PKK, AKP HUKUMETINE AYAR VERİYOR
MHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Celal Adan, “Terör örgütü PKK, AKP Hükümeti’ne ‘ayar’vermektedir. Sözde çözüm sürecinin inisiyatifi hükümette değil PKK’dadır. Birkaç genci sokakta yürürken tehdit olarak algılayan AKP Hükümeti, nedense binlerce eli kanlı PKK’lıya müsamaha göstermektedir. Bu böyle devam edemez. Demokratikleşme paketi adı altında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığı, birliği, bütünlüğü ve hükümranlık hakları zedelenmektedir. Teröristin, devletimizle, milletimizle dalga geçmesine sebep olanlar; bunun hesabını eninde sonunda vereceklerdir” dedi
MHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Celal Adan, “12 Eylül 1980 askeri darbesinin 33. yıldönümü… Bu askeri darbenin acılarını çeken bir neslin ve dünya görüşünün temsilcisi olarak diyorum ki; Darbeci 12 Eylül zihniyetinin acımasız işkenceleri altında vatanı, milleti ve devleti ebet müddet yaşatmak sevdasından başka hiçbir suçu ve günahı olmadığı halde, idam sehpalarında şehit edilmiş arkadaşlarımızı rahmetle anıyor, minnet ve şükranla yad ediyoruz. Ruhları şad, mek‰nları cennet olsun” dedi.
Gündemdeki konularla Meclis’te basın taplantısı düzenleyen Adan şunları söyledi:
“AKP iktidarı boyunca Türkiye’nin hiçbir meselesinin halledilmediği, aksine daha da içinden çıkılmaz bir hal aldığı ortadadır. Bugün için dünyanın en önemli meselesi olan Suriye konusunda; AKP iktidarının yaptığı tek şey ‘tetikçiliğe gönüllü’olmaktır. Suriye konusunda yapılan uluslararası toplantılarda, zirvelerde tüm ülkeler ihtiyatlı hareket ederken, Türkiye meseleye ‘balıklama atlama’konusunda ısrar etmektedir.
Konuyla ilgili cevapsız birçok soru vardır. Bu sorularımız tutarlı bir biçimde cevaplanmalıdır.
SAVAŞA GÖNÜLLÜ OLUNMAZ
Mısır konusunda İsrail’i ve Suudi Arabistan’ı karşısına alan AKP iktidarının, Suriye söz konusu olduğunda bu ülkelerle ittifak etmesi hangi aklın ürünüdür? Mevcut ekonomi tablosunda hükümetin böyle bir savaşta taraf olması intihardır. Aklımıza dahi getirmek istemiyoruz ama yoksa Türk ordusu körfez şeyhlerinin finansörlüğünde mi bu savaşa girecektir?
Anlamsız ve mantıksız bir biçimde Suriye ile savaşın tek gönüllüsü Türkiye’dir. Savaşa gönüllü olunmaz. Türkiye’yi kendi iktidar oyunları için Suriye bataklığına bulaştıranlar bunun bedelini de öderler.
TÜRKİYE’NİN NE GİBİ TEDBİRLER ALDIĞI BELLİ DEĞİL
Suriye krizinin yıkıcı sonuçlarının bu ülkeyle sınırlı kalmayacağı ortadadır. Güney sınırımızda çıkacak muhtemel bir savaşın en ağır maliyetini hiç şüphesiz Türkiye ödeyecektir. ABD, Adana’daki vatandaşlarına bölgeyi terk edin talimatı verirken, Türkiye’nin ne gibi tedbirler aldığı belli değildir.
Üstelik Suriye’de ‘aslında’ne olduğu da bilinmiyor. Bilinen tek şey; acımasız bir mezhep çatışmasının yaşandığıdır. Bu çatışmanın taraflarının kimlerle kolkola olduğu bilinmemektedir. Deli dana gibi ortada dolaşan bir sürü grup kontrolsüz bir biçimde hareket etmektedir.
Görmezden gelinen fakat mutlak surette tedbir alınması gereken bir diğer konu da Türkiye’nin her yanına dağılmış olan binlerce Suriyeli sığınmacıdır. Bunların ne kadarı El Nursa militanı, ne kadarı muhaberat ajanı, ne kadarı sıradan mültecidir bilen yok.
Bir savaş durumunda bu insanların kontrolü nasıl sağlanacaktır? Pimi çekilmiş el bombası gibi dolaşan bu insanlar ülkemizin iç güvenliği için bir tehdit değil midir? Suriye’deki iç savaş Türkiye’ye ithal edilirse bunun hesabını kim verecektir? Lübnan’da kaçırılan pilotlarımızı bile bulup getiremezken, binlerce mültecinin yapıp ettiklerine nasıl bir istihbaratla engel olunacaktır?
SURİYE KRİZİ, İÇERİDE OLUP BİTENLERİ PERDELEYEMEZ
AKP Hükümeti’nin bütün savaş çığırtkanlığına rağmen, Suriye’nin kimyasal silah varlığının uluslararası denetime açılma ihtimali güçlenmiştir. Türkiye bu süreçte bölgesinde barışı savunan ve bunun için çabalayan bir rol üstlenmek zorundadır.
