Dolar 32,3772
Euro 35,1523
Altın 2.324,85
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 22°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C

“Ne Disiplinsizliği” mi?..

Çok şükür bu densizlik ve disiplinsizlik yüzünden kimseyle aramı bozmadım, yaklaşan 2018 seçimlerinde paramı denkleştirip aday olmaktan kaçınmadım.
Ortadoğu’dan ayrılıp yeni bir gazete kadrosu kurulurken de benzer durumlar yaşandı.
Yeter ki Liderim sağ olsun, teşkilatım var olsun.
Küsmedim, darılmadım.

A+
A-

“Ne Disiplinsizliği” mi?..

2017 yılı sonlarındayız. 5 yıldır, Bilge Liderin onay ve takdirleriyle bayram günleri dahil haftanın altı günü Ortadoğu gazetesinde yazıyorum.

İlk konuşmalarımızdan birinde Devlet Bey, “Sizi bize yakın olan kanallara davet ederler. Bengütürk’te, Kanal B’de filan görünce nasıl olsa diğer kanallar da çağırırlar, fikirlerimizi ifade etme fırsatı bulursunuz… Bazı çok konuşan ama davadan hiç bahsetmeyen arkadaşlar gibi kendinizi değil, davamızı ön plana çıkarmaya çalışacağınızdan eminim…” Demiş, ilk dersimi almışım.

Her yazımın elimden geldiğince davaya dair bu yüksek teveccühe uygun olmasına özen gösteriyor, tertemiz yoruluyorum.

TV’lerden davet geldiğinde Sayın Genel Başkanıma arz ediyorum, onay verirse duasını alarak ilerliyorum.

Başdanışmanlığıyla onurlandığım Devlet Bey, zaman zaman yazı, program ve konferanslardan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor, şevkimizi artırıyor.

Tabii ki sevinip, gururlanıyorum. Ama rakiplerin temposuna bakınca Televizyon işlerini yeterli bulmuyorum.

Bu arada, iki üç kez Habertürk’e çıktığım ve Ülkücü camiadan çok güzel tepkiler aldığım halde Bengütürk bizi bir türlü çağırmıyor; liderin tavsiyelerini emir ve görev telâkki ettiğim için Murat İde’yi her gördüğüm yerde uyarıyorum.

“Tamam hocam” diyor, ama insicamını hiç bozmuyor, Tuncay Özkan – Merdan Yanardağ havasından çıkmıyor. Çiğdem soruyor, o cevaplıyor.

Kendimi görevimi eksik yapmış hissediyor, huzursuzlanıyorum.

Neyse 2017 Kasım ayı başlarında, uzun bir aradan sonra CNNTürk aradı.

İyi Parti yeni kurulmuş, televizyonlarda ilk seçimde ne yapacağı, MHP’ye ne kadar zarar vereceği konuşuluyor.

Bizim gazeteden de her hafta O. Karataş, M. Müftüoğlu gibi bir arkadaşı alıyor, tabir yerindeyse “kamuoyu araştırmacısı” Hakan Bayrakçı’lara filan parçalatmaya çalışıyorlar.

Tabii her Ülkücü gibi ben de yerimde duramıyorum, sıranın bana gelmesini bekliyorum.
6 veya 7 Kasım günü Ahmet Hakan’ın asistanı aradı.
“Ahmet Hakan beyin selamlarıyla beni ertesi günkü Tarafsız Bölge programında konuk etmek istediklerini” söyledi, sevindim.

İşte beklenen an gelmişti, ekranı yakmaya, üzerinde binlerce sayfa yazı yazdığım Devlet Bey siyasetini, tarihin aynasıyla kitlelere yansıtmaya hazırdım!

Kimlerin katıldığımı da öğrendim, Hakan Bayrakçı yine kadrodaydı. MHP’ye, bu St. George çocuğunun eski karın ağrısı üzerinden hayali rakamlarla vuruyorlardı.
Çocuğun psikolojik bir operasyona ihtiyacı vardı.

İki hafta önce Yazı işleri müdürü M. Müftüoğlu, bir hafta önce de Ankara temsilcimiz O. Karataş aynı programa çıktığı için görev sırasının bana geldiğini düşündüm.

“Olur tabii, ama Sayın Genel Başkanımdan izin almam lazım, bir sorun olacağını sanmıyorum. Ahmet Beye selâmlarımı iletin” dedim.

O günlerde Mersin’deyim, Adana’dan İstanbul’a uçmak lazım, çocuk görevini yapmak için bazı bilgiler aldı bu sırada uçak bileti için de işlemleri başlattı.

