Atabay, şöyle devam etti:
“Seyit Onbaşı’nın görevli olduğu bataryada bulunan toplar, merkez tabyası olması nedeniyle düşman donanmasının boğazın içine girmesinden sonra harekete geçecek ve atışlar yapacaktı. Bu tabyada bulunan 24’lük ve 28’lik olmak üzere iki tip top bulunuyor. 24’lük topların üçüncü bataryası Seyit Onbaşı’nın da görev yaptığı bataryadır. Bu bataryalardan 18 Mart 1915’te 47 top atılmıştır. Bunların içinde de özellikle üçüncü bataryanın kırılması sebebiyle buraya taşınacak topları, orada görevli askerler taşıyordu. Cephaneden top taşıyan askerlerden biri de Seyit Onbaşı’ydı. Seyit Onbaşı’nın taşıdığı toplardan dördüncüsü Ocean gemisini vuracak ve savaşın kaderini değiştirecektir.”
Atabay, Ocean zırhlısının, HMS Irresistible gemisi mürettebatını toplamak üzere 1 Mart 1915’te bölgeye geldiğini söyledi.
O gün saat 18.05’te isabet alıp 15 derece açıyla yan yatan zırhlıya kıyı toplarından da atışlar yapıldığını ifade eden Atabay, zırhlının Ege Denizi’ne doğru sürüklenerek gece yarısı tamamen battığını anlattı.
1936 yılında köyüne gelen gazeteciye verdiği mülakat
Atabay, Seyit Onbaşı’nın savaş sonuna kadar Çanakkale’de kaldığını, 1918’de mütarekenin imzalanmasıyla diğer birliklerle ayrılıp köyüne döndüğünü söyledi.
Seyit Onbaşı’nın Kurtuluş Savaşı’nda da yararlılıklar gösterdiğini vurgulayan Atabay, şunları kaydetti:
“Savaşta belirli bir noktaya gittikten sonra Yunan birliklerinin olduğu bölgeden ileri gidemediği için köyüne geri dönmüştür. Tabii Seyit Onbaşı, bu hikayesini 1936 yılında kendisi anlatacaktır. Köyüne gelen bir gazeteci, Seyit Onbaşı’ya o günün nasıl yaşandığını ve o dönem cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Paşa hakkındaki düşüncelerini sorar. Seyit Onbaşı gazeteciye ‘Ben o gün fazla bir şey yapmadım. Sadece bizim bataryada bulunan topun kaması kırılmıştı. O sırada biz topları sırtımızda taşıyorduk. Ben dört defa taşıdım. Dördüncüsünde gemi vuruldu ama asıl ordularımız bu başarıyı elde etti. Özellikle de Mustafa Kemal Paşa’ demiştir hatta o dönem, 1936’da boğazların rejiminin değiştirildiği bir dönemdi. Gazetecinin, ‘Boğazlardan artık düşman gemileri geçemeyecek’ dediğinde ise ‘Mutlaka babamız Mustafa Kemal Paşa yapmıştır’ cevabını vererek mütevazılığını göstermiştir. Seyit Onbaşı, tüm Türk milletinin kalbinde Türk kahramanlığının bir simgesi olarak yaşamaktadır.”
Müzeyi ve kabrini ziyaret edenlere büyük dedesini anlatıyor
Seyit Onbaşı’nın kızının torunu Muhammet Yıkar ise Havran Kocaseyit Mahallesi’ndeki Kocaseyit Müzesi ve kabri ziyarete gelenlere bilgi verdiğini söyledi.
Yıkar, Koca Seyit’in 9 yıl askerlik yaptıktan sonra yürüyerek 13 günde köyüne döndüğünü anlatarak, “Sabah eve kimsenin girip çıkmadığını görünce hanımına seslenerek eve geliyor. Ninem 8 yaşında, kapıya çıkıyor bakıyor ki yabancı birisi. Annesine dönüp ‘Ana kapıda uzun boylu saçlı sakallı biri var. Bizim köylü değil, ben ondan korktum’ diyor. Hanımı geliyor kapıya, bakıyor, o bile inanamıyor, 9 yıl olmuş. ‘Seyit hoş geldin ama seni biz öldün biliyorduk’ demiş.” ifadesini kullandı.
Muhammet Yıkar, kahraman askerin hiç kimseye savaşlarda çok ağır bir top mermisi kaldırdığını, geminin batırılmasını sağladığını anlatmadığını, bunun Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaşlardan 11 yıl sonra Havran’a yol açılışı için geldiğinde ortaya çıktığını dile getirdi.
Yıkar, Atatürk ile Seyit Onbaşı’nın seneler sonraki karşılaşmasına ilişkin şu bilgileri verdi:
“Atatürk, açılıştan sonra nahiye müdürüne ‘Bu bölgede bir Seyit Onbaşı olacaktı, benim onu görmem lazım’ demiş. Seyit Onbaşı eve gelerek kendisini Atatürk’ün yanına götürecek olan askerlere kıyafetinin uygun olmadığı için gidemeyeceğini söylemiş. Daha sonra askerlerle Edremit’e giden Seyit Onbaşı’nın durumunu gören nahiye müdürü, Seyit Onbaşı’yı tıraş ettirip elini ayağını yıkattırmış. Sabah da kendi ceketini giydirmiş. Koca Seyit uzun boylu olduğu için de nahiye müdürünün ceketi küçük gelmiş. Kolları kısa, yakası bir araya gelmemiş. Atatürk, Seyit Onbaşı ile sohbet ederken ona ‘Sen savaşın kaderini değiştirdin, buraya gelmişken sana maaş bağlayıp gideyim’ demiş. Koca Seyit de ‘Hayır Paşam, biz o zaman görevimizi yaptık, maaş için değil’ demiş, istememiş. Sadece, odun kömürü işi yaptığı için orman askerlerinin kendisine çok karışmamasını istemiş. Atatürk de nahiye müdürüne o şekilde talimat vermiş.”
Bu sene müzeye çok sayıda ziyaretçinin geldiğini anlatan Yıkar, Seyit Onbaşı’nın torunu olduğunu öğrenenlerin şaşırdığını, müzedeki fotoğrafına bakarak ona benzeyip benzemediğini kontrol ettiklerini sözlerine ekledi.
Kaynak: Türkgün / AA – ANADOLU AJANSI