Diğer yandan şu bir gerçek ki; Suriye krizi, içeride olup bitenleri perdeleyemez. Türkiye ne yazık ki AKP iktidarı boyunca çok derin ayrışmaların, kutuplaşmaların girdabına girmiştir.
Irak’a düşman, İran’a düşman, Mısır’a düşman, Suriye’ye düşman, İsrail’e bazen! düşman, öğrenciye düşman, çevreciye düşman, basına düşman, düşünceye düşman, özetle kendinden olmayana, kendini onaylamayana düşman bir iktidarın yapıp ettiklerinde samimiyet aramak beyhudedir. Dünyanın hiçbir gücü, dünyada hiçbir iktidar; düşman üreterek, düşman icat ederek, düşmanlıktan beslenerek büyüyemez. Özellikle milleti birbirine düşman edenler; bunun hesabını yine milletimizin ve tarihin huzurunda verirler.
BÜYÜK TEHDİT AKP İKTİDARIDIR
Sokaktaki sen ben kavgasının, tahammülsüzlüğün, şüpheciliğin sorumlusu AKP iktidarıdır. Yıllardır insanlarımızı saflara ayırarak, onların arasına bariyerler kurarak, korkutarak, fişleyerek kendi iktidarlarını tahkim etmeye çalışmaktadırlar. Artık Türkiye’nin iç barışının üzerindeki en büyük tehdit AKP iktidarıdır.
Olimpiyat gibi küresel bir imaj ve fırsat penceresi bile AKP’nin siyasi rant kavgasının aracı kılınmıştır. Karar sürecinde hükümetin bakanlarının sosyal medya üzerinden verdikleri mesajlar ortadadır.
Olimpiyatlar kaybedildi diye kim kına yakar Allah aşkına? Bu nasıl bir paranoyadır, bu nasıl bir acizliktir? Olimpiyat gibi milli bir konuda bile ne yazık ki milletimizi ayrıştırmayı, kamplaştırmayı başarmışlardır. Çünkü artık milletimiz, AKP iktidarının bütün hamlelerinin altında bir rant kavgası çıktığının farkındadır. Kendi ifadeleriyle ‘İstanbul’a sonsuz bir aşkla bağlı olanlar’, İstanbul’u kendi mülkiyetlerine geçirmek için her fırsatı kullanmaktadırlar. Bu aşk aslında mülkiyet ve rant aşkıdır.
İstanbul’un orta yerinde oynanan Türkiye – İsveç (ümit milli) maçı, sahanın içine kadar gelen biber gazı bombası etkisiyle tatil ediliyor. Üstelik stadın adı da Tayyip Erdoğan stadyumu’85 Güler misin, ağlar mısın? Hadi gelin bunu anlatın dünyaya’85 Hadi gelin bunu İstanbul’a duyduğunuz sonsuz aşk cümleleriyle izah edin.
Olimpiyat kürsülerinde ‘köprü kurmaktan’bahsedenler, önce kendi ülkelerinde yıktıkları hoşgörü, güven, sağduyu, ümit köprülerini onarsınlar.
Sözde çözüm sürecinin Türkiye’yi getirdiği nokta bütün kamuoyunun malumudur.
Son yaşananlar göstermiştir ki; çözüm süreci de, PKK’nın geri çekilmesi de bir hikayeden ibaretmiş.
8 Mayıs’ta düğün bayram yaparcasına ilan edilen süreç bir masaldan, bir kandırmacadan ibaretmiş. Bunun böyle olduğunu biz biliyorduk ve sesimiz yettiğince milletimize anlatıyorduk. Nihayet artık milletimiz de bu ihanet sürecinin farkına varmıştır. Takke düşmüş, kel görünmüştür.
PKK ALAN HåKİMİYETİNİ GENİŞLETTİ
Dilimiz varmıyor bunu söylemeye ama terör örgütü PKK, AKP Hükümeti’ne ‘ayar’vermektedir. Sözde çözüm sürecinin inisiyatifi hükümette değil PKK’dadır.
Geri çekilme denilen bu oyunda; PKK alan hakimiyetini genişletmiş, dağdaki güçlerini takviye etmiştir. Silah bırakmak bir yana daha da fazla silahlanmıştır.
Çekilmek ve silah bırakmak gibi bir niyetleri daha önce de yoktu, bundan sonra da olmayacaktır. Dişlerine göre, korkak, inisiyatifsiz bir AKP Hükümeti’ni hazır bulmuşken bunu değerlendirmişlerdir.
Türkiye, bir avuç teröristin evcilik sahasına dönmüştür. Birkaç genci sokakta yürürken tehdit olarak algılayan AKP Hükümeti, nedense binlerce eli kanlı PKK’lıya müsamaha göstermektedir.
Bu böyle devam edemez. Demokratikleşme paketi adı altında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığı, birliği, bütünlüğü ve hükümranlık hakları zedelenmektedir. Teröristin, devletimizle, milletimizle dalga geçmesine sebep olanlar; bunun hesabını eninde sonunda vereceklerdir. Milletimiz asla ve hiçbir koşulda bu ihanet oyununa izin vermeyecektir.”