Hemen Genel Merkezi, makam özel kalemini aradım. Konuyu karşıma çıkan kardeşime aktardım. “Hocam konuya Semih Beyin onayı yeterli oluyor, isterseniz kendisini arayın” dedi.

Semih Başkana ulaştım. Bir yandan da hazırlık yapıyorum, “tezgaha karşı uyanık olduğumu, ortamın hakkından gelebileceğimi” ifade ettim. Bir önceki Balçiçek İlter’in kurultay gündemli Habertürk programı için görüştüğümüzde “çok iyi olur” dediği için Fakülte arkadaşım Semih Başkandan yana da bir kaygım yok.
Yani psikolojik olarak da programa hazırım.

Semih başkan bana olanca saygı ve kibarlığıyla: “Teşkilat olarak CNNTÜRK’e kızgınız, Ahmet Hakan’a da kapalıyız, ama yine de katılmak isterseniz siz bilirsiniz hocam” diyerek resmi duruşu izah etme nezaketinde bulununca..
“Teşkilatın kapalı olduğu yere bizim açık olmamız söz konusu olamaz. O halde gitmiyorum başkanım.” Diyerek telefonu kapattım.

Bu arada Asistan Onur bey, görevi gereği epey ileri gitmiş olduğundan CNNTÜRK, bir Adana- İstanbul uçak biletini de iptal etmek zorunda kaldı.

Asistan bana son bir çare olarak “Biz isminizi basın bültenine de yazdırdık, şimdi çok kötü oldu, konuyu Semih Bey’le görüşmemi ister misiniz?” Diye sorunca, ‘hayır hiç gerek yok, çünkü ben gerekli bilgiyi aldım, bundan sonrası benim irademin neticesidir” diyerek katılmayacağımı ifade ettim.

“İsterseniz bağlayın, Ahmet Hakan’a durumu ben anlatayım” demeyi de ihmal etmedim.
“Şu anda Kanal D’de haberleri sunuyor efendim, ben anlatırım.” Dedi ve konuyu böylece kapattık.

Neyse CNN’e, o zamanki Doğan Medya’ya ve Ahmet Hakan’a içirilen edep aşında tuzumuz oldu diye seviniyoruz.
Kurumsal bir karakter örneği sergileyerek, bir kısım medyayı yaptığına pişman etmenin keyfini çıkarıyoruz.

Bir gözümüz de ekranda tabii. Ambargo nasıl gidiyor, ona bakıyoruz.
Aradan bir ya da iki hafta geçmişti ki bir de ne göreyim!.

Cemal Enginyurt CNN TÜRK ekranında Ahmet Hakan’ın programına çıkmış pişkin pişkin arz-ı endam ediyor. Hem de tanımadığı CHP’lilere “abi” filan diyor.

Teşkilat terbiyem gereği ve biraz da Cemal’in zaaflarını bildiğim için Semih Başkanı arayıp da neden böyle olduğunu sormadım. Ama tabii ki kırıldım.

Aşırı bağlanan genç romantiklerin meşhur bir sızlanması vardır:

“İçimden birşeylerin koptuğunu hissettim.” Derler hani… İşte onun gibi birşey oldum. 🙂

Ama bugüne kadar, Cemal “Ne Disiplinsizliğimi görmüşler?” diyene kadar da bu ciğer delen vakasını aile yakınlarım dışında kimseye anlatmadım.

Çok şükür bu densizlik ve disiplinsizlik yüzünden kimseyle aramı bozmadım, yaklaşan 2018 seçimlerinde paramı denkleştirip aday olmaktan kaçınmadım.
Ortadoğu’dan ayrılıp yeni bir gazete kadrosu kurulurken de benzer durumlar yaşandı.
Yeter ki Liderim sağ olsun, teşkilatım var olsun.
Küsmedim, darılmadım.

Eren’in şahadetinden sonra duyulan “biri de çıkıp demiyor ki: iyi ki varsın Eren” isyanı gibi içimden ara sıra: Eren’den farkı olarak…
“Ne lazım size Eren?”
demekten başka birşey de yapmadım.

Hayat devam ediyor.
Bu, kahramanları hayatta olan ve biraz da uzayan dertleşme öyküsünü Kastamonu dolaylarından bir Tosya türküsüyle tamamlayalım.

Manda yuva yapmış söğüt dalına.
Yavrusunu sinek kapmış gördüm mü?.
Amanın, tiridine bandım..
Bedava mı sandın, para virip aldım!.
Evet…
Hayat pahalı, ama yazmak bedava…

Ülkücünün kalemine ise paha biçilemez!..

Saygılarımla…

Şükrü Alnıaçık

ETİKETLER: